19 Kasım 2021

+65’in pandemi
günlüğü #5: Sorunların çözümü yaşlılık hukukundan geçiyor

Esra Açıkgöz

Cafer Tufan Yazıcıoğlu yaşlılıktan ötürü ayrımcılığa uğramanın acısını iyi biliyor. Bu yüzden ‘yaşlılık hukuku’ oluşturulması için çalışıyor. Onun, kendi haklarını koruduğunu düşünebilirsiniz, ama aslında geleceğin yaşlıları, yani bizler için uğraşıyor…

70 yaşında bir hukukçu Cafer Tufan Yazıcıoğlu. Ankara’da eşiyle yaşıyor. Türkiye Emekliler Derneği’ne (TÜED) hukuk danışmanlığı yapıyor. İşe gidip geldiği, düzenli spor yaptığı, dostlarıyla buluştuğu, literatürdeki deyişle “aktif yaşlılık” yaşadığı bir hayatı bıçak gibi kesiyor pandemi. Evden çalıştığı için boşluğa düşmemeyi başarsa da sevdiklerinin, sokağın hasretini çekiyor. “Bir oğlum var, başka şehirde çalışıyor. Onlarla görüşemedik” diyerek anlatıyor o özlemi, “kardeşimle, arkadaşlarla, akrabalarla buluşamamak, hasret çok zorladı bizi. Balkondan aşağıda gezenlere ya da yürüyüşte rastlanan bir-iki dosta merhaba diyebildik.”

“Kalan zaman” +65 için kıymetli. Çünkü saat artık geri işliyor. İşte pandemi onlardan bu zamanı çalıyor, sevenlerle geçirelecek günleri, ayları, yılları… Çocuklarla edilecek sohbetleri, torunlarla oynanacak oyunları, arkadaşlarla kurulacak sofraları… En kötüsü de, yaprak dökümü yaşaya yaşaya sayısı iyice azalan dostlara edilecek vedaları çalması: “Yakınlarımızın cenazesine gidememek, içimizde kanayan bir yara. Zaten çoğu göçüp gittiği için az arkadaşımız kalmıştı. O yüzden vedalar bizim için önemliydi, edemedik…” Bir sessizlik oluyor. Göçüp gidenler giriyor konuşmanın arasına. Soluklanıp devam ediyor: “Pandemide eve kapanma nedeniyle hem fiziksel hem psikolojik rahatsızlıklar arttı.”

Nefret söylemleri arttı

Yine de +65 yaşa yönelik sokağa çıkma yasaklarını, bir koruma yöntemi olarak görüyor Yazıcıoğlu. Ancak net bir yasal düzenleme olmamasının sıkıntılar yarattığını eklemeyi de ihmal etmiyor. “Mesela, otobüslere binmemiz yasaklanınca maaşımızı almaya gidemedik. Alternatif sunulmalıydı. Üyelerimiz çok sıkıntı çekti. Dolandırıcılıklar arttı” diyor.

“Kalan zaman” 65 yaş üstü için kıymetli. Çünkü saat artık geri işliyor. İşte pandemi onlardan bu zamanı çalıyor, sevenlerle geçirelecek günleri, ayları, yılları…

Ona göre, bu tür felaketlerle çok karşılaşacağız. O yüzden de Meclis’in, bunlarla ilgili yeni ve bütünsel bir yasa yapması gerektiğini vurguluyor: “Geç bile kaldılar. TÜED’in de yer aldığı BM Yaşlı Hakları Komitesi’nde bu yıl pandemiyi çok tartıştık. Komitenin yakında yayınlayacağı yaşlı hakları maddeleri arasına pandemi ve salgınlarla ilgili yeni bir hak girecek görüşündeyim. İnsan hakları gibi yaşlılık hakları çıkacak.”

Buna ne kadar çok gerek olduğunu, pandemiyle birlikte iyice artan yaşlılara yönelik nefret söylemleri de gösteriyor. TÜED üyeleri de bunlardan şikâyetçi. Sosyal medyada hakareti bırakın küfürlere varan söylemlerle karşılaşmak, sokakta “fazlalıklarmış gibi” bakışlarla muhatap olmak hatta kovalanmak… Yazıcıoğlu’na göre, bunun nedeni medya ve ilgililerin pandemi ve 65 yaşla alakalı açıklamaları bilimsel şekilde yapmamaları. “Nefret söylemleri, suçtur. Türk Ceza Kanunu’nda, Medeni Kanun’da yaşlıyı koruyan önemli maddeler var. Savcıların istese kullanabilecekleri çok madde bulunuyor” diyor ve ekliyor: “Dünyada ilk yaşlılık hukuku yayınını dernek olarak biz yaptık. Türkiye’de yaşlılarla ilgili hangi kanunda ne varsa toparladım, 2 bin sayfayı buldu ama hepsi dağınık olduğu için yaşlılık hukuku şart.”

Cafer Turan Yazıcıoğlu

“Pandemi, yaş ayrımcılığının yaşlılar üzerindeki etkisini ortaya koydu”

Yazıcıoğlu, pandemide mahalli idarelerin de sınıfta kaldığını düşünüyor. Çünkü hangi evde +65 yaşıyor bilip, sorun varsa çözecek ilk merci onlar. Yaşlılık, herkesin önünde sonunda varacağı bir evre. Herkes bunu biliyor. Ancak niyeyse üzerine pek de konuşulmuyor, çalışılmıyor. O yüzden Yazıcıoğlu’na göre, pandeminin, nefret söylemlerine rağmen iyi yanı da oldu: “En azından yaşlılar gündeme geldi!”

Çok iç acıtıcı bir cümle bu ama öyle sessizliğe boğulmuş bir konu ki yaşlılık, pandemi, hatta hakaretler nedeniyle konuşulur, görünür olması bile olumlu, umut verici karşılanıyor: “Pandemiden beri hükümetle, Türkiye’deki ve dünyadaki STK’larla, BM’dekilerle gerçekleştirdiğimiz kadar çok toplantıyı, bugüne kadar hiç yapmadık. İki senede 300’den fazla toplantıya katıldık. Bu, yaşlıların daha çok gündeme geldiğini gösteriyor. Evet, belki bir nefret söylemiyle karşılaştık ama bundan sonraki yaşlılar için iyi bir adım atıldığı kanısındayım.”

Sonunu göremeyecekleri bir mücadelenin içinde olduğunu biliyor bu konuda çalışan +65 yaş aktivistleri

Bundan sonraki yaşlılar dediği; sizsiniz, biziz, orta yaşlılar, gençler… Sonunu göremeyecekleri bir mücadelenin içinde olduğunu biliyor bu konuda çalışan +65 yaş aktivistleri. Oysa yaşlılık da çocukluk, gençlik gibi hayatın bir çağı ve güzel geçirilmesinin sağlanması bir insanlık hakkı. Yazıcıoğlu, “Pandemi, yaş ayrımcılığının yaşlılar üzerindeki etkisini ortaya koydu” diyor, “Yaşam boyu eğitim, sağlık ve bakım hizmetlerine erişim, sosyal koruma, çalışma gibi hakların her yaşta eşit olarak garanti edilmesini hedefleyen Avrupa Birliği Yaş Eşitliği Stratejisi gibi bir uygulamanın Türkiye’de de olması şart. Şu an bunun için mücadele veriyoruz ama bize yetişeceğini sanmam. O yüzden gençlere hep diyorum ki, bunlara sahip çıkın, bunlar aslında sizin için, bizim için değil.

Pandeminin sessiz mekânları: Huzurevleri

Türkiye’de 27 bin 454 kişi, 81 ildeki Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 425 huzurevi ve yaşlı rehabilitasyon merkezinde kalıyor. Ancak huzurevlerinde kaç kişinin koronavirüs tedavisi gördüğünü, kaçının hayatını kaybettiğini bilmiyoruz. Türk Tabipler Birliği’nin şeffaflık çağrısına, bazı milletvekillerinin soru önergesine rağmen bakanlık sayı açıklamadı. Tek bildiğimiz basına yansıyan birkaç haber: Etiler’de özel huzurevinde 40’a yakın kişinin koronavirüs testi pozitif çıktı. Bayburt Memnune Evsen Huzurevi’nde 27 sakin ve sekiz kurum personeli Covid-19 oldu. Eskişehir Hacı Süleyman Çakır Huzurevi’nde koronavirüs nedeniyle ona yakın kişi öldü…

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yapılan bilgi edinme başvurusuna yanıtında tek bir veri bile paylaşmadı

Biz de Bilgi Edinme Hakkı Yasası’ndan yararlanarak, CİMER üzerinden Sağlık ile Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlıklarına üç başvuru yaptık. Yanıtlardan biri özetle şuydu: “Bilgiler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’müzün yetkisinde ancak Bilgi Edinme Kanunu kapsamında olmadığından cevap verilememiştir.”

Müdürlük bıkmış olacak ki, başka bir başvurumuza, sorularımızla alakasız olsa da “Covid-19 Kapsamında Yapılanlar” başlıklı üç sayfalık yanıt yolladı. Ancak tek veri yoktu! Bize de huzurevlerinde yaşananları anlamak için haberlere yansıyanlara bakmak kaldı. On kişinin koronavirüsten öldüğü Hacı Süleyman Çakır Huzurevi’yle ilgili davanın avukatı Kemal Sayılır’la konuştuk.

8 Nisan 2020’de bir personelin Covid-19 olmasıyla başlıyor her şey. O hafta 47 yaşlı ile 28 personel koronavirüse yakalanıyor. Sayılır’a göre, bunun nedeni yeterli tedbir alınmaması: “O dönemde huzurevi kuruluş müdürü M.T. tecrübesiz bir vekil müdür. Adeta hiçbir kararı tek alamıyor, il müdürü ve yardımcılarının yönlendirmesiyle hareket ediyor. Yaşlıların odaları seyreltilmiyor. Hastaneye gidenlere izolasyon uygulanmıyor.”

Bunlar kimi haberlere göre 10, kimine göre 20 kişinin ölümüne yol açıyor. Sayılır’a göre doğru sayı 20, “Ancak yalnızca dokuz yaşlı ve müvekkilimin babası, kurum personeli Sadık Kaya olmak üzere, 10 kişinin ölüm gerekçesine Covid-19 yazılıyor. Maksat daha fazla dikkat çekmemek” diyor.

Ölenlerin yakınları çekiniyor

57 yaşındaki Sadık Kaya obezite, kronik diyabet ve tansiyon hastası. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde “kronik rahatsızlığı olan üst amire bildirdiği gibi idari izinli sayılacak” denmesine rağmen, izin alamıyor. Çünkü dönemin Eskişehir Aile Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürü A.S., “kronik rahatsızlığı olanlar hastanelerden üçlü hekim raporu getirmeden idari izne çıkarılmayacak” şeklinde kurul kararı alıyor. Üstelik tüm idareciler de imzalıyor. Çalışırken Covid-19’a yakalanan Kaya, 10 Nisan’da kaldırıldığı hastanede 26 günlük yaşam mücadelesinden sonra vefat ediyor.

Av. Kemal Sayılır

“Adeta aklanmaya çalışılan üst idareciler il müdürü ile huzurevi müdürü hakkında adli soruşturma izni verildi”

İlk soruşturmada tüm sorumluluk, kurumun sağlık memuru A.M.Ç. ile hemşiresi N.E. üzerine bırakılıyor. Ancak avukat Sayılır’ın itirazı ve durumun basına da yansıması üzerine Eskişehir Valisi yeniden soruşturma başlatıyor. Avukat Kemal Sayılır, son durumu şöyle anlatıyor: “Adeta aklanmaya çalışılan üst idareciler il müdürü A.S. ile huzurevi müdürü M.T. hakkında adli soruşturma izni verildi. İtiraz etseler de Ankara Bölge İdare Mahkemesi adli soruşturma yapılmasına kesin karar verdi. Sorumlular hakkında ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ maddelerinden şikâyetçi olduk. Henüz iddianame hazırlanmadı. Kovuşturma aşamasına geçilmediği için duruşma günü de belirlenmedi.”

Şimdilik huzurevindeki ölümlerle ilgili açılan tek dava Sadık Kaya’nınki. Ama Sayılır umutlu, “Ölen huzurevi sakinlerinin akrabaları çekiniyor ama bazı aileler, bizi destekleyeceklerini belirttikleri için ceza yargılaması derdest hâle gelince müdahil olabileceklerini veya tanıklık yapabileceklerini düşünüyorum. Hatta birkaç mağdur yakını bu minvalde beyanda bulundu” diyor.


• Bu yazı dizisi, Özgürlük için Friedrich Naumann Vakfı’nın (FNF) desteğiyle sunduğu bilgi edinme hakkına dayalı araştırmacı gazetecilik bursları kapsamında hazırlanmıştır.