20 Kasım 2021
+65’in pandemi
günlüğü #6: Depresyon arttı, demans hızlı ilerledi
Esra Açıkgöz
Pandemi ve yasaklar nedeniyle yaşlı psikiyatri hastaları arasında intiharı düşünenlerin çoğaldığını belirten Doç. Dr. Özlem Erden Aki, demansta da çok hızlı ilerleme olduğunu vurguluyor
Depresyon vakaları çoğaldı. Anksiyete bozuklukları daha çok görülmeye başlandı. Demans hastalarında iki-üç yılda gerçekleşen ilerleme beş-altı ayda yaşanır oldu… Yaşlılık psikiyatrisi üzerine çalışan Doç. Dr. Özlem Erden Aki, pandemi ve yasakların +65’te yarattığı psikolojik etkileri kısaca böyle sıralıyor ve ekliyor: “Yaşlı hastalarım arasında daha depresif hale gelenler oldu. İntiharı akıllarından geçirenler çoğaldı.” İşte Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Türkiye Psikiyatri Derneği Geriyatrik Psikiyatri Çalışma Grubu Başkanı olan Doç. Dr. Erden Aki’nin anlattıkları…
> Yaşlılar, pandemiden nasıl etkilendi?
Pandemide maalesef tüm dünyada yaşlılar gözden çıkarılabilir görüldü. İtalya’da yoğun bakımlara yatışlarda, yaş bir kriter olarak ele alındı. Avrupa’da huzurevlerinde ölüme terk edilenler oldu. Etik olarak çok sorunlu işler yapıldı… Kapitalist dünyada yaşlanmak çok büyük sorun olarak kabul ediliyor. Çünkü sistem, tüketim üzerine kurulu. Oysa yaşlılar, tüketmeyen bir grup. Tüketmeleri için çok uğraşılıyor, anti-ageing (yaşlanmayı önleme) sağlık ürünleri ve hizmetleri gibi… Çalışma yaşamında da aktif olmadıkları için sistemin sürdürülmesinde elzem görünmüyorlar.
“Türkiye’de yaşlılar sistem için değersiz olduklarını görüyorlardı, pandemi daha somut ortaya koydu”
> Pandemi nedeniyle tüm dünyada yaşlılar daha fazla eve kapandı. Ancak Türkiye’de buna bir de devletin koyduğu yasaklar eklendi; sokağa çıkmalarına, toplu taşıma kullanmalarına izin verilmedi. Bu yasaklar, yaşlılara nasıl etki etti?
Bu süreçte pek çok yaşlı kendini değersiz hissetti, çocuk gibi davranıldılar. Aslında Türkiye’de yaşlılar, bir süredir sistem için değersiz olduklarını görüyorlardı, pandemi daha somut ortaya koydu. Literatürü gözden geçirdiğimde bizim dışımızda hiçbir ülkede 65 yaş üzeri için sokağa çıkma yasağı olmadığını gördüm. Avrupa ülkelerinden birinde, 65 yaş üzeri için şöyle bir düzenleme yapılmış: Haftanın üç ya da beş günü, 10.00-12.00 arasında bankalar, resmî kurumlar sadece +65’e hizmet ediyor. Hastalığı belirtisiz yayabilecek genç grupla karşılaşmasınlar, daha az kişiyle temas etsinler diye. Bizde de bunlar yapılabilirdi. Kısa süreli yasaklarda dahi, çok sayıda yaşlının beslenmeleri, yürüme ve hareket yetileri, akıl sağlıkları bozuldu.
“Bir demans hastasının iki-üç senede yaşayacağı ilerlemeyi, beş-altı ayda gösterenler oldu”
> Özellikle ne gibi psikolojik sorunlar görülür oldu?
Kaygı ve depresyon çok arttı. Hastalık kaparım, yardım alamam, hastalanır yakınlarıma yük olurum… Bizim yaşlılarımız çok sağduyulu. En çok yük olma, çocuklarına hastalık bulaştırma korkusu yaşıyorlar… Yaşlı hastalarım arasında daha depresif hâle gelenler var. Anksiyete bozukluğu geliştiren yeni hastalarım oldu. İntiharı akıllarından geçirenler çoğaldı.
> Alzheimer, demans gibi hastalıkların da arttığı belirtiliyor…
En kötü etkilenen yaşlı grubu, demans hastaları oldu. Bir demans hastasının normalde iki-üç senede yaşayacağı ilerlemeyi, beş-altı ayda gösterenler oldu. Demans öncesi grupta olanlar da hızla demansa girdi. Bellekleri, zihinsel yetileri ve muhakeme becerileri geriledi.
> Bunda izolasyonun payı büyük sanırım.
İzolasyon, hareketsizlik, uyaransızlık… Eskiden yakınları, çocukları geliyordu. Bakıcıları parka çıkarıyordu. Kısa süreli dışarı çıkmak bile yaşlılar için çok kıymetlidir. Hem bilişsel olarak uyarır, hem gün ışığı alırlar, kas erimesini önler. Hepsi bitti. Uyaran müthiş azaldı.
> Hasta yakınları da çok zorlanmıştır. Onlardan da destek için başvuran oldu mu?
Pek çok insan, yatılı olmayan bakıcılarını hastalık getirir endişesiyle işten çıkarınca bütün yük onlara kaldı. Kaygıları ve tükenmişlikleri çok arttı. Hastalar da evde tek kişiyle kalınca hırçınlaştı. Çünkü demans hastaları, “pandemi var, çıkamıyoruz. Parayı ellememen, gelene yaklaşmaman lâzım” cümlelerini anlamıyor ya da kısa sürede unutuyor. Ayrıca hep yaptığımız “üç-dört gün dışarı çıkarın. Arkadaşını çağırın. Kurslara gitsin” gibi önerilerimizden vazgeçmek zorunda kaldık. İlaçlara çok fazla yüklendik, bu da kendi sorunlarını yarattı elbette… Yaşlılar dışında, ciddi akıl hastalığı olanlar da çok zorlandı. Şizofreni gibi psikotik bozuklukları bulunanlar doktorlarına, tedavilerine ulaşmakta zorlandı, hastalığı nüksedenler oldu.
“Yeterince şanslıysak, o ayrımcılık yaptığımız gruba gireceğiz. O yüzden garip de bir ayrımcılık. O kadar yaygın ama o kadar görünmez ki…”
> Yasaklar bitse de uyum sorunu yaşayan hastalarınız var mı?
Az da olsa hâlâ evinden çıkamayan bir grup var. Bakkala bile gitmiyorlar, korkuyorlar. Pandemi ilk başladığında iki ay sürecek, kaldığımız yerden devam edeceğiz sanıyorduk. 2021 sonuna yaklaşıyoruz ve hâlâ ne olacağı belli değil. Toplumun bu belirsizlikle yaşamayı öğrenmesi gerekiyor.
> Yasaklar ve açıklamalar, “yaşlılar tehlikede” yerine “yaşlılar tehlikeli” gibi bir algı yarattı. Bunun yaşlılardaki karşılığı ne oldu?
Hacettepe Psikiyatri’de takipli olan 65 yaş üzeri hastalara, “pandemiden önce algıladıkları ayrımcılık nasıldı, sonra nasıl?” diye sorduk. Pandemiden sonra ayrımcılığın katlanarak arttığı ortaya çıktı. Yaşlı avına çıkmak, maskesiz amcaları kovalamak… Geleneksel ülkeyiz, yaşlıları seviyoruz deriz ancak öyle olmadığını acı şekilde gördük.
> Yaş ayrımcılığı pandemiye kadar çok konuştuğumuz, düşündüğümüz bir konu değildi…
Ayrımcılık denince cinsiyet, cinsel yönelim, ırk gibi konular akla gelir ve hep bir öteki olma hâli vardır. Siz asla siyahi olmayacaksınız mesela. Oysa yaşlı ayrımcılığında şöyle bir durum var: Yeterince şanslıysak, o ayrımcılık yaptığımız gruba gireceğiz. O yüzden garip de bir ayrımcılık. O kadar yaygın ama o kadar görünmez ki… Pandemideki görünürlük, ayrımcılıkla yüzleşmek için iyi olabilir. Biz de yaşlı olacağız, sırf bunun için bile yaşlı haklarını savunmalıyız.
“Kendine yeten, zihni sağlam, işlerini yapabilen sağlıklı bir yaşlı olabilmek için gençliğinizden itibaren uygun koşullar gerekiyor”
> Neden kaçınılmaz olan yaşlılığı yok saymaya çalışıyoruz?
Bu, yeni dünya düzeninin dayattığı bir şey. Sadece yaşlılıkla ilgili değil, yeterince hızlı olmadığını düşündüğümüz her şeye karşı olumsuz bir tutumumuz var. Son yıllarda, dünya nüfusunun hızla yaşlanmasını ifade eden popüler bir tanım var mesela: Gri tsunami. Yaşlılık, bir felaketle, yıkımla özdeşleştiriliyor ve adlandırılıyor.
Kendine yeten, zihni sağlam, işlerini yapabilen sağlıklı bir yaşlı olabilmek önemli ancak bunun için gençliğinizden itibaren uygun koşullar gerekiyor. Ne kadar yoksulsanız, o kadar sağlıksız yaşlanırsınız. Kötü beslenip ağır işlerde çalışınca hem yoksulluğun getirdiği şekilde beliniz bükülüyor, hem de sadece gününüzü kurtarabildiğinizden yaşlılık için biriktirebileceğiniz paranız olmuyor. Kapitalizm, sağlıklı yaşlanmak elinizde diyor: şunu sürün, bunu yiyin… Yaşlı ve hastaysanız, sizin suçunuz oluyor. Fatura hep yoksula çıkıyor. Oysa devlet, her yaşlıya, daha doğrusu vergi veren ve ihtiyacı olan herkese bakmak zorunda.
> Genç nüfusa sahip olmakla çok övünen Türkiye, artık yaşlanıyor. Sizce buna hazır mıyız?
Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde çalışılıyor. Bakım evleri, ev hizmetleri konusunda yol alındı. Belediyeler daha çok şey yapıyor: ev temizliği, düzenli yemek servisi, saç kesimi… Yaşlıların sabah gidip akşam evine döndüğü, uyaranların çok uygun verildiği gündüz bakım evleri artmalı. Yaşlılık konusunda daha çok sağlıkla ilgili adım atılıyor ama diğer alanlarda çok hazırlıklı değiliz.
• Bu yazı dizisi, Özgürlük için Friedrich Naumann Vakfı’nın (FNF) desteğiyle sunduğu bilgi edinme hakkına dayalı araştırmacı gazetecilik bursları kapsamında hazırlanmıştır.