Tartışmalı proje Galataport 29 Ekim 2021'de açıldı.| Fotoğraf: Gezegen, 30 Mart 2022

31 Mart 2022

Sadece bir AVM: Galataport

Rabia Yılmaz

“Kültür Yolu Projesi” diye tanıtılan Galataport’la İstanbul’da bulunan 130’a yakın AVM’ye bir yenisi eklendi. Kent, kültürel mirasının içinde şimdi birçok marka barındırıyor. Karaköy esnafının çoğu ise Galataport öncesi zamanları özlüyor

‘Mega proje’ Galataport, 2000’lerin en tartışmalı projelerinden biriydi. Her şey Anayasa ile güvence altına alınan bir kıyı şeridinin özelleştirilmesiyle başladı. İhalesi 2013’te Doğuş Holding tarafından 702 milyon dolar ile alınan ve ardından Bilgili Holding’in de ortak olduğu 1,7 milyar dolarlık yatırım değerine sahip Galataport projesi, meslek odaları ile uzmanların tüm itiraz ve uyarılarına rağmen 29 Ekim 2021’de açıldı.

Karaköy’den Fındıklı’ya uzanan 1.2 km uzunluğundaki kıyı şeridinden oluşan Galataport’ta hâlâ şantiye çalışmaları sürüyor, inşaat henüz bitmedi. Bir yandan işçiler kalan şantiyelerde projenin eksik inşaatlarını tamamlarken, Galataport’un içi oldukça kalabalık.

Kapıların açılmasından yaklaşık beş ay sonra etrafı dolaşıyoruz. “Kültür Yolu Projesi” olarak lanse edilen Galataport için, girişinden çıkışına kadar tek görülen şey, deniz kenarı manzaralı bir alışveriş merkezi (AVM) olması. Dünyaca ünlü lüks otel zincirlerinden Peninsula gibi birçok alanda üst segment markalar yer alırken, orta ve düşük denilebilecek segmentte markalar da mevcut. Detaylı bir gözlem yapmaya gerek kalmadan yaklaşık yarım saatlik bir gezinti ile, Galataport için İstanbul’da bulunan 130’a yakın AVM’ye bir yenisi eklendi demek yanlış olmaz.

Galataport sahil şeridi. | Fotoğraf: Gezegen

İstanbul’da hız kesmeden AVM yapımının devam etmesi artık bir ‘sorun’ olarak görülmeyebilir. Her ne kadar buraya AVM denilmese de, Galataport projesine başından bu yana birçok yönden itiraz edildi. Çünkü, bu kıyı şeridi bünyesinde birçok tescilli kültür varlığına sahip. Uzmanların ise başından itibaren dikkat çektiği ve sıklıkla eleştirdiği durum, projenin bitimiyle vücut buldu: Projede ‘kamu yararı’ yok. Kıyı şeridinin kültürel miras korunarak halkın kullanımına açılması gerekirdi. Oysa kıyı sermayeye açılarak aktivite merkezi hâline getirildi. Tarihi yapı da göz ardı edilerek İstanbul’un ‘silueti’ kentin bir başka yerinde daha zarar gördü.

Paket Postanesi sahil girişi. | Fotoğraf: Gezegen

O tescilli binalardan biri de 1911’de inşa edilen Paket Postanesi. Burası inşaat devam ederken, 16 Şubat 2017 gecesi yıkıldı. Yeniden inşa edilen binanın içinde şu an için lüks kuyumcu markaları yer alıyor. Henüz bütün alanlar kiralanmamış. ‘Çarşı’ olarak adlandırılan bu mekânda 70 mağazanın bulunduğu ve bunların döviz üzerinden kiralandığı söyleniyor.

Paket Postanesi’nin yaklaşık 150 metre ilerisinde ise, henüz tamamlanmasa da dünyaca ünlü İtalyan mimar Renzo Piano’ya ait İstanbul Modern’in yeni binası yer alıyor. Otopark yapımı ve  kruvazör limanının gümrüklü alanlarının inşası nedeniyle tüm antrepolarla birlikte, endüstriyel mimari niteliğindeki 2004 yapımı kullanılabilir durumdaki 4 numaralı antrepo İstanbul Modern de proje kapsamında 2018’de yıkılıyor.

İnşası devam eden İstanbul Modern’in yeni binası (ön cephe). | Fotoğraf: Gezegen

Mimar Köymen’in vurguladığı üzere İstanbul Modern Nusretiye Camii’nin önüne yapıldı ve Boğaz kıyısını tümüyle kapattı. | Fotoğraf: Gezegen

Mimar Köymen: Bir kent suçu işleniyor

TMMOB Mimarlar Odası’ndan Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen ile konuşuyoruz. Köymen, projedeki yapılaşmaya dair eleştirilerine İstanbul Modern’den başlıyor: “İstanbul Modern, eski yapının yerine yeni bir yapı yaptı ve baktığınızda bina tekil olarak estetik olabilir; ama sonuç itibariyle Nusretiye Camii’nin önüne yapıldı ve Boğaz kıyısını da tümüyle kapattı.”

TMMOB Mimarlar Odası, projenin başından bu yana sayısız dava açmıştı. Köymen, konuşmasına “bir kent suçu işleniyor” diyerek devam ediyor: “Galataport’taki durum gerçekten içler acısı. Anayasa’dan gelen hakla, kamunun kullanımına açık olması gereken yaklaşık 1,5 kilometrelik kıyı şeridinin özelleştirilerek, şirketlerin alışveriş merkezlerini yapacakları bir alan hâline getirme durumu, etik dışı bir durumdur ve suçtur. Açtığımız davalarda da bunu ifade etmeye çalıştık. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak bizim için bir kent suçu niteliği taşıyor. Bu nedenle de dava açtık.”

On yıl önce ile bugün aynı bölgeden çekilen fotoğraflarda açıkça görüleceği üzere kıyı şeridinde yepyeni bir siluetin oluştuğunu belirtiyor Köymen. “Tescilli camiler, Osmanlı döneminin nefis mimarileri olan yapılar Galataport’un ‘modern’ binalarının arkasında, bulduğu her koşulda kendini göstermeye çalışan yapılar hâline geldi. Yani aslında kıyı boyunca gelen bu siluetin de ciddi anlamda değiştiğini görüyoruz. Bu doğrudan doğruya bir özelleştirme projesi, doğrudan doğruya bir kıyı alanının halka kapatılması, bir ticarileşme süreci” diyor.

Galataport’ta 60’a yakın yeme içme alanı bulunuyor. | Fotoğraf: Gezegen

Av. Atalay: Özelleştirmeye hukuken yanaşamadık bile

Peki, bir kıyı şeridi nasıl oluyor da Anayasa’ya aykırı bir şekilde özelleştiriliyor? Bu süreci ise Avukat Can Atalay’dan dinliyoruz: “2000’lerin başında başka sermaye grubuna verilmesine ilişkin idari işlem, üst ölçekli plana aykırılık gerekçesiyle iptal ediliyor. Ondan sonra 2009 İstanbul Çevre Düzeni Planı hükümlerinin ve daha da önemlisi, 2009 İstanbul Şehir Düzeni Planı’nın 2010 plan notu tadilatlarında değişiklik ve ilavesiyle ‘ulaşımla ilgili çözümlemeler halka açık planlarda yapılabilir’ gibi bir hüküm getirildi. Biz buna da dava açtık, akıl almaz bir hızla bu davanın reddine karar verildi ve karar kesinleşti. Daha sonrasında, Özelleştirme İdaresi ‘Galataport adını verdik’ dedi. Aslında tarihi ismi Salı Pazarı olan alanla ilgili bir imar planı hazırladı. Bu imar planı ile ilgili yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda, bir bilirkişi raporu geldi. O bilirkişi raporu, aslında bu planın nasıl ve neden şehircilik ilkelerine, planlama tekniğine, dolayısıyla kamu yararına ve hukuka aykırı olduğunu açıkça ortaya koydu. Fakat Danıştay 6. Dairesi, bu bilirkişi raporuna rağmen davanın reddine karar verdi ve karar kesinleşti.”

19 Ağustos 2014’te Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu için “Halkın Katılımı Toplantısı” düzenlenmiş, ancak bu toplantı usulsüz olduğu gerekçesiyle meslek örgütleri ve dernekler tarafından protesto edilerek yaptırılmamıştı. O günü hatırlatarak Atalay şöyle devam ediyor: “O toplantı açılamadı, vatandaşın ve bizlerin tepkileri sonucunda açılamadan kapandı ve bu Çevre Etki Değerlendirme, halk bilgilendirme toplantısının yapılamadığı, prosedürün tamamlanamadığı anlamına gelir. Bu nedenle de dava açtık; o dava da hızlıca reddedildi ve karar kesinleşti. Özet olarak şunu söyleyebilirim: Biz Galataport için verilen bu özelleştirme işlemine, hukuken yanaşamadık bile. Bir takım eller oraya yanaşmamıza engel oldu kanaatindeyim.”

Ardından projenin ikinci ÇED raporu hazırlanmış ve 2015’te “olumlu” kararı verilmişti.  Sayısız itirazlara ve süren davalara rağmen 2016’da inşaat yapımına geçildi.

Galataport inşası sırasında bir iş cinayeti de yaşandı. Covid-19 salgınına rağmen faaliyetine devam eden Galataport şantiyesinde çalışan DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş’in iş yeri temsilcisi Hasan Oğuz 13 Nisan 2020 günü yaşamını yitirdi. Dev Yapı-İş Oğuz’un ölüm raporunda ise ölüm şeklinin “bulaşıcı hastalık” diye belirtildiğini aktardı.

Yaya yolunda iş makinaları aktif olduğu için, insanlar araçlarla yoldan yürümek zorunda kalıyor. | Fotoğraf: Gezegen

Aktif olan Paket Postanesi giriş kapısı tarafında inşaat sürüyor. | Fotoğraf: Gezegen

Paket Postanesi kapısından çıkarak Galataport projesi nedeniyle ekonomik olarak olumsuz etkilendiği söylenen kıyı şeridinin hemen arkasında yer alan Karaköy esnafı ile konuşmaya gidiyoruz. Ancak, Galataport’un arka cephesinde hâlâ çalışan iş makinaları yayaların kaldırımını işgal ettiği için yoğun trafik nedeniyle duran araçların yanından yürünebiliyor.

Galataport nedeniyle Karaköy esnafı işlerinin azaldığını belirtiyor. | Fotoğraf: Gezegen

Konuştuğumuz Karaköy esnafının da ortak görüşü, Gemilerin yanaştığı Galataport’tan turistlerin çıkmaması üzerine kurgulanan büyük bir AVM” olduğu. Esnaf ayrıca, projeyle beraber işlerindeki azalmanın yanı sıra bir de fahiş kira artışları ile mücadele ettiklerini belirtiyor.

“Bugüne kadar 10’dan fazla gemi geldi, biz ne turist gördük ne başka bir şey. Gelen turistle bizim hiçbir alakamız yok.”

Karaköy’de kırtasiye dükkânı işleten Kâmil Bey. | Fotoğraf: Rabia Yılmaz

O esnaflardan biri de Karaköy’ün eski esnaflarından kırtasiye dükkânı işleten Kâmil Bey. Şu ana kadar 10’dan fazla turist gemisinin limana yanaştığını ancak buna rağmen satışlarının düştüğünü belirten Kamil Bey anlatıyor: “Biz sandık ki, turistler buraya gelecekler, burayı gezecekler, buradaki kafeteryalarda yiyip içecek, otellerde de kalacaklar, benden her zamanki gibi hediyelik eşya alacaklar ama hiç olmadı. Bugüne kadar 10’dan fazla gemi geldi, biz ne turist gördük ne başka bir şey. Gelen turistle bizim hiçbir alakamız yok.”

“3 bin TL olan kira 13 bin TL oldu”

Kâmil Bey ayrıca, Galaport projesiyle kiralarının artmasından şikâyetçi: “Sanki biz 30 kat fazla para kazanıyoruz ve işler yapıyoruz; 3 bin TL olan yer oldu 13 bin TL. Mal sahiplerimiz kiraları arttırdı. Şimdi kira gelirinin dört katı kira dört katı da stopaj veriyoruz. Bu yerin bize yüzde 10 bile yansıması yok. Galataport’un hiçbir olumlu etkisini görmedik, görmüyoruz. Sadece yanımızda, etiket oldu. Adı var. Galataport yatay bir AVM oldu. Orada birileri zengin oldu ya da birilerine yol açıldı. Artık kimdir bilemem. O işleri ben bilmiyorum. Ama biz mustaribiz.”

“Şu an işler iyi değil, çok az insan geliyor. Galataport ise dolu. Ama insanlar yakında yeniden buraya gelmeye başlayacaklar.”

Karaköy’de çay ocağı işleten Musa Bey.  | Fotoğraf: Rabia Yılmaz

Karaköy’de 40 yıldır çay ocağı işleten Musa Bey ile konuşmaya başlıyoruz. Musa Bey, turistlerin ve oraya giden halkın bir süre sonra kendilerine gelmeye devam edeceğini umut ediyor. Ancak şu an için tablo Musa bey için de Kamil Bey’in aktardığından farklı değil: “Bu proje bizi olumsuz etkiledi. Şimdi insanlar merak ettiği için oraya gidiyor. Bir süre sonra buraya gelmeye devam edecekler. Şu an işler iyi değil, çok az insan geliyor. Galataport ise dolu. Ama insanlar yakında yeniden buraya gelmeye başlayacaklar.”

“Bizim işlerimiz olumlu etkilenecek. Halk da duyarlılık gösterecek diye inanıyorum. Turistlerin de oraya çok akın edeceğini düşünmüyorum.”

Fotoğraf: Rabia Yılmaz

Arif Bey Köftecisi’nin işletmecisi Semra Hanım, projeye daha olumlu gözle bakanlardan. Galataport’un eski tarihi dokuyu koruduğunu ve esnaf kalitesini arttıracağını düşünen Semra Hanım, “Ben açılan yeri henüz gezmedim, kısmen biliyorum; ama bir biranın 100 TL olduğu söyleniyor. Kafesi olan arkadaşlarla şunu konuşuyoruz: ‘Gidip orada 100 TL’ye bira içmeyeceğine göre halk, bize gelecek. Dolayısıyla bizim işlerimiz olumlu etkilenecek. Halk da duyarlılık gösterecek diye inanıyorum. Turistlerin de oraya çok akın edeceğini düşünmüyorum” diyor.

Artan kiralara karşı ise Semra Hanım ekliyor: “Tabii kiralar arttı, daha artacak da. Kapitalist sistem sonuçta, sermayeye açılıyor, orası belli. Ama tarihi bir yerde, deniz kenarında da beton yığınlarının işi yok. Galataport projesi ile tarihi bu bölgenin eski saygınlığını kazanacağını düşünüyorum.”