3 Haziran 2023
Yeni araştırma: Gezegenin yaşamsal fonksiyonları doyum noktasında
Sakine OrmanYeryüzü Komisyonu’ndan bilim insanlarının yeni çalışmasına göre, gezegenin sağlığını koruyan sekiz temel unsurdan yedisi yetersizlik gösteriyor
Dünyada önde gelen doğa ve sosyal bilimcilerden oluşan Yeryüzü Komisyonu’nun, Nature dergisinde yayınlanan yeni raporu, Dünya’nın sağlığıyla ilgili net bir gerçekliğin altını çiziyor: “Dünya sisteminin biyofiziksel kapasitesinin istikrarlı bir şekilde kalmasını sağlayacak temel unsurlar doyum noktasında.”
Rapor, gezegenin sağlığına dair rahatsız edici bir kanıtı şöyle aktarıyor: “Gezegenin kaynaklarının adil kullanımı ve güvenliğini belirleyen sekiz değişkenden yedisi yetersizlik gösteriyor.”
Araştırmanın baş yazarlarından Prof. Johan Rockström, yaşam destek sistemlerinde giderek daha fazla kalıcı hasar gördüklerini, bu yüzden bu çalışmanın, tüm insan-gezegen sisteminin disiplinlerarası bilimsel bir değerlendirmesini yapmaya yönelik olduğunu söylüyor.
Karşı karşıya olduğumuz risklere dair kanıtlar sunan “Güvenli ve adil dünya sistem sınırları” (Safe and just Earth system boundaries) başlıklı rapor, Dünyanın önde gelen bilim dergisi olarak tanımlanan Nature’da 31 Mayıs Çarşamba günü yayınlandı.
Dünya’nın sağlığıyla ilgili önemli bulguları sunan rapor, gezegen için insan vücudunun yaşamsal belirtileriyle karşılaştırılabilecek bir dizi “güvenli ve adil” ölçütler ortaya koyuyor. Temel alınan ölçütler ise; iklim, biyosfer, yeraltı-yerüstü suları, fosfor, hava kirliliği, yeni ortaya çıkan ve diğer kirleticiler, azot ve doğal yaşam alanları. Bilim insanları bu sekiz temel ölçüt ile gezegenin işlevsel bütünlüklerini ve mevcut durumlarını değerlendiriyor.
Bu temel ölçütlerde yapılması gerekenlere bakalım.
Yeryüzü Komisyonu’na göre iklim hedefinin 1.5‘tan, 2 santigrat dereceye sınırlandırılması da tehlikeli bir seviye. Komisyon bu seviyenin 1 derece olması gerektiğini söylüyor
İklim hedefi: 1 derece
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP26’da bilim insanları ve dünya liderleri küresel ısınmayı 1.5‘tan, 2 santigrat dereceye kadar sınırlamak gerektiğini belirtmişti. Ancak, Yeryüzü Komisyonu aynı görüşte değil. Bunun tehlikeli bir seviye olduğunu aktaran Yeryüzü Komisyonu, zira pek çok insanın hali hazırda yaklaşık 1.2 derecelik mevcut seviyenin getirdiği aşırı sıcaklık, kuraklık ve sellerden kötü bir şekilde etkilendiğini belirtiyor. Güvenli ve adil bir iklim hedefinin 1 derece olduğunu ve bunun da karbondioksiti atmosferden çekmek için büyük bir çaba gerektireceğini söylüyor:
“Küresel ısınmayı 1,5 derecelik güvenli bir sınırda veya bunun altında dengelemenin, insanlar ve diğer türler üzerindeki en şiddetli iklim etkilerini önlediği sonucuna vardık. Ekosistemleri korumadan iklimi stabilize etmek mümkün değil.”
Öncelikle, iklim konusunda “güvenli ve adil” sınıra ulaşmak için, dünyanın yüzde 50- 60’ının ağırlıklı olarak doğal ekosistemlere ev sahipliği yapması gerekli. Ancak bilim insanlarına göre gerçek şu ki, gezegenin yalnızca yüzde 45-50’si bozulmamış bir ekosisteme sahip. Rapor, insanların yaşam alanlarında tozlaşma, su kalitesinin düzenlenmesi, haşere ve hastalık kontrolü gibi ekosistem hizmetlerinin ve doğaya erişimin sürdürülebilmesi için arazinin en az yüzde 20-25’inin doğal habitatlara (parklar, tesisler vb.) ayrılması gerektiğini söylüyor. Ancak, değiştirilmiş yaşam alanlarının yaklaşık üçte ikisi bu hedefi karşılayamıyor.
Büyük ölçüde bozulmamış doğal ekosistemlerin alanı ve kentsel-tarımsal ekosistemler de dahil olmak üzere tüm ekosistemlerin işlevsel bütünlüğünü güvenli sınırda belirleyen bilim insanları, biyosfer için büyük ölçüde bozulmamış doğal ekosistem alanlarının korunması, tüm insanların-türlerin, karbon, su ve besin stok ve akışlarının yok olmasının durdurulması, Dünya sistemi işlevlerinin güvence altına alınması gerektiğinin altını çiziyor. Örneğin, karbon tutulumunu sürdürmek ve ilave deniz türlerinin yok olmasını en aza indirmek için okyanusta yüzde 50-60 doğal ekosistem alanlarına ihtiyaç var.
Yılda yaklaşık 4.2 milyon kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerden dolayı hayatını kaybediyor
DSÖ kriterlerine uyum çağrısı
Bir diğer hedef de araba egzozlarından, fabrikalardan ve kömür, petrol ve gaz santrallerinden kaynaklanan hava kirliliği. Rapor, küresel düzeyde, kuzey ve güney yarımküreler arasında muson mevsimini ve diğer hava modellerini bozabilecek aerosol (bir katının veya bir sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması. Bu duman, sis ve spreyler örnek olarak gösterilebilir) konsantrasyonları dengesizliğini en aza indirmeye odaklanıyor.
Komisyon, akciğerlere ve kalbe zarar verebilen PM2.5 olarak bilinen küçük partikül maddeye yıllık ortalama maruz kalma sınırını metreküp başına 15 mikrogram olarak belirleyen Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak günümüzde dünya nüfusunun yüzde 85’inden fazlası bu sınırın üstünde yaşıyor, bu da yılda yaklaşık 4.2 milyon kişinin hava kirliliğine bağlı nedenlerden ölümüne yol açıyor. Bu durum, ağırlıklı olarak gelişmekte olan kırılgan toplumları etkiliyor.
Dünyadaki nehir havzalarının yüzde 47’si endişe verici bir hızla tükenmiş durumda
Su kaynakları endişe veriyor
Yüzey suları için ölçüt ise, herhangi bir havza alanında nehir ve akarsu akışının yüzde 20’sinden fazlasının engellenmemesi. Çünkü bu durum su kalitesinin düşmesine ve tatlı su türleri için habitat kaybına yol açıyor. Bu “güvenli sınır” hidroelektrik barajlar, drenaj sistemleri ve inşaatlar nedeniyle dünya topraklarının üçte birinde çoktan aşılmış durumda.
Durum yeraltı suları için de endişe verici; akiferlerin (Ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen ve yeterince hızlı taşıyabilen geçirimli jeolojik birimlere verilen ad) yenilenebileceğinden daha hızlı tükenmemesi “güvenli sınırlar” için önemli. Ancak, dünyadaki nehir havzalarının yüzde 47’si endişe verici bir hızla tükenmiş durumda. Bu durum, yoğun tarım yapılan bölgelerde ise büyük bir sorun haline geliyor.
Yoksul ülkelerin daha fazla gübreye ihtiyacı varken, zengin ülkelerin gübre fazlasını azaltması gerekiyor. Bu durumda 61 milyon ton azot ve yaklaşık 6 milyon ton fosfor kullanımı azaltılmalı
Küresel eşitlik kilit nokta
Fosfor, zengin ülkelerdeki çiftçilerin, bitkilerin ve toprağın emebileceğinden daha fazla nitrojen ve fosfor kullanmaları nedeniyle besinler endişelenilmesi gereken diğer bir sınır. Bu durum geçici olarak verimi artırıyor olabilir ancak su sistemlerinde akıntılara yol açarak zararlı alg çoğalmalarına neden oluyor ve insanların içmesi için suyu sağlıksız hale getiriyor.
Komisyona göre, burada kilit nokta küresel eşitlik. Yoksul ülkelerin daha fazla gübreye ihtiyacı varken, zengin ülkelerin gübre fazlasını azaltması gerekiyor. Bu durumda “güvenli ve adil sınıra” ulaşmak için 61 milyon ton azot ve yaklaşık 6 milyon ton fosfor kullanımı azaltılmalı.
Mikro plastikler, kimyasallar, antibiyotikler, radyoaktif atıklar, ağır metaller veya diğer yeni ortaya çıkan kirleticiler gibi varlıkların Dünya sistemi, insan sağlığı ve gıda güvenliği konusunda risk potansiyellerine ilişkin kanıtlar ise artıyor. Ancak, komisyon potansiyel etkilerin ölçeği ve kapsamına ilişkin bilgi boşlukları olduğunu da ekliyor.
Mevcut durumu özetlemek gerekirse; bilim insanlarının sayısallaştırdıkları sekiz küresel ölçekli “güvenli ve adil” dünya sistemini oluşturan sınırlardan yedisi çoktan aşıldı.
Rapor, gezegene dair teşhisin korkunç olduğunu, bu durumun da henüz umudun ötesinde olmadığını, fakat çare için zamanın da azaldığını insanlara gösteriyor.
Yeryüzü Komisyonu Eş Başkanı Joyeeta Gupta, Dünya’nın şu anda pek çok alanda gerçekten hasta olduğunu ve bu durumun Dünya üzerinde yaşayan insanları da etkilediğini söylüyor: “Sadece semptomları değil, nedenleri de ele almalıyız.”
Küresel çözümün parçası olmak için dünya sisteminin sınırlarını dikkate almak, ve hükümetlerin bu doğrultuda harekete geçirici politikalar üretmesi acil olarak gereklilik gösteriyor.