21 Mart 2024
Sokak hayvanları için “büyük toplama merkezlerinin” kurulacağı iddiası: İkinci bir Hayırsızada faciasının
taşları mı döşeniyor?
Sercan Engerek
Hayvan haklarına aykırı politikalar izleyen AK Parti, YRP ve SP yerel seçim beyannamelerine hayvan barınaklarının artırılacağını yazdı. Hukukçular ve hayvan hakkı savunucuları, hayvanların sokaklardan toplatılmasının, ölüm ve katliamlarla bilinen barınaklarda tecrit edilmesinin idarî şiddet olduğunu söylüyor
Son zamanlarda valilik genelgelerini uygulayan belediyeler sokak ve parklarda yaşayan köpekleri toplarken, iktidar partisi ile bazı siyasî partilerin yerel seçim beyannamelerinde “tüm hayvanların toplanarak barınaklara kapatılacağını” beyan etmeleri hayvanların yaşamına, geleceğine yönelik kaygıları artırdı. AK Parti yerel seçim beyannamesinde hayvanlar “güvenli şehirler ve sokaklar” başlığı altında ele alınarak sokak hayvanlarının, sayısı artırılacak olan barınaklara toplanacağı belirtildi.
Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) seçim beyannamesinde “sokaklardaki bütün köpekleri düzenli bir şekilde toplayarak kısırlaştırıp barınaklara yerleştireceğiz” ifadesi kullanıldı. YRP ayrıca beyannameye bütün parklara ‘evcil hayvan saati’ uygulaması getireceklerini yazarak evde bakılan hayvanlar ile hayvan ebeveynlerini de hedef aldı. “Sokak Köpekleri Sorunu” başlığıyla bir rapor hazırlayan Saadet Partisi (SP) ise “hayvan hakları” kavramının “sorunun çözümünü geciktirdiğini” savunarak “sokakta tek bir köpek bırakılmayacağını” beyan etti. Bu partilerin belediye başkanı adayları miting ve toplantılarda bu beyanlar üzerinden propaganda yapıyor.
Dört Ayaklı Şehir: Kent, Doğa, Hayvan Çalışmaları Derneği’nin gönüllü koordinatörü Dr. Mine Yıldırım; AK Parti, YRP, SP’nin hayvanlara karşı yaklaşımını “Sokak hayvanları kent sakinleridir ve her biri bir komşumuzdur. Nasıl ki sevmediğimiz komşumuzun öldürülmesini talep edemezsek; çevremizdeki hayvanların varlığına, yaşamına da saygı duymak zorundayız! Siyasal İslamcıların hayvanları düşmanlaştırması toplumdaki kültürel pratiklere, komşuluk, dayanışma, hayvanı sokakta yaşatma geleneğine ciddi bir saldırıdır” diye yorumluyor.
Hayvan hakları üzerine çalışan hukukçular ise köpeklerin belediyeler eliyle sokaktaki yaşama alanından koparılarak barınaklara hapsedilmesi, yerleşim alanlarından uzak yerlere bırakılması gibi fiilleri hayvana karşı “idarî şiddet” diye nitelendiriyor. Konya Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi Avukat Nur Hâlet Avcıoğlu, idareden hayvanlara gelen şiddet fiillerinin her birinin kanunlar uyarınca suç teşkil ettiğini söylüyor:
“Barınak deyince insanların kafasında bir yuva ve hayvanın bakımının yapıldığı bir hizmet oluşturmaya çalışılarak ‘Hayvanlar sokakta perişan. İnsanlar da bundan rahatsız. Çözümü hepsinin barınaklarda yaşamasıdır’ şeklinde bilinçli bir propaganda sürdürülüyor. Hâlbuki işin aslı barınak diye bir tanımlama kanunda bile geçmez. Kanunda belirtilen hayvanların tedavi, kısırlaştırma ve aşılama işlemlerinin yapıldığı ve geçici süreyle tutulduğu bakım ve rehabilitasyon merkezidir. Bu merkezlerde hayvanlar için kalıcı ve ömrünün sonuna dek bir hayat sürdürme planı kabul edilemeyeceği gibi sürdürülebilir bir plan da değildir. Hiçbir canlı sırf türü farklı diye ömür boyu hapse mahkûm edilemez.”
Erdoğan’ın söyleminden sonra toplama vakaları ve katliamlar arttı
Hayvanları Koruma Kanunu’na göre sokakta ‘sahipsiz’ olarak adlandırılan kedi ve köpeklerin aşı, kısırlaştırma, tedavilerinin yapılmasından ve tedavisi tamamlanan hayvanların alındığı noktaya bırakılmasından il ve ilçe belediyeleri sorumlu. Kanuna göre sokak hayvanları sadece belediyelerin veterinerlik hizmetleri müdürlüklerince tedavi ve rehabilitasyon için sokaktan alınabiliyor. Yasada “sokaktan alınan hayvanların tedavi süreci tamamlandıktan sonra yine aynı noktaya bırakılması esastır” deniliyor.
Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Aralık 2021’de “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır” demesinden sonra AK Partili il ve ilçe belediyeleri sokakta yaşayan köpekleri sistematik olarak toplamaya başladı. Afyonkarahisar’da Sandıklı Belediyesi, İzmir’de Bayındır Belediyesi’nin çalışanları sokaklarda zehirli iğneyle öldürdüğü köpekleri gömerken görüntülendi. Ankara’da Mamak, İstanbul’da Bayrampaşa, Bağcılar Belediyeleri sokaklarda, parklarda uyuyan köpekleri topladı.
Birçok belediye, köpekleri sokaktan toplarken kamu vicdanını yaralayan durumlar yaşandı. Hayvan hakkı savunucuları hayvanların toplanmasına ve toplama sırasında hayvanlara eziyet edilmesine, hayvanların öldürülmesine büyük bir tepki gösterdi. İlk açıklamasının üzerinden 20 ay geçtikten sonra, 21 Ağustos 2023’te Erdoğan, “Gerek ilgili bakanlık gerekse belediyeler köpekleri barınaklara topluyor ama toplamak işi bitirmiyor. Bunları barınaklar çerçevesi içerisinde bir yerlerde toparlamak lazım” sözleriyle sokakta yaşayan köpeklerin toplatılmasını bir kez daha savundu.
“Kedi, köpek binlerce yıl önce evcilleştirildi, ‘şimdi sizi istemiyoruz’ diyemeyiz”
Hedef alınmasıyla birlikte ülkede hayvanların yaşamlarının büyük bir tehlikeye girdiğini anlatan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nin Başkanı Tuğba Gürsoy, hayvanlara karşı uygulamaların ve nefret içerikli ifadelerin vicdana, yasaya aykırı olduğunu söylüyor. İktidar medyası, bazı medya kuruluşları ve sosyal medya hesaplarının sistematik olarak “başıboş köpek sorunu” veya “köpek terörü” diye yayımladıkları içeriklerle hayvanlara karşı “karalama kampanyası” yürütülmesine tepki gösteren Gürsoy, bu şekilde “köpekler düşman” algısı yaratılarak, bunun topluma empoze edilmeye çalışıldığını belirtiyor.
Gürsoy, “Sokaktaki hayvanlara karşı sorumluluklarımız var. Köpekler, kediler binlerce yıl önce evcilleştirip hayatımıza dahil ettiğimiz; sokağımızı, yiyeceğimizi, sevgimizi paylaştığımız hayvanlar. Şimdi ‘artık sizi istemiyoruz’ demek insanlık dışı bir söylemdir” diyor.
“Hayvanları Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden bugüne tam 20 yıl geçti. Devlet görevlileri ve özellikle belediyeler kanunda yazan görevlerini yapmış olsaydı, bir noktadan topladıkları köpekleri toplu hâlde şehir çeperlerindeki mahallelere bırakmasaydı köpeklerle ilgili bazı noktalarda sorunlar olmayacaktı” diyen Gürsoy, olayların tüm faturasının hayvanlara kesildiğini söylüyor.
Valilik genelgeleriyle süreç hızlandı
İzmir, İstanbul Büyükşehir Belediyeleri ile Karşıyaka, Borçka, Sarıyer, Beylikdüzü, Ataşehir, Şişli Belediyeleri kısırlaştırma, aşılama, kimliklendirme uygulamasından sonra hayvanların alındığı yere bırakıldığını açıklasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını uygulayan valilikler ve diğer belediyeler eliyle köpeklerin sokaklardan toplatılması süreci hızlı ilerliyor.
İstanbul Valisi Davut Gül, Haziran 2023’te göreve atanır atanmaz İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 39 ilçe belediyesi ile kaymakamlıklara sokak köpeklerini toplamaları için talimat yazısı yazdı. Gül, ocak ayında katıldığı bir televizyon programında da “Ya komple hepsini uyutacaksınız ya da komple aynı anda hepsini kısırlaştıracaksınız” sözleriyle belediyeleri kanuna aykırı fiillerde bulunmaya teşvik etti. Ankara Valiliği de 18 Aralık 2023’te sokak köpekleriyle ilgili Ankara Büyükşehir Belediyesi ile 25 ilçe belediyesine “sahipsiz hayvanların bakım evlerine alınması” için “acele” koduyla bir genelge gönderdi.
“Bu merkezlerde hayvanlar için kalıcı ve ömrünün sonuna dek bir hayat sürdürme planı kabul edilemeyeceği gibi sürdürülebilir bir plan da değildir”
CHP’li İzmir ve İstanbul büyükşehir belediye başkanları “hayvanları kısırlaştırma, aşılama ve kimliklendirme işleminden sonra alınan noktaya bırakma” uygulamasında bir değişiklik olmadığını açıklarken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş aksi yönde bir tutum aldı. Yavaş, 9 Aralık 2023’te sokak hayvanları sorunundan bahsederek “sorunun kısırlaştırmayla çözülemeyeceğini” savundu. Göreve geldiğinden beri 80 bin kısırlaştırma yaptıklarını öne süren Yavaş, “sahipsiz köpekleri barınaklarda misafir edeceklerini” açıkladı. Yavaş’ın “Eğer çok istiyorlarsa hayvanseverler de elini taşın altına koysun. Destek oluruz, sahiplensinler. Sahipsiz hayvan olmaz” sözleri de dikkat çekti. CHP’li Arhavi Belediyesi’nin ise çamaşır ipiyle topladığı köpekleri sel olayından sonra kapatılan hayvan barınağına bıraktığı iddia edildi.
“Toplama, sürgün, tecrit; her biri bir suçtur”
Konya Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi Avukat Nur Hâlet Avcıoğlu, hayvan bakımevi bulunmayan belediyelerin bile sokaklardan hayvan topladığını söylüyor. “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesi, bir hayvanın ancak tedavi amacıyla yerinden alınıp tedavisi tamamlandıktan sonra yine aynı noktaya bırakılacağına hükmediyor” diyen Avcıoğlu, bunun dışında hayvanları doğrudan toplama, sürgün ve tecrit etme gibi pratikleri kesin bir dille “suç” olarak nitelendiriyor.
Avcıoğlu, Merkezî iktidarın il ve ilçe teşkilatları üzerinden yerel yönetimlere gönderdiği talimatları yerine getiren ya da kendiliğinden harekete geçen belediyelerin yaptıkları toplama işleminin keyfî bir uygulama olduğunu vurguluyor.
“Sahipsiz hayvanların yüzde yüz saldırgan olduğuna dair bir algı oluşturuyorlar. Hayvanları hedef alan vaatler ile toplama fiili; her biri kanuna aykırı”
Ve ekliyor: “Belediyeler bakım evi olmasa da kısırlaştırma yapamasa da tedavi edemese de kanuna aykırı olsa da toplama yapıyor. Toplamayı da usûl bilmeyen, hayvanın canlı olduğunu unutmuş yetkisiz, bilgisiz elemanlarıyla yapıyor. Topladıkları hayvanları maalesef bir atık gibi yerleşim alanlarından uzak yerlerde aç, susuz, vahşi yaşam tehlikelerine açık bir şekilde ölüme terk ediyorlar. İktidar, bazı siyasetçiler köpeklerin yerinin barınak olduğuna, köpekler sebebiyle olağan hayatlarına devam edemeyen insanların varlığına inandırmaya çalışıyor toplumu. Sahipsiz hayvanların yüzde yüz saldırgan olduğuna dair bir algı oluşturuyorlar. Hayvanları hedef alan vaatler ile toplama fiili; her biri kanuna aykırı. İdareciler hayvanların yaşama hakkını hiçe sayan eylemlerin faili oluyorlar.”
“Bir canlıyı katletmenin yasal zeminini hazırlayan kişilerin olduğu sokakların güvenli olacağını kim iddia edebilir?”
Kamusal alanda insanlarla iç içe yaşayan hayvanlar seçim malzemesi hâline getirilirken önceki hafta AK Parti Akşehir Belediye Başkanı adayı Yusuf Kahraman, “Köpekler sokaklardan toplanarak beş ay bakım merkezinde tutulacak. Bu sürenin sonuna kadar sahiplendirilmeyen köpekler itlaf edilecek (öldürülecek)” sözleriyle hayvanlar hakkında nefret söyleminde bulundu.
Avukat Avcıoğlu, “Güvenli sokak kedi ve köpekten arındırılmış sokak demek değildir” sözleriyle hayvanları hedef alan siyasî partilere, belediye başkanlarına ve siyasetçilere itiraz ediyor; “Kedi, köpek yok. Demek ki güvendeyim ve her şey yolunda demek; mantık çerçevesinde bir yaklaşım olmaktan oldukça uzaktır” diyor.
“Seçimle işbaşına gelmeye çalışan şahıslar yasaya aykırı şekilde konuşabiliyor, vaat verebiliyor; bu durum üzerine soruşturma geçirmiyor ve alkışlanıyorsa sadece hayvanları değil, insanları da koruyan kanunlara o ülkede ihtiyaç duyulmuyordur”
Avcıoğlu, sokakta yaşayan hayvanlar ile insanları, özellikle de çocukları savaşın iki tarafıymış gibi gösteren, bunun üzerinden algı oluşturan zihniyeti eleştiriyor: “Öldürmeyi normal bir fikirmiş gibi sunmaya çalışan, bir canlıyı katletmenin yasal zemine oturtulmasını isteyen kişilerin olduğu sokakların güvenli olacağını kim iddia edebilir? Daha basit sormak gerekirse kedi ve köpekler üzerinden ilkel duygularını tatmin etmeye çalışan ve öldürmek için sırada bekleyenlerle, sırf iki ayağı var diye beraber yaşayıp nasıl güvende kalabiliriz?”
Demokratik bir devlette demokratik seçimlere katılan siyasî partilerin, adayların kanunun uygulanması için çalışacağını anlatmaktan başka yolu olamayacağını belirten Avcıoğlu, “Seçimle işbaşına gelmeye çalışan şahıslar yasaya aykırı şekilde konuşabiliyor, vaat verebiliyor; bu durum üzerine soruşturma geçirmiyor ve alkışlanıyorsa sadece hayvanları değil, insanları da koruyan kanunlara o ülkede ihtiyaç duyulmuyordur. Böyle bir ülkede insan-hayvan fark etmeksizin kimsenin güvencesi yok demektir” diyor.
“İstediğiniz kadar iyi bakım merkezleri kurduğunuzu savunun, bu model kanuna aykırıdır”
Kamuoyunda “barınak” diye bilinen tesisler hayvanlar için ne anlama geliyor? Türkiye’de il, ilçe, belde olmak üzere bin 400 belediye var. Kanuna göre nüfusu 25 bini aşan il ve ilçe belediyeleri hayvanların rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla bakım evleri kurmakla yükümlü. Yasaya göre “bakım evleri” tedaviye ihtiyaç duyan hayvanlar için kurulan yerler olarak bir istisna niteliğinde. Dört Ayaklı Şehir: Kent, Doğa, Hayvan Çalışmaları Derneği’nin gönüllü koordinatörü Dr. Mine Yıldırım şunları söylüyor:
“Belediyelerin veterinerlik birimleri aşı, tedavi, kısırlaştırma için sokaktan aldığı hayvanı süreç tamamlandıktan sonra herhangi bir mahalle veya herhangi bir yere değil, alıştığı yere geri bırakmakla yükümlüdür. Kanun bunu emrediyor. Bunun dışında bir hayvanın bir barınağa kalıcı olarak götürülmesi, süresiz bir şekilde bakımevinde tutulması -ki istediğiniz kadar iyi bakım merkezleri kurduğunuzu savunun- kanuna aykırıdır.”
“Hayvanların toplatılıp konulduğu yerler tıpkı eski zamanların toplama kampları gibi kanunun dışında tutulan, kayıt dışı uygulamaların olduğu yerler”
Erdoğan’ın örnek gösterdiği Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde 16 Kasım 2023’te sağlık teknisyeni Murat Bacak bir köpeği kürekle vurarak öldürdü ancak buna rağmen cezasız bırakıldı. Erdoğan’ın “yerinde incelediğini” söyleyerek yine örnek gösterdiği Beykoz Belediyesi’nin Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde de birçok hayvanın öldürüldüğü, hayvanların kalbine çamaşır suyu enjekte edildiği, hayvanların canlı olarak morga atıldığı ortaya çıktı. AK Parti’nin yönettiği Ümraniye Belediyesi’ne ait barınakta ise yaralı olarak getirilen hayvanların tedavi altına alınmadığı ve barınakta bulunan sağlıklı hayvanların da uyutulduğu iddia edildi.
Dr. Yıldırım, hayvanların kalıcı olarak tutulduğu yerlere dönüşen barınakları “meselenin kalbindeki en büyük hançer” diye tanımlıyor. “Hayvanların toplatılıp konulduğu yerler tıpkı eski zamanların toplama kampları gibi kanunun dışında tutulan, kayıt dışı uygulamaların olduğu yerler” diyen Yıldırım, buralarda hayvanlara ilişkin kayıt tutulmamasının, tutuluyorsa da kamuoyundan gizlenmesinin tesadüf olmadığını söylüyor. Hayvanlarla ilgili konularda kaç kez CİMER üzerinden bilgi istemelerine karşın hiçbir kurumdan yanıt alamadıklarını ekliyor.
“Hayvan hastaneleri kurulması lazım”
Yıldırım, Hayvanları Koruma Kanunu’nda tarif edilen mekânın hasta, engelli, güçten düşmüş olup kent yaşamına yeniden uyum sağlama olanağı olmayan hayvanların bakımının yapılacağı yerler olduğuna dikkat çekiyor:
“Belediyelerin hayvanları topladığı yerler, adı ne olursa olsun, böyle bir mekânsal form hayvanları yaşatmaya yönelik değil; hayvanları tecrit etmeye, hayvanların öldürülmesine yönelik mekânlar! Barınakların veya bakım evlerinin iyileştirilmesi değil, hızlı bir şekilde küçültülmesi, kapatılması ve hayvanlarla ilgili hayvan hastanesi ve bakıma muhtaç hayvanlar için de sığınak modelinde yeni kurumların kurulması lazım. Buralarda işe alınacak veteriner hekiminden teknisyenine; her personel mutlaka hayvanlara duyarlı, liyakat sahibi kişilerden seçilmeli. Bu hastaneler de sivil toplum kuruluşlarının, hayvan hakları savunucularının denetime mutlaka açık olmalı. Hayvana karşı idareden gelen şiddetin önlenmesi ancak böyle mümkün.”
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Tuğba Gürsoy da 2019’da AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti’nin ortak önergesiyle “hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenerek, bu olayların önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla kurulan TBMM Hayvan Hakları Komisyonu’nun raporunu hatırlatıyor. 2019’un ekim ayında yayımlanan komisyon raporunda “Şehirlerde popülasyon kontrolünü sağlamak amacıyla uygulanması önerilen tek yöntem kısırlaştırmadır” denilmişti. AKP’nin kurucularından olduğu Hayvan Hakları Komisyonunu ve altına imza attığı komisyon raporundaki bu ve benzeri maddeleri çok çabuk unuttuğunu söyleyen Gürsoy önerilerini şöyle sıralıyor: Belediyelere bağlı semt klinikleri kurularak etkin kısırlaştırma yapılmalı; hayvanlar için bütçe ayrılarak kamusal sağlık hizmeti iyileştirilmeli; liyakatli ve hayvan haklarına duyarlı veteriner sayısı artırılmalı; acil durumlar için ambulans hizmeti de verecek hastaneler
açılmalı…
“hayvanlara eziyetin, öldürme olaylarının, barınak/tecrit uygulanmasının kamu kaynaklarıyla yapılıyor olması. Toplumun önemli bir kesiminin bu uygulamalara rızası yok ama bu uygulamaları toplum vergileriyle finanse etmiş oluyor”
Belediyelere ait 200’ün üzerinde “hayvan bakım evi” var. Yerleşim alanlarının dışına kurulan bu mekânlar “geçici bakımevi” ve “rehabilitasyon merkezi” diye adlandırılıyor. Geçici hayvan bakım evi bulunan belediyeler topladıkları hayvanları buralara götürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sokak köpeklerinin toplatılması” talimatından sonra Ankara’da köpekleri toplayan Mamak Belediyesi’ne ait bakım evinin küpeli köpeklerle dolu olduğu belirtildi.
Gürsoy, “Sağlıklı hayvanların böyle yerlerde tutulması hayvanlar için hapis anlamına geldiği gibi hayvanlar arasında bulaşıcı hastalıkların yayılmasına da neden olmaktadır. Toplu bakım hâlinde iyi bir bakım sağlamak imkansızdır” diyerek Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ni örnek veriyor. Konya’da sokaktan toplanan yaklaşık 4 bin hayvanın bu merkezdeki açık alanda kanunsuzca tutulduğu ortaya çıkmıştı. Gürsoy, “Buradaki pek çok hayvan hasta ve bakımsızdı” diyor.
Dr. Yıldırım ise “En acı olanı” diyor, “hayvanlara eziyetin, öldürme olaylarının, barınak/tecrit uygulanmasının kamu kaynaklarıyla yapılıyor olması. Toplumun önemli bir kesiminin bu uygulamalara rızası yok ama bu uygulamaları toplum vergileriyle finanse etmiş oluyor. Kamu kaynaklarının böyle vahşi uygulamalara harcanması son derece vahim…”
Yıldırım’a göre kullanılan kamu kaynağı ile hayvanları tecrit etmek için kurulan barınak tesisleri yerine hayvanların yerinde yaşamını sağlayacak uygulamaların maliyeti daha düşük. Bunun yapılan araştırmalarla sabit olduğunu söylüyor.
Toplanan köpekler İstanbul’un güneybatı çeperlerine bırakılıyor
“Hayvan bakım evleri”, “rehabilitasyon merkezleri” ve barınakları olmayan belediyelerin kent merkezlerindeki sokaklardan, parklardan topladıkları köpekleri şehir sınırlarına, ormanlık bölgelere, otoyol şantiyelerine bırakması uzun yıllar öncesinden süregelen bir uygulama. İstanbul-Kocaeli sınırında, Pendik ile Şile ilçelerine bağlı Göçbeyli ile Oruçoğlu mevkiinde binlerce köpeğin ormanlık alana, ormanın içinden geçen karayoluna bırakıldığını gözlemledik. Hayvanlar ancak insanlar ilgilenirlerse yemek, su bulabiliyor; soğuk ve sıcak mevsimlerde hastalık, ölüm riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.
İstanbul’un güneybatısında sokak hayvanlarıyla ilgili çalışmalar da yapan Dr. Yıldırım, köpeklerin Pendik ile Gebze kırsalı arasındaki bölgeye ve kent çeperlerine bırakılmasının bir nedenin de kentsel dönüşüm projeleri olduğunu söylüyor. 2012’de kentsel dönüşüm yasasının yürürlüğe girmesiyle şehir merkezlerinde kentsel dönüşüm uygulamaları hızlandı. Yıldırım, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni AK Parti’nin yönettiği dönemde -ki 15 yıldan bahsediyoruz- hayvanlar sokaklardan kitlesel olarak alınıp kuzey ve güney ormanlarına bırakılıyordu. Bu şekilde on binlerce köpek açlığa, susuzluğa, ölüme terk edildi” diyor.
“Kentsel dönüşüm adı altında bütün bir kent şantiye hâline getirilirken insanların yaşadığı çeşitli sorunların yanında en büyük bedeli de kedi ve köpekler ödüyor”
Kentsel dönüşüm projelerinin uygulandığı alanda yaşayan hayvanları gözeten, hayvanları koruyacak yönetmelik veya bir uygulama olmadığı için kontrolsüz yıkımlar, hafriyat kamyonları nedeniyle hayvanların öldüğünü, yerinden edildiğini, korunamadığını ifade eden Yıldırım şunları ekliyor:
“Beyoğlu’nda, Üsküdar’da, Beşiktaş’ta, Şişli’de yaşayan köpeklerin dahi toplatıldığını çevresindeki köpeklerin kaybolduğunu fark eden insanların ihbarı üzerine tespit ettik. Kentsel dönüşüm adı altında bütün bir kent şantiye hâline getirilirken insanların yaşadığı çeşitli sorunların yanında en büyük bedeli de kedi ve köpekler ödüyor.”
“Toplu köpek katliamlarına yol açacak yasa hazırlanıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Ağustos 2023’te “Gelişmiş ülkelerde, Avrupa’da bu sorun nasıl çözüme kavuşturulduysa bizde aynı uygulamaları hayata geçireceğiz” dedi ve konuya dair yasanın mevcut olduğunu açıkladı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da geçen aralık ayında Erdoğan’ın “hayvanların sokaklardan toplatılmasıyla” ilgili bahsettiği yasa çalışmasını doğruladı. Ardından da iktidara yakın Türkiye gazetesi AK Parti’nin kanun teklifi hazırladığına dair bir haber yayımladı.
Hayvanları korumak için 2004’te çıkarılan ve hayvan katliamlarının artması üzerine 2021’de “faillerin altı ay ila dört yıl hapisle cezalandırılması” hükmü eklenen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda iddiaya göre değişiklik yapılması öngörülen yasa taslağının Meclis’e sunulması planlanıyor. Haberde kanun taslağının içeriği ise her belediyenin kendi sınırları içinde topladığı ‘sahipsiz’ köpekleri kısırlaştırıp internet sitesinde köpeklerin sahiplenilmesi için duyuru yapacağı, 30 veya 40 gün içinde sahiplenilmeyen hayvanların da “kurulacak büyük toplama merkezlerine götürüleceği” ifadeleriyle belirtildi. İddiaya göre taslakta “tedavisi yapılamayan hayvanların uyutulacağı” ifadesi de yer alıyor.
Hayvan hakkı savunucularına, sivil toplum örgütlerine göre kanuna aykırı olarak sokaklardan toplanan, toplatılması öngörülen bütün köpeklerin, kurulacağı söylenen “büyük toplama merkezlerinde” öldürülmesinin önü açılacak ve toplu köpek katliamlarına “yasal zemin” oluşturulacak.
“Avrupa’nın arkasında çok ciddi bir şiddet tarihi var”
Dr. Mine Yıldırım, köpeklerin yok edilmesi mantığıyla hazırlanan yasayla ikinci bir Hayırsızada faciasına yol açılmak istendiğini söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti’nin Avrupa’yı örnek almasını; YRP, SP gibi partilerin ve bazı grupların hayvanları hedef almasını şöyle yorumluyor:
“Sokakta yaşayan hayvanlar bağlamında örnek olarak gösterilen Avrupa’nın arkasında çok ciddi bir şiddet tarihi vardır. Cumhurbaşkanı’nın ya da hayvanların sokakta yaşamaması gerektiğini savunan siyasetçilerin hatta bazı ‘entelektüellerin’ temel referans noktası sokakların daha ‘steril’, ‘güvenli’, ‘medeni’ olduğu iddiasıyla Avrupa’da hayvanların yok edildiği sokaklardır aslında. Özellikle Kuzey Amerika’nın şehirlerini, merkez Avrupa’nın şehirlerini örnek verirler. Hayvansız bırakılmış ‘medeni kent’ imajının arkasında 19. yüzyılın ilk 50 yılında sistematik, hızlı ve vahşi itlaf, katliam politikasının sürdürüldüğünü görüyoruz.”
Batıda kedi, köpek gibi evcil hayvanlar da dahil olmak üzere sokak hayvanlarının itlaf edildiğini, gaz odalarına kapatılarak öldürüldüğünü, sanayiye derilerinin, yağlarının hammadde olarak kullanılmak üzere toplandığını, tıbbî deneylerde denek olarak kullanıldığını anlatan Yıldırım, “Avrupa’da çok katmanlı, eş zamanlı bir süreçle hayvanın kamusal alandaki varlığı yok edildi” diyor. Yıldırım, o dönem batıdan esinlenen Osmanlı yöneticilerinin yaptığı Hayırsızada Katliamı’nı hatırlatıyor.
Avrupa örnek alındı, 80 binden fazla köpek katledildi
1910 yılında Osmanlı Devleti’ni yöneten İttihat ve Terakki hükûmeti, İstanbul sokaklarında yaşayan 80 binden fazla köpeği “modernleşme hareketleri” kapsamında Marmara Denizi’nde bulunan Sivriada’ya sürerek katletti. 1910’dan önce de Avrupa’daki devletlerin köpekleri toplayarak “köpeksiz sokaklar” yaratmasını örnek alan ikinci Mahmut ve Sultan Abdülaziz yine köpekleri aynı adaya sürme girişiminde bulundu ancak kamuoyu baskısıyla köpekler şehre geri getirildi. 1910’da köpeklerin adaya sürgün edilmesinden iki yıl sonra Marmara’da meydana gelen şiddetli deprem, Balkan Savaşları’nda Osmanlı’nın büyük toprak kaybı ve çıkan büyük yangınlar, yaşanan can kayıpları olmak üzere art arda gelen felaketleri “köpeklerin ahı olmasına bağlayan” halk, rivayete göre Sivriada’yı “Hayırsızada” olarak anmaya başladı.
“Hayırsızada vakası batıdaki modelleri taklit ederek girişilen bir felaketti” diyen Yıldırım, Osmanlı’dan Türkiye’ye hayvan hakkı ihlallerinin Avrupa’daki gibi sistematik bir seyir izlemediği görüşünde:
“Evet, batıya öykünülmesiyle, İstanbul’dan bir batı kenti yaratma imajıyla hayvanlar şiddete maruz kalıyorlar ama kültürümüzde hayvanları koruyan bir damar da var. Çünkü o adadan kitlesel olarak bırakılmış köpekleri alabilen, öncesindeki sürme girişimlerinde köpeklerin geri getirilmesi sağlayan insanlar sayesinde köpekler varlığını sürdürebildi, yaşamda var olabildi. Cumhuriyet’in yüz yıllık tarihi boyunca da dönem dönem hayvanlara karşı şiddet dalgası yükseliyor ama bunun karşısında bir vicdan hareketinin de olduğunu ve hâlâ bu sayede hayvanların korunabildiğini düşünüyorum.”