7 Mart 2025
Anadolu’da biyoçeşitliliği ve toprağı tahrip eden tarımsal uygulama: Anız yakma
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çiftçilerin giderek daha sık başvurdukları anız yakımı uygulaması onlarca bitki ve canlı organizmanın ölümüne neden oluyor. Yakılan toprak kuruyor, barındırdığı besinleri ve verimliliğini yitiriyor
Yaz aylarında, Anadolu’nun tepeler ve dağlarla çevrili ovalarından kokusu insanın genzini yakan kapkara dumanlar yükselir. Güneşin pırıl pırıl aydınlattığı gökyüzündeki isin izini sürdüğünüzde ağaçsız bir arazide, adeta toprağın ortasından fışkıran alevlerden kaynaklandığını fark ederseniz. Bu görüntü alışkın olmayanlara şaşırtıcı gelebilir. Ama aslında son yıllarda giderek artan bir tarımsal faaliyet işaretidir bu.
Anadolu’da çiftçiler hasat sonrası tarlalarda kalan bitki artıklarını, özellikle de saplarını değerlendiremediklerinde yakarak bertaraf ediyorlar. “Anız yakma” olarak bilinen bu uygulama, hava şartlarının etkisiyle kayda değer ölçekte yangınlara dönüşebiliyor. Muş, Bingöl, Erzurum ve Diyarbakır gibi birçok ilde yıllardır süregelen ve giderek artan anız yangınları, hem çevreye hem de insan sağlığına büyük zararlar veriyor, birçok canlı organizmanın ölümüne sebep oluyor. Büyük geçim sorunlarıyla boğuşan çiftçiler için “kısa vadede bir çözüm” gibi görünse de, bu yöntem toprağın verimliliğini azaltmanın yanı sıra biyoçeşitliliğe zarar veriyor ve iklim değişikliğini hızlandıran karbondioksit salınımını artırıyor.
Peki, çiftçiler neden anız yakıyor? Anız yangınların toprak, doğa ve canlılar üzerindeki tesirleri neler? Gerek tarım yapanlar gerekse ziraat alanında uzmanlar bu konuya giderek daha fazla eğiliyor.
Anız yangınları yüzlerce bitki ve hayvan türünü etkiliyor
Anız yakmak, buğday ve diğer tahılların saplarını hızlıca bertaraf etmek için hızlı ve etkili bir çözüm. Ancak kısa vadeli bu faydalar için toprağı ateşe vermenin bir dizi olumsuz sonuçları var. Bunların başında toprakta yaşayan onlarca canlının, özellikle de böceklerin yok olması geliyor. Doçent Dr. Mustafa Yaşar, Nature Communications adlı hakemli dergide yayımlanan bir çalışmaya işaret ederek dünya çapında anız yakımı uygulaması nedeniyle 500’den fazla bitki ve hayvan türünün tehdit altında olduğunu söylüyor.
Muş Alparslan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme anabilim dalında öğretim üyeliği yapan Yaşar, bitki ve canlıların sayılarındaki azalmanın bütün bir besin zincirini etkilediğini ve ciddi bir biyoçeşitlilik kaybına yol açtığını vurguluyor. “Bu kayıp, ekosistem hizmetlerini zayıflatıyor ve tarımın sürdürülebilirliğini riske atıyor,” ifadelerini kullanan Yaşar, Türkiye Biyoçeşitlilik Raporu kapsamında yapılan bölgesel bir araştırmada paylaşılan bir saptamayı aktarıyor. Bu saptamaya göre sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde anız yakma sonucu tarla kuşu popülasyonlarının yüzde 30 oranında azalmış.
“Anız yakımıyla toprağın ilk 20 santimlik kısmında mevcut rutubetin yaklaşık yüzde 32’lik kısmı kayboluyor.”
Anız yakmanın zararları biyoçeşitlilik kaybıyla sınırlı değil. Yaşar anız yakımının uzun vadede gerek çevre, gerek insan sağlığı, gerekse toprağın bereketi açısından ciddi sorunlara yol açtığına dikkat çekiyor. “Anız yakma, atmosferde sera gazı birikimini artırarak iklim değişikliğine doğrudan katkıda bulunuyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin raporuna göre anız yakma, yıllık küresel karbon salınımının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor” diyor Yaşar.

Çiftçiler anız yangınını Muş’taki bu tarlada olduğu gibi her zaman kontrol altına alamıyor ve kıvılcımlar komşu tarlalara sıçrayıp yayılabiliyor. Fotoğraf: Yusuf Özgür Bülbül
Yaşar’ın aktardığı üzere Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılında anız yakımı kaynaklı emisyonlar yaklaşık 1,5 milyon ton karbondiyoksit eşdeğerinde. Ayrıca, Türkiye Çevre Ajansı’nın bu emisyonların etkilerine ilişkin yaptığı incelemelerde, kırsal kesimlerde ince partikül maddelerin (PM2.5) iki katına çıktığı bulgusunu elde ettiğini de belirtiyor Yaşar. Hava kirliliği ise çevrenin gördüğü tahribatın yalnızca bir boyutu. Çiftçiler, anız yakarak topraklarının sağlığına, dolayısıyla verimliliğine de zarar veriyorlar. “Toprak ekosistemleri, anız yakma uygulamalarından doğrudan etkileniyor,” diyor Yaşar. “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yapılan bir çalışmaya göre, anız yakılan tarlalarda organik madde kaybı yüzde 30’a ulaşıyor. Bu durum, toprağın su tutma kapasitesini yüzde 25 oranında azaltıyor.”
“Van Gölü havzası Türkiye’nin kuş türlerinin yarısından fazlasını barındırıyor. Anız yangınları bu çeşitliliğe zarar veriyor.”
Ayrıca böceklerin ölümü toprağı zenginleştiren ve verimli kılan birçok mineralden de mahrum bırakıyor. Yaşar’ın değindiği bir başka araştırmaya göre anız yakılan tarlalardaki solucan popülasyonunun yüzde 60 oranında azaldığı ve bu durumun uzun vadede toprağın doğal yapısını bozduğu belirlenmiş. Araştırmada toprağın mineral içeriğindeki azalma nedeniyle tarımsal verimliliğin yüzde 20’ye kadar düştüğü gözlemlenmiş.
Dünya çapındaki bu araştırmalar anız yakmanın hele hele Anadolu gibi kurak ve verimsiz topraklardaki tarımın sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini, kısa vadede elde edilecek faydaları karşılığında çiftçilerin ciddi bir bedel ödediğini gösteriyor. “Anız yakma kısa vadede kolaylık sağlasa da uzun vadede çevreye, tarıma ve topluma büyük zararlar veriyor,” diyor Yaşar. “İklim değişikliği, toprak verimliliği, biyoçeşitlilik ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurduğumuzda, bu uygulamadan vazgeçmek kaçınılmaz.”
Toprak rutubet, canlılık ve organik madde kaybına uğruyor
Peki, anız yakımının kısa vadeli faydaları neler? Profesör Dr. Hasan Kılıç, çiftçinin anız yakarak bir sonraki ekimin daha kolay koşullarda yapılmasını sağladığını anlatıyor. “Kısa vadede fazla enerji gerektirmeden kolay işlenebilen bir toprak bırakması, atılan tohumun düzenli bir çıkış yapması bakımından tercih edilen bir yöntem,” diyor Kılıç. Fakat bu yöntemin rutinleşmesine karşı uyarıyor. “Anız, ekilecek ürünün tohum yatağı hazırlığında toprak işlemeyi zorlaştırdığından işin kolayına kaçan üreticilerce yakılıyor. Kısa ve uzun vadede sebep olduğu zararlar hesap edilmeden, tabiatın dengesinde oluşacak bozulmanın boyutları düşünülmeden yapılan bu girişimler toprakta telafisi zor sonuçlara yol açıyor.”
Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü’nde öğretim üyesi olan Kılıç, anız yakmanın sanılanın aksine yabancı ot yoğunluğunun düşürülmesine tesir etmediğini vurguluyor. Olumsuz etkilerini üç başlıkta özetliyor: Toprakta rutubet, canlılık ve organik madde kaybı.
“Tarlaların yakılması burada yaşayan böcek ve sürüngen çeşitliliği ve onlarla beslenen diğer hayvanlar için olumsuz bir durum.”
“Diyarbakır şartlarında yürüttüğümüz bir çalışmada, anız yakımıyla toprağın ilk 20 santimlik kısmında mevcut rutubetin yaklaşık yüzde 32’lik kısmının kaybolduğunu ortaya koyduk,” diyor Kılıç. Bu rutubet kaybının Anadolu gibi yağışsız ve kuraklık dönemleri olan yörelerdeki etkisinin daha büyük olduğuna dikkat çekiyor. “Küresel iklim değişikliği ve kuraklık göz önünde bulundurulduğunda toprak rutubet muhteviyatının önemi daha iyi anlaşmalı,” ifadelerini kullanıyor.
Toprak ateşe verildiğinde kuru sapların yanında toprakta yaşayan bir çok canlı organizma da yanıyor. “Bir gram toprakta milyarlarca canlı organizma bulunabiliyor. Başta bakteriler olmak üzere mantarlar, aktinomisetler, yosunlar, nematodlar ve gözle görülebilen yüzlerce farklı hayvan türleri sayabiliriz. Bunların her birinin toprağın verimliliğinde ve orada yetiştirilen bitkilerin köklerin besin alımı ile hastalık ve zararlıların kontrol altına alınmasında belirli vazifeleri vardır,” diyor Kılıç. Farklı iklimlerde ve yörelerde toprakta farklı ekosistemler bulunduğunu söyleyen Kılıç, yangınların toprağın hem dengesini hem de niteliğini bozduğunu vurguluyor. “Bu uygulama canlı kesafetinde büyük bir azalmanın yanında hastalık ve zararlı kontrolünde vazife alan bazı türlerdeki denge değişimine sebep oluyor. Bu da kültür bitkilerinde baş gösteren hastalık ve böcek istilasıyla neticeleniyor.”
Ayrıca organik madde bakımından da yine olumsuz etkileri bulunuyor “Anızın toprağa karıştırılmasının organik madde artışına olan katkısı tartışmasızdır. Anız yakımıyla topraklarımız organik maddece daha da fakir hale gelebiliyor,” diyor Kılıç.
Van Gölü aktivistleri: Kuş türleri için büyük tehdit
Van yöresinde de yaygın olan anız yangınları sadece toprak üstü canlılarını değil, kuş türlerini de tehdit ediyor. Anız yangınlarıyla ilgili farkındalık yaratmak, Van Gölü havzasının kuş türlerini koruma çalışmalarının da bir parçası. “Van Gölü havzası Türkiye’nin kuş türlerinin yarısından fazlasını barındırıyor. Anız yangınları bu çeşitliliğe zarar veriyor,” diyor Van Gölü Aktivistleri Derneği Başkanı Dilruba Ercan. Sebebini ise şu şekilde açıklıyor: “Anızlar topraktaki organik maddeyi artırır. Anız yakıldığı takdirde topraktaki verimlilik düşer. Toprağın koruyucu tabakası yok olur, bu da erozyona neden olur. Ayrıca hava kirliliği artar. Anızlar kurudur, tutuşturulduğu zaman çevreye ateşin sıçrama olasılığı yüksektir.” Ercan da sürdürülebilir tarım yöntemlerinin gıda güvenliğinin ötesinde doğadaki ekolojik dengenin korunmasında önemli bir etkisi olduğunu düşünüyor. “Anız doğal süreçtir ve alternatif yöntemler ile sürdürülebilir ve zararsız bir çözüm tercih edilmelidir,” diyor Ercan.
“Biyolojik çeşitlilik açısından anız yakımının kesinlikle devam etmemesi gerekiyor.”
Anız yangınlarına dair çalışmalar yapan önemli sivil toplum kuruluşlarından biri de Doğa Derneği. Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun Türkiye ortağı olarak 2002 yılından bu yana faaliyet gösteren dernek Mersin’den Hasankeyf’e, Hatay’dan Artvin’e bugüne kadar Anadolu’nun doğusunda onlarca çalışma yürüttü. Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, anız yakılan alanların biyolojik çeşitliliğe verdiği zararın zincirleme etkisi olduğunu vurguluyor. “Anız yakılan alanlar pek çok canlı için beslenme alanı. Hasat sonrası boşalan tarlalarda kalan tohumları ve böcekleri yemek için özellikle kuşlar ve sürüngenler bu alanları kullanıyor. Tarlaların yakılması burada yaşayan böcek ve sürüngen çeşitliliği ve onlarla beslenen diğer hayvanlar için olumsuz bir durum,” diyor Kılıç. “Bu nedenle, öncelikle biyolojik çeşitlilik açısından anız yakımının kesinlikle devam etmemesi gerekiyor.”
Kılıç iklim değişikliği nedeniyle bu yangınların sonuçlarının daha tahripkâr olduğunu belirtiyor: “İklim değişikliğinin etkileri sonucunda yaşanan aşırı kuraklık, bu tür yangınların kontrol çıkmasını sağlayabiliyor. Hava kalitesini düşürmesi ve karbon salınımı açısından da doğru bir uygulama değil. Sonuçta hem biyolojik çeşitlilik hem de iklim değişikliği açısından anız yakılmasının geri dönüşü olmayan pek çok olumsuz etkisi bulunuyor.”
Çiftçiler biçerdöver masrafını karşılayamıyor
Anız yakmak çiftçilerin de tercih ettiği bir uygulama değil. Konuştuğum çiftçiler, anız yakımının zararlarından söz ettiğimde çaresizliklerini dile getirdiler. Yaygınlaşan anız yangınları temelinde çiftçi yoksulluğunun yansımalarından biri. “Bizim kırsal alanlarda anız yangınlarının çoğu çiftçi kaynaklıdır. Bir kısmı da elektrik yüksek gerilim kablolarından dolayı oluyor,” diyor Muş’un Malazgirt ilçesinde büyük sayılabilecek bir tarım arazisinde çiftçilik yapan Ömer Ergün. Sapları toplayacak maddi gücü olmayan, topladığı takdirde ise samandan kâr etmeyen çiftçi için hasadın ardından anızları ateşe vermek tarlayı temizlemenin en kolay yolu. Ergün, çiftçilerin bu çareye başvurmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. “Geçen yıl saman para etmediğinden ve biçerdöver masrafını kurtarmadığından kimse samana vurmadı. Ne oldu? Buğday sapı olduğu gibi yerde kaldı. Peki buğday sapları yerde olduğunda çiftçi tarlasını nasıl nadas yapacak? Bu da çiftçinin hatası değil. Ekonomik olarak bakmak lazım.”
“Daha iyi tohum yatağı hazırlamanın yanı sıra yabancı ot ve haşereleri yok etmek gibi sebeplerle anız yakıyoruz.”
Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi Muş ve Malazgirt ovalarında genellikle buğday ekimi yapılıyor. Buğday hasadından sonra sapları saman olarak değerlendirebilecekken, kayda değer bir gelir elde edemeyince çiftçiler bundan imtina ediyor. Ergün’e göre tarım politikaları çiftçilerin tarlalarındaki samanı toplaması ve böylece anız yakmamasını dikkate almıyor. Hal böyle olunca, tarlalarını temizleme maliyetini karşılayamayan çiftçiler bakkal hesabı yapmak durumunda kalıyor. Ergün, anız yakılmaması için biçerdöver fiyatlarının düşmesi ve mazot desteği verilmesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca, hayvancılığın azalmasının saman ihtiyacını azalttığını da vurguluyor Ergün. “Örneğin geçmişte bir köyde 3 bin 500 büyükbaş hayvan vardı. Şimdi ise 200 büyükbaş hayvan var. Bu da elindeki samanın elinde kalması demek. Anız yakmaya mecbur kalıyorsun,” diyor.
Muş’un merkez ilçesinde besicilik ve çiftçilik yapan Yavuz Tektimur yörede çiftçilerin sıklıkla anız yaktığını doğruluyor. Atatürk Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra tarıma yönelen Tektimur, özellikle sıcak havalarda kıvılcımların başka çiftçilerin tarlalarına ve ekinlerine sıçrayıp tarlalarını yaktığını ve kontrolden çıkan yangının bu şekilde yayıldığını anlatıyor. “Daha iyi tohum yatağı hazırlamanın yanı sıra yabancı ot ve haşereleri yok etmek gibi sebeplerle anız yakıyoruz,” diyor Tektimur. Fakat etkilerine dair farkındalığın düşük olduğunu da ekliyor: “Anız yangınları tarlalara, insanlara ve doğaya ciddi olarak zarar veriyor. Ama çiftçiler anız yakmanın olumsuz etkileri ile ilgili yeterince bilgilendirilmiyorlar.”
“Saman üretimi teşvik edilmeli ve ekipman temini sağlanmalı”
Ziraat mühendisi Ogün Tekin, çiftçilerin giderek daha sık anız yakma uygulamasına başvurduklarını söylüyor. Tekin’e göre tarla sürümünü kolaylaştırmanın yanında samanın piyasa değerinin çok düşük olması da bunda önemli bir etken. Ayrıca, çiftçinin anız yakma sırasında tarlaya verilecek zarardan kaynaklı verim düşüşü konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını belirtiyor. Bu nedenle, tarladaki ürünleri biçtikten sonra sap kırma makinesi ile tarlada kalan sapları parçalamanın ya da balya makinesi ile balyalamanın öneminin çiftçiye anlatılması gerektiği kanaatinde.
Bilimsel çalışmalar, anız yakmanın sürdürülebilir tarım uygulamaları ile önlenebileceğini gösteriyor.
Tekin, anız yakmaya karşı mevzuatlarda öngörülen para cezalarının sıkı bir biçimde uygulanmadığını söylüyor. “Anız yakmanın karşılığında uygulanacak para cezalarının silinmemesine yeterli özen gösterilmeli. Bununla beraber, samanın piyasa değerini yukarıya çekerek, çiftçileri ürün saplarından saman üretimine teşvik etmek gerekiyor,” diyor Tekin. Eğitim konusunda il, ilçe tarım müdürlükleri ve ziraat odaları gibi kuruluşlar sorumluluk alabilecek konumdalar. Ancak samanları toplamak ekipman gerektiriyor, bunun için de Tekin’e göre bakanlığın devreye girmesi şart. “Sap kırma makinelerinin maliyetli olduğu göz önüne alınarak, bakanlık bünyesinde belli bölgelere hizmet verilecek şekilde bu ekipmanların temini sağlanmalı,” diyor Tekin. “Yurt dışında saman piyasası takip edilerek ihracatın önü açılmalı.”

Tarım uzmanlarına göre tarladaki ürünleri biçtikten sonra sap kırma makinesi ile tarlada kalan sapları parçalamanın ya da balya makinesi ile balyalamanın öneminin çiftçiye anlatılması gerekiyor. Fotoğraf : Yusuf Özgür Bülbül
Muş Alparslan Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Dr. Yaşar ise yapılan bilimsel çalışmaların, anız yakmanın sürdürülebilir tarım uygulamaları ile önlenebileceğini gösterdiğini aktarıyor. Yaşar’a göre üç aşamalı bir programla anız yakmanın önüne geçebilir:
> İlk aşama: organik gübreleme. Yaşar, anız atıklarının organik gübreye dönüştürülmesinin hem toprağın yapısını iyileştireceğini hem de çiftçilere ekonomik katkı sağlayacağını belirtiyor.
> İkinci aşama: modern toprak işleme ekipmanlarının temini. Modern ekipmanlar, anız yakmaya alternatif çözüm sunuyor. Yaşar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan çalışmada bu tarz ekipmanların kullanımıyla toprak verimliliğinin yüzde 15 kadar arttığının saptandığını aktarıyor.
> Üçüncü aşama: eğitim ve farkındalık çalışmaları. Yaşar’a göre çiftçilerin anız yakmanın zararları ve alternatif uygulamalar konusunda bilinçlendirilmeleri için bir eğitim programı uygulamak şart.
Bingöl Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Dr. Kılıç ise Diyarbakır’da yaptıkları uygulamada alternatif metotlarla olumlu sonuçlar elde ettiklerini anlatıyor. “Buğday anızının yakmadan değerlendirilmesi ile alakalı üç yıl boyunca Diyarbakır’da yürüttüğümüz bir çalışmada bir-iki ekipmanın kullanımıyla üreticinin arzu ettiği şekilde bir tohum yatağının oluşturulmasının mümkün olduğunu gösterdik,” diyor Kılıç. Çiftçiler, düşük maliyetli olduğundan anız yakıp pulluk, kültüvatör veya çizel ile toprağı sürüyorlar. Oysa sap parçalayıcı ile anızı parçaladıktan sonra toprağı işleyip ekim yapmak da bir seçenek. “Çiftçi sap parçalayıcıyı ek bir masraf olarak görebilir. Ancak tabiatın dengesine katkısı, toprak nemini muhafaza etmesi ve organik madde artışında aldığı rol düşünüldüğünde, faydalarının maliyetini fazlasıyla karşıladığı anlaşılabilir.”
Tarım faaliyetinin yoğun olduğu birçok ilde valilikler, il sağlık müdürlükleri veya il tarım ve orman müdürlükleri anız yakmanın solunum yolları hastalıklarına sebep olabileceği konusunda düzenli uyarılarda bulunuyor. Ayrıca, yangınların kontrolden çıkmasıyla çevredeki yerleşim yerleri ve tarım arazileri de ciddi şekilde zarar görebiliyor. Bu uygulamanın daha sıkı bir biçimde denetlenmesi ve önlenmesi için son yıllarda ülkenin dört bir yanında ülke genelinde kayda değer bir farkındalık gelişti.
Anız yakma sırasında ortaya çıkan duman, insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, anız yakımında yayılan dumanın içindeki ince partiküller (PM2.5), yılda yaklaşık 7 milyon insanın erken ölümüne neden oluyor.
Bu haber Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı desteğiyle yürütülen program kapsamında yayınlanmıştır. İçeriği P24’ün sorumluluğundadır. Birleşik Krallık Büyükelçiliği içerikten sorumlu tutulamaz.