COP27’nin gerçekleştiği alanda Friends of the Earth International’dan iklim aktivistlerinin gerçekleştirdiği eylem. | Fotoğraf: Babawale Obayanju via Flickr. 10 Kasım 2022.

22 Kasım 2022

COP27: Kayıp ve Zarar Fonu var, fosil yakıtların sınırlandırılması yok

Sezin Öney

COP27’de iklim krizine karşı savunmasız ülkelere “Kayıp ve Zarar Fonu” adında maddi yardım yapılmasında anlaşma sağlandı. Ancak zirvede fosil yakıtların kullanımının sınırlandırılmasına dair hiçbir taahhüt yer almadı

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nı da (COP27) geride bıraktık. Mısır’ın sayfiye merkezlerinden Şarm el-Şeyh’de düzenlenen zirvenin sonuçları, 20 Kasım Pazar günü açıklandı. 6 Kasım’da başlayan görüşmeler, “tarihi sonuçlar” elde etme mücadelesiyle öngörülenden iki gün daha uzun sürdü. Elimizde hakikaten de, tarihi sonuçlar var mı peki?

Evet; bir yandan önemli bir kazanım var: COP27’ye katılan delegasyonların temsilcileri, iklim krizinin yoksul ve “gelişmekte olan” ükelerde yarattığı “kayıp ve zararların” karşılanması için bir fon kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde imzalandığından beri, böylesi bir “kayıp ve zarar” tazmin fonunun oluşturulması için çaba gösteriliyor. Sözleşmenin imzalandığı, 30 yıl önce gerçekleşen Yeryüzü Zirvesi’nden bugüne verilen mücadele sonunda meyvesini verdi (mi acaba?).

COP27, Mısır’nın Şarm El-Şeyh şehrinde 6 – 18 Kasım 2022 tarihleri arasında gerçekleşti. | Fotoğraf: Indigenous Climate Action via Flickr.

COP27’nin “kayıp ve zarar” odağı

Öncelikle, COP27’ye damgasını vuran, “kayıp ve zarar” konusu nedir? Bu kavramla, iklim krizinin önlenemeyecek etkilerine maruz kalan ve risk yönetimini maddi imkansızlıklar nedeniyle uygulamaya koyamayan ülkelerin mağduriyeti kast ediliyor. Zarar ve kayba yol açan, iklim krizinin şiddetlendirdiği tayfunlar, kasırgalar gibi afetler de olabilir; yükselen deniz seviyeleri, artan erozyonla tuzlanan toprağın tarıma elverişsiz hale gelmesi gibi uzun vadeye yayılan sonuçlar da…

“İklim Değişimi Kaynaklı Kayıp ve Zarar” (Loss and Damage from Climate Change) adlı kitapta yeralan araştırmalara göre, sadece “gelişmekte olan” ülkelerin uğradıkları maddi zararın 2030’a kadar 580 milyar doları bulabileceği hesaplanıyordu. 2050’ye kadar ise, bu zarar 1,8 trilyon dolara çıkabilirdi. Üstelik, bu araştırma 2019 tarihli bir kitaptan: güncel tablonun vehameti giderek artıyor. Elbette, “gelişmekte olan” ülkelerde yaşanan iklim kaynaklı kriz ve zorluklar, sadece ateşin düştüğü yeri yakması manasına gelmiyor: göçün tetiklenmesi ve üretim zincirlerinin kopması gibi, bugünden yaşanmaya başlanan küresel krizlere de neden oluyor.

İklim aktivistleri COP27’nin gerçekleştiği alanda birçok eylem ve basın açıklaması gerçekleştirdi.  | Fotoğraf: Indigenous Climate Action via Flickr. 11 Kasım 2022.

COP27’de, en azından “gelişmekte olan” ülkelerin kayıp ve zararlarını tazminine yönelik bir fon oluşturma kararı alınabilmesinin ardında, Pakistan’da bu yaz yaşanan sel felaketi yatıyor. Pakistan’da bu yaz düşen muson yağmuru oranı, normaldekinin 3,5 katı fazlaydı. Ülkenin üçte birinin sular altında kalmasına yol açan sel felaketi, bilim insanlarının kanıtlarını sunduğu üzere, iklim krizinin etkisiyle gerçekleşmişti. Sonuçta, yaklaşık bin 300 insan hayatını kaybettiği ve 33 milyondan fazla insan mağdur olduğu halde Pakistan, büyük ölçüde yalnız kaldı. Ülkede, iki milyon ev, 24 bin okul, 13 bin kilometre yol, bin 500 sağlık merkezi zarar gördü. Dünya genelindeki emisyonlarının sadece yüzde 0, 8’inin sorumlusu olan Pakistan’ın ödemek zorunda kaldığı bedelse sadece bu yazın felaketinin sonuçlarını tazmin etmek için 30 milyar dolar. Bu da ülkenin gayrisafi milli hasılasının yüzde 10’u demek.

Pakistan’da hükümetin geri kalanı Rehman kadar dava yoluyla hak aramaya meraklı değil; daha ziyade, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olanlara “ahlaki borcundan” dem vuruyorlar

Pakistan’ın İklim Krizi Bakanı Sherry Rehman’ın COP27’deki kapanış konuşması. | Fotoğraf: L&DC.  20 Kasım, 2022.

Pakistan’ın bu faturayla başbaşa kalması, sadece bu ülkeyi değil; yaklaşık 130 diğer “gelişmekte olan” ülkeyi de harekete geçirdi. Zirve sonunda, Pakistan’ın İklim Krizi Bakanı Sherry Rehman, “En azından Kayıp ve Zarar fonunun kurulması kararı, COP27’ye biraz da olsun kredibilite kazandırdı” diyordu. Haksız da değil. Şimdi, Rehman’ın da vurguladığı gibi, gelecek Kasım’daki COP28’de fonun işleyişinin detaylarının belirlenmesi ve Aralık 2023’te fonun hayata geçirilmesi gibi bir kritik süreç söz konusu. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai’de ev sahipliği yapacağı COP28, Kayıp ve Zarar Fonu’nun hakikaten bir başarı hikayesi olup olmayacağının belirlendiği yer olacak.

Rehman, COP kapısı kapanırsa, Pakistan gibi iklim krizi mağduru ülkelerin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yolunu tutmak zorunda kalacağına dikkat çekti. Ancak, Çin ve ABD gibi ülkelerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmaması, bu seçeneği çok da etkin kılmıyor. Rehman’ın diğer önerisiyse, sigara şirketlerine açılan davalar gibi, “iklim krizi mağduriyet davaları” açılması. Pakistan’da hükümetin geri kalanı Rehman kadar dava yoluyla hak aramaya meraklı değil; daha ziyade, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olanlara “ahlaki borcundan” dem vuruyorlar ve desteği böyle arıyorlar.   

Rehman’dan önce ve hâlâ “uluslararası hukuk yoluyla” iklim krizi mağduriyetinin tazmin edilmesini savunanlar, “Küçük Ada Devletleri İttifakı”. Pasifik Okyanusu’nda, iklim krizinin etkisiyle sular altında kalma tehdidiyle yüzyüze olan küçük ada devletler de, 30 yıldır haklarını aramaya çalışıyor.

Kayıp ve Zarar Fonu’na maddi destek verebileceği taahhüdünde bulunanlar Almanya, Belçika, Danimarka ve İskoçya oldu. Kurumsal olarak da Avrupa Birliği. Fakat, onların taahhütleri sembolik olmaktan öteye gitmiyor henüz

Indigenous Environmental Network’ten iklim aktivisti Casey Camp Horinek “Daha fazla toprak çalınmasın” yazılı pankartı. | Fotoğraf: Lise Masson via Flicker. 15 Kasım, 2022.

Faturayı kim ödeyecek?

Kayıp ve Zarar Fonu projesini hayata geçirmenin önündeki en büyük engel, kimin finansmanını karşılayacağı sorusu. Tabii bununla beraber, gelişmekte olan ülkelerin hangileri sayılacağı gibi meseleler de var. ABD ve Avrupa Birliği, “gelişmekte olan ülkeler” kategorisindeki Çin’in, böylesi bir fondan yararlanmak bir yana, fona destek olması gerektiğini öne sürüyorlar.

Şimdiye kadar, Kayıp ve Zarar Fonu’na maddi destek verebileceği taahhüdünde bulunanlar Almanya, Belçika, Danimarka ve İskoçya oldu. Ve, kurumsal olarak da Avrupa Birliği…Fakat, onların taahhütleri de sembolik olmaktan öteye gitmiyor henüz.

2014’te Barack Obama’nın başkanlık döneminde ABD, Birleşmiş Milletler’in iklim değişikliği konusunda imkanları kısıtlı ülkelere destek vermek için 3 milyar dolar kaynak sağladığı zaman; Çin de, aynı fona 3,1 milyar dolar bağışta bulunmuştu. COP27 de ise, ABD ve Çin iklim krizi konusunda herhangi dişe dokunur bir temasta bulunmadı. Buna karşılık, ABD’nin İklim Özel Temsilcisi John Kerry ve Çin’in aynı konumdaki ismi Xie Zhenhua, hiç olmazsa yeniden diyalog kurmaya başladı. Üstelik de Kerry’nin COVID-19 testinin pozitif çıkması sonucu, COP27’yi izole geçirmesine rağmen…

Kayıp ve Zarar Fonu’nu hayata geçirmenin önündeki en büyük engel, kimin finansmanını karşılayacağı sorusu. Tabii,  “gelişmekte olan” ülkelerin hangileri sayılacağı gibi meseleler de var

ABD’nin İklim Özel Temsilcisi John Kerry “Ormanlar ve İklim Liderleri Ortaklığı” (FCLP) etkinliğinde konuşuyor. Fotoğraf: Lydia Handford via Birleşik Krallık Hükümeti. 7 Kasım 2022.

Gelişmiş ülkeler, 2009’da gelişmekte olan ülkelere, 2020 yılına kadar yılda 100 milyar dolar, “yeşil enerji sistemlerine geçmek” ve “iklim krizine adapte olmak” için destek verecekleri taahhüdünde bulunmuşlardı. Hepimizin gözleri önünde, 2020 geldi geçti ve ortada hâlâ hiçbir şey, “anlamlı” sayılabilecek bir destek yok.

BM Genel Sekreteri António Guterres, COP27 sonrasında Twitter hesabından şöyle yazdı: “Kayıp ve zarar için bir fon gerekli – ancak iklim krizi, haritadan küçük bir ada devletini silerse veya bir Afrika ülkesini tamamen çöle çevirirse, bir cevap da değil. Dünyanın hâlâ, iklim krizi konusunda dev bir sıçramaya ihtiyacı var.”

İşte Guterres, bu konuda hiç de haksız değil…

Guterres ayrıca, fon kararına ilişkin Twitter hesabından bir video da paylaştı. Orada ise, “ Önümüzdeki dönemde kayıp ve hasar fonu kurulması ve faaliyete geçirilmesi kararını memnuniyetle karşılıyorum. Açıkçası bu yeterli olmayacak, ancak kırılan güveni yeniden inşa etmek için çok ihtiyaç duyulan siyasi bir işaret” diye konuştu

Fosil yakıt kullanımının dünya genelinde azaltılması; “bırakılması” bile değil, sadece azaltılması, bu COP’un es geçtiği temel tedbirlerden oldu

İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta iklim adaleti yürüyüşü. | Fotoğraf: Connal Hughes via Flickr. 13 Kasım 2022.

Somut sonuçlar elde edilmedi

COP27’deki büyük eksiklik, iklim krizini durdurmaya yönelik tedbirler üzerine somut sonuçlar elde etmemek oldu. Fosil yakıt kullanımının dünya genelinde azaltılması; dikkat çekelim “bırakılması” bile değil, sadece azaltılması, bu COP’un es geçtiği temel tedbirlerden oldu.

Daha da düşündürücü şekilde, geçen sene Glasgow’da gerçekleşen COP26’da ulaşılan taahhüt ve hatta tartışma seviyesinin gerisine düşülmemesi mücadelesi ön plana çıktı. COP26’nın yürütücü ismi, “zirve başkanı” olan İngiliz politikacı Alok Sharma’nın deyişiyle, “Glasgow’un kazanımlarının kaybedilmemesi için müthiş çaba gösterildi.”

COP27’de Mısır gibi, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz; yani fosil enerji kaynaklarına büyük önem veren bir ülkenin ev sahipliği yaptığı bir ortamda, belki de farklı bir tablo beklemek zordu. Ve tabii, dünyanın önde gelen “emisyon rekortmeni” şirketlerinin de, COP27’ye sponsor olmak için yarıştığını unutmayalım. Seneye de, başka bir fosil yakıt bağımlısı Birleşik Arap Emirlikleri COP28’e ev sahipliği yaparken, bakalım ne gibi “gelişmeler” kaydedilebilecek…