23 Haziran 2023
COP28’e geri sayım: İklim krizinde 2023’ü de mi kaybediyoruz?
Sezin ÖneyCOP28’in nasıl geçeceğinin ipuçlarını Bonn İklim Konferansı’nda bulmak mümkün. İklim kriziyle mücadelede kimin finansman olacağına dair bir aşama kaydedilmezken, fosil yakıtların kullanımının geride bırakılması konusunda da ilerleme olmadı
Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği Zirvesi COP28’e geri sayım başladı. “Hükümetler, COP 28’e hazırlık için neler yaptı?” konusunu kaleme alsak, oldukça kısa bir yazı olurdu: Çünkü pek bir şey yapıldığını söyleyemeyiz. Aralık 2023’te Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşecek olan COP28 için şimdilik yapılan tek hazırlık, toplantılar ve daha fazla toplantılar.
Son olarak COP28’in delegeleri, 5 Haziran’da Almanya’da Bonn İklim Konferansı için toplandı. Bu konferans, COP 28’de alınacak kararların altyapısını hazırladığından dolayı önemliydi. Tahmin edilebileceği gibi, COP28’in nasıl geçeceğinin ipuçlarını Bonn İklim Konferansı’nda bulmak mümkün. Bir yandan bakıldığında, şimdiye kadar ki en yoğun ilginin gösterildiği Bonn Konferansı gerçekleştirilmiş oldu. Buna ek olarak, bir kısmı sanal ortamdan toplantıya katılanların yüzde 51’ini kadınlar oluşturuyordu. Zaten, iklim krizi politikalarına yönelik çalışmaların önemli bir kazanımı, kadınların katılımının yüksek olması.
Fakat, iklim krizine yönelik tedbirlerin tartışıldığı uluslararası toplantılarda bardağın boş tarafı ağır basıyor: 15 Haziran’da biten Bonn Konferansı’nda da böyle oldu. COP28’in gündemini belirleyen bu konferansta, ortak hedefler oluşturmakta ortak noktaya varabilmek gene pek mümkün olmadı. Üstelik, gerçekleşmesine beş ay kala COP28 gündeminin, Bonn’da nihayet biçimlendiğini de söyleyemeyiz. BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell, Bonn’daki görüşmeler ile ilgili şöyle diyor: “Dünyayı değiştiren anlaşmalar, müzakereciler duruma ayak uydurup uzanıp uzlaşmalar bulduktan sonra başkentlerini bu uzlaşmaların değeri ve gerekliliği konusunda ikna etmeyi başardıklarında gerçekleşir.” Bu sözlerden anlaşılabildiği gibi, gündemin oluşturulabilmesi sadece COP28’in çerçevesini çizebilmek için atılan adımlardan sadece biri: Daha üzerine uzlaşılan gündemi, hükümetlere kabul ettirmek var sırada.
Bonn’da da, “bedeli kimin ödeyeceğine” ilişkin herhangi bir aşama kaydedilmiş değil. Bu demek ki, COP28’de de “ellerin cebe gitmesini” beklememek zor. İlerleme sağlanamayan önemli bir diğer konu da, fosil yakıtların kullanımının geride bırakılması
Öncelikle, Bonn Konferansı’nda “gündeme alınamayanlardan” bahsedelim: İklim kriziyle mücadele için finansman gerekiyor. Ve Bonn’da da, “bedeli kimin ödeyeceğine” ilişkin herhangi bir aşama kaydedilmiş değil. Bu demek ki, COP28’de de “ellerin cebe gitmesini” beklememek zor. Öte yandan, ilerleme sağlanamayan önemli bir diğer konu da, fosil yakıtların kullanımının geride bırakılması.
Şimdi de, bardağın dolu tarafına bakalım: Bonn Konferansı’nda üzerine anlaşılan gündem maddelerinin başını “Küresel Durum Değerlendirmesi” çekiyor. “Global Stocktake”; yani “Küresel Durum Değerlendirmesi”, COP28’de üzerine en çok konuşulacak gündem maddesi olacak. 2023’te iklim kriziyle mücadele konusunda küresel çapta gerçekleşmesi en muhtemel “kazanım” olan Küresel Durum Değerlendirmesi’ni biraz daha yakından inceleyelim.
Küresel Durum Değerlendirmesi: Kazanım mı, oyalama taktiği mi?
“Global Stocktake”, küresel iklim krizine yönelik olarak son dönemde en çok kullanılan terimlerden biri. “Stocktake”, iş dünyasından alınmış bir terim: “envanter çıkarma”. Her ne kadar Türkçe’ye çevrilirken “Durum Değerlendirmesi” benimsense de, işin özünde iklim krizi ile ilgili küresel çapta envanter çıkarılması kastediliyor.
Paris Anlaşması’nın 14. Maddesi, 2023 yılında “Küresel Durum Değerlendirmesi”nin gerçekleştirilmesini öngörüyordu. Diğer bir deyişle, anlaşmaya taraf ülkeler ve ilgili kurumların paylaştığı veriler üzerinden Paris’te 2015’te kararlaştırılan hedeflere ulaşmaya doğru nasıl bir ilerleme kaydedildiğinin analizinin yapılması söz konusu. Çıkarılan “küresel envanter”, dünya genelinde iklim konusundaki “büyük resmi” ortaya koyacak ve ne gibi trendlerin oluştuğunu gösterecek. Küresel tablo üzerinden de ülkeler, 2025’te “Ulusal İklim Taahhütleri”ni (National Climate Commitments) sunacaklar.
Envanteri oluşturacak veriler, “anonim” biçimde işlenecek-yani hangi taraftan geldiği belli olmayacak biçimde bir havuzda biriktirilecek. Küresel Durum Değerlendirmesi’nin çalışmaları 2022’de başlamıştı; Aralık’taki COP28’in sonuna kadar tamamlanacak. Bonn’dan bakınca, COP28’in en büyük sonucunun şimdiden Küresel Durum Değerlendirmesi olacağını söyleyebiliriz. Paris Anlaşması’nın şu hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığı araştırılacak: küresel sıcaklık artışını 2 C° ve ideal olarak 1,5 C° derece ile sınırlamak için sera gazı emisyonlarını azaltılması, iklim etkilerine karşı tedbir alınması ve iklim kriziyle mücadele etmek için gerekli finansmanın sağlanması.
Açıkçası, bu tür bir envanterin anlamı ancak bundan sonra alınacak tedbirlere hız kazandırdığı takdirde olabilir. Öteki takdirde, sadece durumun “iyi olmadığını” bir kez daha öğrenmenin kimseye bir faydası yok. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği İcracı Sekreteri Simon Stiell’in deyişiyle, “Hükümetler ve temsil ettikleri yetkililer Küresel İklim Değerlendirmesi’ne sadece göz gezdirip nihai olarak bunun kendileri için ne anlama geldiğini, bundan sonra ne yapabileceklerini ve yapmaları gerektiğini anlamadıkları sürece; bu da yalnızca başka bir rapor olarak kalacak.”