13 Şubat 2025
Depremden sonra kuraklık: Adıyaman’ın su sorunu büyüyor
Adıyaman’ın barajlarında su seviyesi yüzde 40’lara kadar geriledi. Artan sıcaklık ve buharlaşma değerleri bölgedeki kuraklığın kalıcılığını açıkça ortaya koyarken, olası su kıtlığı geçici barınma alanlarında kalan depremzedeleri etkileyebilir
Adıyaman 6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen şehirlerden biri. Yöre halkı depremin yarattığı hasarı gidermeye çalışırken, kent merkezi ve çevredeki bölgeler son birkaç yıldır devam eden ve giderek artan kuralık sorununa da çare bekliyor. Bu kış yağışların yetersiz kalması nedeniyle kentin en önemli su kaynağı olan merkeze 12 kilometre uzaklıktaki Çamgazi Barajı’ndaki doluluk oranı yüzde 70-80’lerden yüzde 40’lara düştü. Kuraklığın etkilerini en çok hissedenlerin arasında özellikle 6 Şubat depreminin ardından halen geçici barınma alanlarında yaşayan depremzedeler bulunuyor.
Adıyaman su kıtlığı ve kuraklık sorununa yabancı değil. Çözüm bekleyen bu sorunu ele almak için depremden bir sene önce, Dünya Su Günü olarak belirlenen 22 Mart’ta Adıyaman Üniversitesi ve Belediyesi’nin ortaklığıyla kapsamlı bir su çalıştayı düzenlenmişti. Çalıştaya katılan akademisyenler, mühendisler ve diğer uzmanlar iklim değişikliği nedeniyle azalan su kaynakların daha özenli kullanımı ve korunması yönünde çalışmalar sunmuş ve önerilerde bulunmuştu. Ne var ki çalıştaya katkı sunan bir kısım uzman ve akademisyen depremden sonra başka şehirlere atandı. Deprem kentteki öncelikleri altüst ederken, yağışlar bakımından kurak bir yıl geçmesiyle gelecek yaz aylarından itibaren su kıtlığı sorunun yeniden gündeme gelmesi muhtemel.
Doçent Dr. Musa Eşit depremden sonra Adıyaman Üniversitesi’nde çalışmayı sürdüren çalıştay katılımcılarından. İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde hidrolik anabilim dalında eğitim veren Eşit 2022’deki çalıştayda “İklim değişikliğinin Adıyaman İli iklim parametreleri üzerindeki etkileri” başlıklı bir sunum yapmıştı. Eşit, sunumunda bilimsel ölçüm ve verilere dayalı olarak Adıyaman’da yıllık ortalama sıcaklıkların ve buharlaşmanın arttığını belirtmiş, bu eğilimin gelecek yıllarda da devam edeceğini vurgulamıştı.
Eşit, sıcaklık ve buharlaşma oranlarının 2006’da yaşanan ani bir değişimle hızla arttığını söylüyor. “Yağışlardaki azalma ve sıcaklık ile buharlaşmadaki artış eğilimi, su kaynakları üzerinde baskı oluşturarak kuraklık riskini tetikliyor. Özellikle buharlaşma verilerindeki yüksek eğilim, gelecekte kuraklığın daha da şiddetlenebileceğine işaret ediyor,” diyor. Eşit, yağışların ve buharlaşma sonucu toprak neminin azalmasını iklim değişikliğine bağlıyor, Adıyaman ve çevresinde gözlenen değişiklikler de bu küresel eğilimin bir yansımasıdır” ifadelerini kullanıyor. Eşit ayrıca barajlar, göletler ve yeraltı suları gibi mevcut su kaynaklarının “etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gereğine vurgu yapıyor. Kuraklığın etkilerinin sadece su kaynaklarının azalmasıyla sınırlı kalmayacağı konusunda da uyarıyor. “Kuraklık uzun vadede çölleşme, toprak erozyonu, biyoçeşitlilik kaybı ve orman yangınları gibi ciddi tahribatlara neden olabilir,” diyor Eşit.
Araziler çoraklaşıyor
2022 yılındaki Su Çalıştayı kapsamında yapılan sunumlar Adıyaman’da tarımsal alanlarda suyun etkin ve bilinçli bir şekilde kullanılmadığını vurguluyordu. Adıyaman Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Ahmet Çelik sunumunda il genelinde eğimli arazinin çokluğu nedeniyle toprakların yaklaşık yüzde 90’ının erozyon tehdidi altında bulunduğunu, ayrıca yanlış kentsel planlama sonucu çok sayıda verimli tarım arazilerinin vasıflarını kaybettiğini belirtiyordu. Çelik, su kıtlığı, düşük arazi ve toprak kalitesi ve çölleşmenin hızlanması gibi etmenler göz önünde bulundurarak “su ve gübre ihtiyacı düşük çeşitlere” yönelinmesini öneriyor ve “su yönetimi konusunda ilgili paydaşlarla diyalog ve iletişim eksikliğinin giderilmesi” ihtiyacını gündeme getiriyordu.
Adıyamanlı çiftçiler, bu yılki yağışlardaki eksikliğin sadece sulu değil, kuru tarımı da büyük ölçüde etkilediğini söylüyor. Merkeze 60 kilometre uzaklıktaki Akpınar’da çiftçilik yapan 59 yaşındaki Ramazan Gürbüz, son derece ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya olunduğunu anlatıyor. “Etrafımız su ile çevrili olduğu halde biz bu sudan faydalanamıyoruz,” diyor Gürbüz, Adıyaman ilinin batısını neredeyse çevreleyen Atatürk Barajı rezervuarını kastederek. “Şu anda içinde bulunduğum tarlada ekinimizi Ekim ayının 25’inde ektik. Şimdiye kadar böyle kuraklık görmedik. Yağmurlar yetersiz yağdı, kuru tarım ile uğraştığımız için çok zor durumdayız,” diyor. Artan elektrik ve mazot masraflarından dolayı da sulamadan faydalanamadıklarını da belirtiyor. Akpınar bölgesinde kendiliğinden akan su kaynakları yok zaten. Ne yapacağımızı şaşırdık.”

Çiftçi Ramazan Gürbüz, kuraklıktan tarlasındaki ekinin ziyan olduğunu söylüyor. Fotoğraf: Ömer Karakuş
Ziraat mühendisi Sıddık Şahin de kuraklıktan tarımsal üretiminin çok büyük zarar göreceğini söylüyor. “Araziler giderek çoraklaşıyor. Arazilerin susuz olması nedeniyle hakim olan ürünler yetiştirilemiyor. İnsanlar köylerinden göçüyor,” ifadelerini kullanıyor. Depremden önce düzenlenen Su Çalıştayı’nda ele alınan su kaynaklarını yönetimi sorununun çözüme kavuşturulması giderek acil bir hal aldığını da sözlerine ekliyor. “Kimse ‘küresel ısınmadan biz etkilenmeyiz’ demesin. Adıyaman’daki barajlar bile etkilenmeye başladı. Göllerdeki, nehirlerdeki, akarsulardaki ve barajlardaki sular çekiliyor. Bu durumda bizim su ihtiyaçlarımız ve suyun kullanımı ile ilgili çeşitli önlemlerin alınmasının elzem hale geldi,” diyor Şahin.
Musa Eşit ise, çalıştayda vurgulandığı gibi tarımda kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin tercih edilmesinin şart olduğunu söylüyor. Ancak üzerinde durduğu çözüm önerileri bununla sınırlı değil. Eşit, su kayıplarının azaltılmasının, bunun için de sulama tekniklerinin iyileştirilmesinin ve suyun verimli kullanılmasının önemli bir başlangıç olacağını belirtiyor. Bunun yanı sıra yağmur sularının toplanarak sulama ve diğer ihtiyaçlar için kullanılmasını sağlayan yağmur suyu hasadının uygulanmasını öneriyor.
“Kuraklık ve deprem gibi iki büyük afetin bir araya gelmesi durumunda, sorunlar daha da karmaşık hale gelebilir.”
Eşit, bilimsel analize dayalı bir toprak yönetiminin gerekliliğine dikkat çekiyor: “Toprakların su tutma kapasitesini artırmak için toprak işleme tekniklerinin iyileştirilmesi, organik madde içeriğinin artırılması ve erozyonla mücadele önemlidir.” Buna ek olarak, özellikle çiftçilere yönelik bilinçlendirme ve eğitim programlarının düzenlenmesi gerektiğini savunuyor. “Kuraklık konusunda çiftçilerin, halkın ve paydaşların bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi şart. Su tasarrufu, suyun verimli kullanımı ve kuraklıkla mücadele yöntemleri hakkında eğitimler verilmelidir,” diyor Eşit. Ayrıca, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ve enerji verimliliğinin sağlanması için ulusal politikalara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Su kıtlığı geçici barınma alanlarında “salgın hastalıkların yayılma riskini artırabilir”
Adıyaman’ın ana gündemi depremden sonra nitelikli konut alanlarının inşası. Halen binlerce depremzede geçici barınma alanlarında yaşıyor. Su kıtlığı da özellikle bu alanlarda yaşamak zorunda kalanlar için bir risk teşkil ediyor. Eşit, yaz ayları yaklaştıkça depremzedelerin kuraklık nedeniyle su ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilecekleri konusunda uyarıyor. “Yaşanan su kıtlığı nedeniyle hijyen koşullarının kötüleşmesi salgın hastalıkların yayılma riskini artırabilir ve su kaynaklarına erişimde yaşanan zorluklar özellikle yaşlılar, çocuklar ve engelliler gibi hassas grupları olumsuz etkileyebilir,” diyor Eşit.
Ayrıca kuraklık nedeniyle gıda fiyatlarının artması halinde depremzedelerin “stres, kaygı ve umutsuzluk” gibi psikolojik sorunlara maruz kalabileceklerini belirtiyor Eşit: “Zorlu yaşam koşulları, ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunların ortaya çıkma riskini artırabilir.” Eşit, kuraklığın ve olası olumsuz etkilerinin Adıyaman’ın deprem sonrasındaki özel durumu da dikkate alınarak ivedilikle ele alınması gerektiği kanaatinde “Kuraklık ve deprem gibi iki büyük afetin bir araya gelmesi durumunda, sorunlar daha da karmaşık hale gelebilir. Bu nedenle, geçici yaşam alanlarının planlanması ve yönetimi sürecinde kuraklık riskinin de dikkate alınması ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşıyor,” diyor Eşit.
Adıyaman’daki barajlardaki su seviyelerindeki keskin düşüş ve artan kuraklık, yalnızca yerel ve bölgesel bir sorun olarak kalmayıp Türkiye genelinde iklim değişikliğinin etkilerinin paydaşlar tarafından acilen ele alınması gerektiğini gözler önüne seriyor. Depremzedelerin maruz kaldıkları sayısız zorluk ve travmanın üzerine, sürdürülebilir su yönetimi politikalarının eksikliğinden en çok etkilenecek grup olması kuraklık sorununun ele almanın toplumsal açıdan zaruretini de ortaya koyuyor.
Bu haber Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı desteğiyle yürütülen program kapsamında yayınlanmıştır. İçeriği P24’ün sorumluluğundadır. Birleşik Krallık Büyükelçiliği içerikten sorumlu tutulamaz.