Kolektif, Devridaim Enstitüsü'ndeki eğitim programında ve etkinliklerinde keten tohumu ekimi gibi geleneksel yöntemleri yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Fotoğraf: Döngüsel Moda Kolektifi

14 Şubat 2025

Döngüsel Moda Kolektifi: Atığı değerle değiştiren bir kültür

Delal Meltem Demir

Döngüsel Moda Kolektifi, geleneksel yöntemlerden esinlenerek atölyeleri ve takas etkinlikleriyle giyim eşyalarında israfı azaltmaya yönelik yaratıcı çözümler sunuyor. Böylece, sürdürülebilir modanın bir seçenek değil, bir gereklilik olduğunu vurguluyor

Döngüsel Moda Kolektifi’nin Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki sade mekânına ilk adım attığınızda rengârenk tezgâhlar ve hummalı bir uğraş içinde insanlar karşılıyor sizi. Ahşap masaların üzerine serilmiş keten kumaşlar, doğal boyalarla renklendirilmiş iplikler ve işleme aşamasındaki tekstil ürünleri, kolektifin sürdürülebilirlik yolundaki samimi çabasını gözler önüne seriyor. Burada karşılaştığınız bütün malzemeler ve aksesuarlar geleneksel üretim biçimlerinin yaratıcılıkla harmanlandığı, geçmişle geleceği buluşturan dönüşüm hikâyeleri barındırıyor.

Yasemin Uluçınar’ın öncülüğünde başlayan bu kolektif sürdürülebilir moda ve ileri dönüşüm üzerine çalışmaları inceleyerek bir yandan unutulmaya yüz tutmuş zanaatları modern tasarım anlayışıyla yeniden canlandırırken, diğer yandan atık çıkarmak yerine değer odaklı bir üretim yaklaşımını geliştirmeye çabalıyor. Sürdürülebilir moda anlayışını yaygınlaştırmak amacıyla da Yeldeğirmeni’ndeki mekânlarında çeşitli etkinlikler ve atölyeler düzenliyor. Ancak yapılması gerekenler sadece bununla sınırlı değil. Yasemin Uluçınar sürdürülebilirliğin günlük hayatta pratiğe dökülebilmesi için “kaynaklara ve sürdürülebilir malzemelerin erişiminin kolaylaştırılmasının” şart olduğunu söylüyor. “Bu da tasarımcı, üretici ve üretimin dönüştürülme sürecinden geçiyor,” diyor Yasemin.

Döngüsel moda, geleceğin moda sektöründe köklü değişimler yaratma potansiyeline sahip. İklim krizinin giderek daha fazla gündemde olduğu günümüzde, moda endüstrisinde tüketim alışkanlıklarının değişmesi kaçınılmaz görünüyor. Uzun vadede, üretim süreçlerinin yeniden şekillendirilmesi, kaynak kullanımının azaltılması ve ürün ömrünün uzatılması gibi dönüşümlerin ön planda olacağı öngörülüyor. Bu bağlamda, Döngüsel Moda Kolektifi gibi girişimler, bireylerden gelen talepler ile sektör pratikleri arasında bir köprü kurma ihtiyacına yanıt veriyor. Kolektif, bunu yaparken toplumsal farkındalık yaratmayı ve moda sektöründe çalışmak isteyen öğrencilere bu bakış açısını kazandırmayı da amaçlıyor.

“Her yıl üretilen elyafın %70’inin çöpe gittiği Türkiye’de tasarımcılar ve tüketiciler olarak sürdürülebilirliğe öncülük etme sorumluluğumuz var.”

Peki, bunun için neler yapılabilir? Türkiye’de döngüsel moda anlayışı henüz tam anlamıyla yaygınlaşmış değil. Sürdürülebilir moda daha çok butik tasarımcılar tarafından benimsenirken, geniş kitlelere ulaşması, tüketici ve üretici davranışlarını doğrudan etkilemesi için daha fazla farkındalık çalışmasına ihtiyaç duyuluyor. Kolektif, Yeldeğirmeni’ndeki Devridaim Enstitüsü’nün bünyesinde sunduğu programlar, atölyeler ve Takas Şenliği gibi etkinliklerle daha fazla kişiye ulaşmayı hedefliyor.

İsrafa karşı zanaat kültürüne dönüş

Bireysel tüketiciler açısından sürdürülebilirliğin öneminin kavranması kritik. Zira moda sektöründeki israf göz önünde bulundurulduğunda, üreticilerin daha sorumlu bir yaklaşım beklentisini karşılamaya yönelmelerinin tek yolu bilinçli tüketici alışkanlıklarının yaygınlaşmasından geçiyor. Yasemin’e göre Türkiye’deki tekstil atığı gibi sorunların daha sık gündeme gelmesi gerekiyor. “Her yıl üretilen elyafın %70’inin çöpe gittiği Türkiye’de tasarımcılar ve tüketiciler olarak sürdürülebilirliğe öncülük etme sorumluluğumuz var,” diyor Yasemin. Devridaim Enstitüsü’nün sunduğu sürdürülebilirlik danışmanlıkları, atölye ve farkındalık çalışmaları da bu sürece katkı sağlıyor.

Kapadokya’nın zanaat kültüründen esinlenen Döngüsel Moda Kolektifi, her geçen gün daha fazla tasarımcıyı, öğrenciyi ve zanaatkârı dönüşüm çalışmalarına dahil ediyor. Kolektifin çalışma alanında keten ekiminden biyobozunur malzemelerle üretime kadar birçok atölye yürütülürken, katılımcıların bireysel üretimleri kapanış etkinliğinde sergileniyor. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek olan Döngüsel Moda Kolektifi’nin eğitim programının yeni dönem başvuruları da yakın zamanda tamamlandı.

Kadıköy Yeldeğirmeni’nde bulunan Devridaim Enstitüsü’nde her ayın ilk Cumartesi günü Takas Şenliği düzenleniyor. Fotoğraf: Delal Meltem Demir

”Döngüsel Moda Kolektifi olarak deneyimlerin önemine inanıyoruz ve bu yüzden beş aylık eğitim süreci içerisinde teorik eğitimler ve uzman konuşmacıların yanı sıra pratik atölyelere de yer ayırıyoruz,” diyor Yasemin. Programda doğal boyama, tekstil onarımı, keten ekimi, atıktan ürün tasarımı, biyobozunur malzemelerle üretim ve geleneksel el sanatlarına yönelik teknik eğitimler gibi bir dizi yöntem ve teknik üzerine uygulamalı dersler sunuluyor.

Kolektifin keten kumaşına odaklanması, sürdürülebilirlik yaklaşımları açısından iyi bir örnek teşkil ediyor. Ketenin hem çevre dostu hem de dayanıklı ve nefes alabilen bir kumaş sunduğunu vurgulayan kolektif, bu bitkinin geleneksel tarım yöntemleriyle yetiştirilebilmesi ve biyolojik olarak parçalanabilir olmasıyla da sürdürülebilir moda için ideal olduğunu belirtiyor. Üç yıldır Kapadokya’da keten ekimi yapan kolektif, bu süreçte doğal boyama çalışmalarını da odağına almış.

Eğitim programında doğal, biyobozunur kumaş ve ipliklerle giyim ürünleri yaratmanın yolları sunuluyor. Fotoğraf: Döngüsel Moda Kolektifi

Geçtiğimiz yıl Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi ile düzenledikleri doğal boyama etkinliği de bu yaklaşımın bir parçası. Bitkilerden, köklerden ve meyvelerden elde edilen pigmentlerle kumaş boyama geleneğini yeniden canlandırmayı amaçlayan kolektif, bu teknikleri moda alanında üretim yapmak isteyenlere aktarmayı önemsiyor. Yasemin, “Bu sayede katılımcılar hem bilgi ediniyor hem de öğrendiklerini pratiğe dökme şansı buluyor,” diyor. “Döngüsel Moda Kolektifi’nde her katılımcının yaptığı üretimler, İstanbul’daki kapanış etkinliği ve sergide sergileniyor.”

Bu sergi sadece bir sonuç değil, aynı zamanda daha büyük bir döngünün parçasını simgeliyor. Nitekim Kolektif program sona erdikten sonra bazı katılımcılara kendi sürdürülebilir markalarını kurmaya teşvik ediyor. “Geri dönüşler, özellikle bireysel farkındalığın arttığını ve sürdürülebilirlik konusunda somut adımlar atıldığını gösteriyor,” diyor Yasemin. Böylece sürdürülebilir modanın niş bir alandan ibaret kalmaması ve daha çok insanın yaptıkları üretimlerle veya takas kültürüne katılmalarıyla bu değişimde pay sahibi olması amaçlanıyor.

“Kimimizin eskisi, kimimizin yenisi”

Döngüsel Moda Kolektifi’nin sürdürülebilirlik vizyonunun en somut örneklerinden biri, takas kültürünün yaygınlaşması. Devridaim Enstitüsü’nün renkli tezgâhları, her ay bir kez yerini kullanılmış eşyaları yeniden değerlendirme anlayışını benimseyenlerin buluştuğu Takas Şenliği’ne bırakıyor.

Takas Şenliği günlerinde, sıra sıra dizilen tezgâhlar tıpkı bir bit pazarında olduğu gibi renkli kumaşlar, ikinci el kitaplar ve kıyafetlerle dolup taşıyor. Şenliği düzenleyenler, tüketim çılgınlığını azaltarak ihtiyaç fazlası ürünleri döngüye kazandırmayı ve paylaşım kültürünü yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Etkinliğin sloganı da bu yaklaşımı yansıtıyor: “Kimimizin eskisi, kimimizin yenisi.”

“Şu an taktığım şapka, boynumdaki kolye gibi eşyaları takasla edindim. Giymediğim eşyaları, belki giyebileceğim eşyalarla değiştirdim.”

Organizatörlerden Hande Kars, takasın bir alışveriş yönteminin ötesinde bilinçli tüketimi teşvik eden bir topluluk pratiği olduğunu vurguluyor. “Katılımcılar, kullanmadıkları ürünleri değerlendirebildikleri için memnun ayrılıyorlar. Aynı zamanda sürdürülebilir yaşamın pratik bir örneğini deneyimliyorlar ve bu tür etkinliklerin daha sık düzenlenmesini talep ediyorlar,” diyor Hande.

Takas Şenliği’ne uğrayanlar sayısız kıyafet, aksesuar ve kitap arasından beğendiklerini değiş tokuş edebiliyor. Fotoğraf: Delal Meltem Demir

Takas Şenliği her ayın ilk Cumartesi günü düzenleniyor. Kolektif üyeleri böylece bu etkinliği sürekli hale getirmeyi hedefliyor. Ayrıca etkinlik dileyen herkesin katılımına açık. “Yaş kriterimiz yok, hatta takas kültürünün yaygınlaşması için çocuklara özel takas günleri de düzenliyoruz” diyor Hande. Katılımcılar belirlenen kriterlere uygun ürünleri getirerek şenliğe dahil olabiliyor. Tıpkı Döngüsel Moda Kolektifi’nin sunduğu yaklaşım gibi, Takas Şenliği de geçmişin mirasını geleceğe taşırken tüketim anlayışımızı yeniden sorgulamaya davet ediyor.

Katılımcılarla sohbet ediyorum. Çoğu, olumlu geçen ilk deneyimlerinden sonra geri dönen ve zamanla takası hayatlarının bir parçası haline getiren insanlar. Konuştuğum katılımcılardan Bengisu, etkinliğe gelirken nasıl bir hazırlık yaptığını şu sözlerle anlatıyor: “Bu benim ikinci kez katıldığım takas pazarı. Bu sefer arkadaşımla, Tuna ile birlikte geldim. Takas Şenliği için giymediğim eşyaları önceden biriktirmiş ve hazırlık yapmıştım. Hangi eşyaları takas için götürebileceğime karar verip onları buraya getirdim. Daha sonra diğer arkadaşların tezgâhlarından beğendiğim eşyalarla kendi tezgâhımdaki eşyaları değiş tokuş ettik. Arkadaşımla birlikte kendimize güzel parçalar bulduk ve oldukça verimli bir gün geçirdik.”

Takas Şenliği katılımcılarından Bengisu (sağda) ve Tuna. Fotoğraf: Delal Meltem Demir

Şenlik boyunca insanlar birbirleriyle yaptıkları sohbetlerle yalnızca kullanılmayan giysiler, aksesuarlar veya ikinci el kitaplar değil, bu eşyaların hikâyeleri ve kişiler için ifade ettikleri anlamı da paylaşıyor. Eşyalar el değiştirirken, onlara dair hikâyeler de aktarılıyor. Kimi giymediği kıyafetleri takas ediyor, kimi ise eski eşyalarla bağlarını yeniden gözden geçiriyor. Takas böylece sadece bir eşya değiş tokuşu değil, tüketim alışkanlıklarıyla yüzleşmenin ve yeni insanlarla bağ kurmanın bir yolu haline geliyor.

Benzer bir deneyimi paylaşan Beyza ise bu etkinliğe ilk kez katıldığını söylüyor. “Benim için çok verimli geçti. Şu an taktığım şapka, boynumdaki kolye gibi eşyaları takasla edindim. Giymediğim eşyaları, belki giyebileceğim eşyalarla değiştirdim. Eğer onları da giymezsem, iki ay sonra tekrar buraya gelip onları da değiştiririm,” diyor Beyza. “Almak yerine, elimizdeki fazla eşyaları bu tür etkinliklerde değerlendirmeye çalışıyoruz. Aslında birilerine vermek istiyoruz, ama sürekli alıyoruz ve bu döngü bitmiyor. O yüzden bu tür etkinlikler gerçekten çok güzel. Umarım daha fazla yapılır.”

Beyza, Takas Şenliği’ne ilk defa katıldığını söylüyor. Fotoğraf: Delal Meltem Demir

Beyza da takasın sadece maddi bir değişim olmadığını düşünenlerden. Ona göre takas kişiler için manevi bir anlam taşıyan eşyaların onları günlük hayatlarına katacak insanlarla buluşmasını sağlamanın da bir yolu: “Eski sevgililerimden ya da artık görüşmediğim arkadaşlarımdan aldığım eşyaları hâlâ kullanıyorum. Ara sıra eşya enerjisi hakkında yazılar okuyorum. Eşyaları elden çıkarmak gerektiğini söylüyorlar, ama bunu yakarak veya atarak yapmak istemiyorum. Bu yüzden genelde eşyalarımı arkadaşlarıma veriyorum ya da onların eski arkadaşlarından gelen eşyaları alıp kullanıyorum. Burada da böyle bir değişim yaptım. Hatta eski sevgilimin aldığı bir bibloyu getirmiştim, ama onu değiştiremedim. Bir sonraki takas pazarına gelip onu da değiştireceğim.”

AVM’ler ve e-ticaret uygulamaları, günlük alışkanlıklarımızı yeniden şekillendirdi. Markaların kampanyaları ve sosyal medyadaki influencer kültürü, ihtiyaç duymadığımız yeni ürünleri satın almamızı sürekli olarak teşvik ediyor. Ancak döngüsel moda, sadece bir trend değil, gezegenin geleceği için bir zorunluluk. Kolektifin bilinçlendirmeye yönelik yaptığı çalışmalar dönüşümün hızlanması için markaların, tüketicilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çaba göstermesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Özellikle büyük markaların bu talebe ayak uydurması hiç de kolay görünmüyor. “Tüketici taleplerinin değişmesi ve yeni yasal düzenlemelerle uyum süreci kaçınılmaz hale gelecek,” diyerek geleceğe umutla yaklaşıyor Yasemin. Bu değişimin temelinde de merak, paylaşım, kolektif sorumluluk gibi değerleri yaşatan girişimler yer alıyor.

 

 


Bu haber Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı desteğiyle yürütülen program kapsamında yayınlanmıştır. İçeriği P24’ün sorumluluğundadır. Birleşik Krallık Büyükelçiliği içerikten sorumlu tutulamaz.