(Temsili) Suriye. | Fotoğraf: Almatsm Bellah via Adobe Stock.

Haber

DOSYA

13 Aralık 2022

Ekolojik Tehdit Raporu insanlığa
neler söylüyor?

Cansu Abatay

Dünyada 228 ülke büyük bir ekolojik tehditle karşı karşıya. Ekolojik Tehdit Raporu sonuçları dünyanın iklim krizine karşı savaş ve çatışmadan uzak barış ortamı ihtiyacını vurguluyor

Dünya, küresel enflasyonist baskı, iklim krizi, kaynakların tüketimi ve birçok bölgede devam eden savaş ve çatışmalarla birlikte siyasi istikrarsızlıklarla boğuşurken, gelecek projeksiyonlarında ortaya çıkan tablo bir hayli renksiz.

Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından hazırlanan Ekolojik Tehdit Raporu‘nun (ETR) 2022 yılı verilerine göre dünya çapında 750 milyondan fazla insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu insanların yaklaşık yüzde 92’si ise barışın düşük seviyelerde olduğu yerlerde yaşıyor.

Rapor kapsamında izlenen 228 ülke ve bölgenin yüzde 56’sı, büyük bir ekolojik tehditle karşı karşıya.

2050’ye yönelik tahminlerin aktarıldığı raporda, Sahra altı Afrika’nın büyük çoğunluğu, öngörülen yüzde 95’lik nüfus artışı ile sürdürülemez bir hale gelecek. Nitekim şu anda bile bir ülke haricinde tüm bölge ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya.

Her yıl hazırlanan ETR’de ülkelerin çatışma, sivil kargaşa ve ekolojik bozulma gibi durumlardan ne kadar etkilendiğini; ve insanların bu nedenlerle yerinden edilme ve iklimle ilgili olaylar açısından ne denli bir risk altında olduğu değerlendiriliyor.

Ortaya çıkan ana bulgu ise, ortak bir tutum olmaksızın ekolojik bozulma seviyelerinin giderek daha da kötüleşeceği. Bu da mevcut çatışmaların yoğunlaşmasının, yeni çatışmaların ve zorunlu göçün artmasının önünü açabilir.

Türkiye yoğun risk altında

Raporda ülkeler dört farklı kategoriye göre 1 ile 5 arasında puanlandırılıyor. Bu kategoriler, gıda güvenliği, doğal afetler, nüfus artışı ve su tehlikesi. Gerek bu kıstaslarda gerekse de ortalamada puan ne kadar yüksekse, o ülke için risk o kadar büyük anlamına geliyor. Türkiye, 5 puanlık ortalamasıyla, en yüksek risk altında olan ülkeler arasında.

Kategorilere göre ise en büyük risk 5 puanla doğal afetler. En az risk ise 1 puanla nüfus artışında. Gıda güvenliği ve su tehlikesi konularında ise 3 puanla orta ölçekte bir riskle karşı karşıya.

Danimarka, İngiltere, İzlanda, Singapur ve Malta, ortalama 1 puanla bu kategorilerde en az riskli ülkeler konumunda.

En büyük nüfus artışının yaşanacağı Avrupa kenti  yüzde 18’lik tahminle İstanbul. Rapora göre, Türkiye’nin en büyük şehrinin nüfusunun, 2050 yılında 18,4 milyon olması bekleniyor

İstanbul. | Fotoğraf: Mostafa Meraji via Pixabay.

Mega şehirler nasıl değişecek?

Rapor, dünyada mega şehir olarak tanımlanan şehir sayısının 2050’de 33’ten 47’ye çıkacağını öne sürüyor. Genellikle nüfusu 10 milyonu aşan şehirler, mega şehir ya da mega kent olarak adlanlandırılıyor.

Afrika ülkesi Tanzanya’nın en büyük şehir olan Darüsselam ile Kenya’nın başkenti Nairobi nüfuslarının 2050 yılında yüzde 100’ün üzerinde artması bekleniyor.

En büyük nüfus artışının yaşanacağı Avrupa kenti ise yüzde 18’lik tahminle İstanbul. Rapora göre, Türkiye’nin en büyük şehrinin nüfusunun, 2050 yılında 18,4 milyon olması bekleniyor. İklim değişimi ile ilgili bulunulan öngörü ise bu tarihte İstanbul’un “daha kuru ve daha soğuk” bir havaya sahip olması.

Londra ve Paris de 2050 yılında yüzde 10’un üzerinde nüfus artışının yaşanması beklenen diğer Avrupa şehirleri. Bununla beraber Londra’nın nüfusunun 10 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.

2050’ye gelindiğinde Rusya’nın başkenti Moskova ile Japonya’nın başkenti Tokyo ve Osaka kent nüfuslarının eksi yönde gerçekleşeceği sanılıyor.

47 mega kentin öngörülen nüfusu ise 2050 yılına kadar 213 milyon kişi artacak.

2021 yılına gelindiğinde yüzde 30 artışla 750 milyon kişi yetersiz beslendi. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tablo gelecek yıllarda biraz daha kötüleşebilir

Ukrayna, Kiev. 7 Mayıs 2022. | Fotoğraf: Raymond Cunningham via Flickr.

41 ülke gıda güvenliği riskiyle karşı karşıya

2017 yılından beri dünyada yetersiz beslenen insan sayısı düzenli olarak artıyor. 2021 yılına gelindiğinde ise yüzde 30 artışla 750 milyon kişi yetersiz beslendi.

Ancak bunun kısa süre içerisinde düzelmesi beklenmezken, ekolojik tahribat, enflasyon ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tablo gelecek yıllarda biraz daha kötüleşebilir.

Raporda şu anda 41 ülkede doğrudan yaşanan bir gıda güvensizliği sorunundan da söz ediliyor. Sahra altı Afrika ülkelerinde 830 milyon insan halk sağlığı ve ekonomik gelişimi de beraberinde etkileyen bu sorunla başa çıkmaya çalışıyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ise bu sayı 49 milyon.

Gıda güvensizliği, kişinin gıdaya erişiminin kısıtlandığı, sağlığının, beslenmesinin ve iyi beden hallerinin ciddi sıkıntıya girdiği bir durumu tanımlıyor. Gıda güvensizliği sadece yetersiz beslenmeyi beraberinde getirmiyor; su sorunu ile de arasında bir direkt bir ilişkiden söz edilebilir.

Gıda güvensizliğinin tanımları arasında yer alan bir durum da, nüfusun yüzde 20’sinden fazlasının temiz içme sularından faydalanamaması.

Rapora göre 83 ülkede 1,4 milyardan fazla insan şu anda aşırı su sıkıntısıyla karşı karşıya.

Türkiye, Yunanistan, İtalya, Hollanda ve Portekiz dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin 2040 yılına kadar su sıkıntısı yaşayabileceği de rapordaki tahminler arasında.

2050 yılına kadar su sıkıntısı yaşanması beklenen ülkelerin çoğu yine Sahra altı Afrika ile Orta Doğu’da.

Ülke nüfusundaki 100 bin kişi başına en fazla göçmeni barındıran ülkeler sırasıyla Lübnan, Ürdün ve Türkiye olarak listeleniyor

Balkan yolundan, AB’ye ulaşmak için sınırı geçmeye çalışan Suriyeli, Afganlı ve Iraklı bir grup mülteci. | Fotoğraf: Ajdin Kamber via Adobe Stock.

Zorunlu göç ve etkileri

IEP Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Steve Killelea’ya göre hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, gelecek yıllarda yaşanabilecek olası ekolojik yıkımı, çatışmaları ve beraberinde gelebilecek zorunlu göçü önlemek adına yatırımlar yapmalı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komserliği’nin (UNHCR) 2022 yıl ortası verilerine göre dünyada zorla yerinden edilmiş 103 milyon kişi bulunuyor. Rapora göre ise Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte 12-14 milyon Ukraynalı ülkesini terk ederek komşu ülkelere gitmek zorunda kaldı.

Ülke nüfusundaki 100 bin kişi başına en fazla göçmeni barındıran ülkeler sırasıyla Lübnan, Ürdün ve Türkiye olarak listeleniyor. Türkiye’de her 100 bin kişiye 4 bin göçmen düşüyor. Bu sayı Lübnan’da 14 bin.

Son on yılda doğal afetlerin dünyaya maliyeti yıllık 200 milyar dolar oldu. Bu, 80’li yıllarla karşılaştırıldığında dört kat daha fazla

Hindistan’da sel. 20 Şubat 2015. | Fotoğraf: Stanislas barthelemy via Flickr.

Doğal afetler insanları zorunlu göçe itiyor

İnsanların zorunlu göçü yalnızca açlık, çatışma ve ekonomik nedenler olmayabiliyor. İklim krizinin bir sonucu olarak yaşanan doğal afetler de göçün başlıca nedenlerinden birisi.

Son on yılda doğal afetlerin dünyaya maliyeti yıllık 200 milyar dolar oldu. Bu, 80’li yıllarla karşılaştırıldığında dört kat daha fazla.

Rapor, Asya-Pasifik bölgelerinin doğal afetten en fazla etkilenen yerler olduğunu öne çıkarıyor. Peşinden ise Sahra altı Afrika, Orta Amerika ve Karayipler geliyor.

2021 yılında Suriye, Etiyopya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan ve Güney Sudan çatışma ve doğal afetler nedeniyle en fazla göç veren ülkeler olarak öne çıktı.

İklim endişesindeki en büyük düşüş yaklaşık dörtte birlik düşüşle Singapur. Endişesinin en az düştüğü yer de yüzde 3’lük oranla Çin

Singapur güneş enerjisi kullanımını 2025’e kadar ülke ihtiyacının yüzde 2’sini karşılayacak şekilde dörde katlamayı hedefliyor. | Fotoğraf: Sembcorp Endüstri. (Singapur’da bir enerji şirketi)

İklim endişesi

ETR’de öne çıkan sonuçlardan birisi de dünyanın, 2019’dan bu yana iklim değişikliği konusunda daha az endişeli bir hale gelmesi. İklim hakkında duyulan endişe 2022 yılında yüzde 1,5 azalışla yüzde 48,7’ye düştü.

Ekolojik tehdide en çok maruz kalan Sahra altı Afrika ve Güney Asya ülkeleri, savaş, terörizm, suç ve geçim kaynakları konusunda daha endişeli.

İklim endişesindeki en büyük düşüş ise yaklaşık dörtte birlik düşüşle Singapur. Bazı Avrupa ülkelerinde de iklim değişikliğinin eskisi gibi kaygı vermediği söylenebilir. Bunun en büyüğü ise Belçika. Hem Belçika hem de Singapur için daha endişe verici konular, yol güvenliği ve sağlık.

Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip Çin’de ise iklim değişikliğinden endişelenen nüfus oranı yüzde 20. Ancak iklim endişesinin en az düştüğü yer de yüzde 3’lük oranla yine Çin.