İzmir'in Gaziemir'deki eski kurşun fabrikasına ait radyoaktif atıklar 14 yıldır temizlenmedi. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

13 Kasım 2021

Radyasyonlu atıkların bertarafını
“arazi pazarlığı” mı belirleyecek?

Sercan Engerek

Gaziemir’de radyasyonlu atık bulunmasının üzerinden tam 14 yıl geçti, ancak temizleme çalışmaları hâlâ başlamadı. Şimdi de atıkları gömen eski geri dönüşüm tesisinin sahipleri İzmir Büyükşehir Belediyesi ile görüşmeler yürütüyor

Kamuoyunda “İzmir’in Çernobil’i” diye anılan Gaziemir’deki radyasyonlu atık kirliliği 14 yıldır temizlenemiyor. Radyoaktif kirliliğe sebep olan fabrikanın lisans yenileme başvurularında Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) belgesi aranmadığı gibi, atıkların ayrıştırılması ve bölgenin temizlenmesi için bir dönem uygulanan proje de ÇED kapsamı dışında tutuldu. Ancak tüm bu süre zarfında atıkların bulunduğu bölgede hiçbir tedbir alınmadı ve günlük hayat devam etti. Halen bertaraf edilemeyen atıklar insan sağlığı açısından hayatî risk oluşturmaya devam ediyor. Peki, neden herkesin gözü önündeki bu sorun İzmir Valiliği’nden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na kadar bütün yetkili kurumların devrede olmalarına rağmen yıllardır bir çözüme kavuşturulamıyor?

Gaziemir’in Emrez mahallesinde 1969’dan bu yana hurda akümülatör ve çeşitli parçaları külçe kurşun elde etmek için işleyen Aslan Avcı Döküm Sanayi, radyoaktif atıkları bahçesine gömdüğü ortaya çıkınca 2010’da faaliyetine son vermişti. O gün bugündür arazi üzerinde tartışmalar, pazarlıklar ve hukukî ihtilaflar sürüyor. Bu süreçten etkilenenler arasında radyoaktif ve tehlikeli atıkların bulunduğu eski geri dönüşüm ve kurşun fabrikasının bitişiğindeki arsanın sahipleri de bulunuyor. Mehmet Özoğuzlar, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu’nun (TAEK) fabrikadaki atıklar yüzünden 2013 yılında kardeşleriyle ortak sahibi olduğu arsanın parsellerine şerh koyduğunu söylüyor.

“Kendi yerimize ne inşaat yapabiliyoruz ne de mülkümüzü devredebiliyoruz. Burada hem sağlığımız risk altında hem de varlık içinde yokluk çekiyoruz,” diyor Özoğuzlar. Emekli motor ustası olan 86 yaşındaki Özoğuzlar, doğma büyüme Emrezli. Aslan Kurşun San. ve Tic. A.Ş’nin hikâyesinin de en eski tanıklarından biri. Hatta kurşun fabrikasının kurucusu Hasan Yavaş’ın, babasıyla arkadaş olduğunu söylüyor. Ancak radyoaktif atıklar aileler arasındaki dostluk ilişkileri kopma noktasına getirmiş. Fabrikanın sahiplerine ‘Burayı temizleyin, biz de yerimizi değerlendirelim’ dedik. Altı ayda tertemiz yapacaklarını söylediler. Ama her şey sözde kaldı. Sonunda mahkemelik olduk,” diye anlatıyor Özoğuzlar.

Radyoaktif atıkların eski geri dönüşüm ve kurşun fabrikasının bitişiğindeki arsanın sahiplerinden Mehmet Özoğuzlar, Emrez mahallesi. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

Bu yılın Haziran ayında Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda ve çevre avukatı Arif Ali Cangı’nın fabrika arazisinde yaptığı ölçümlere göre radyasyon seviyesi normal değerin 7 bin 291 kat üstünde çıktı. Ancak atıkların insan sağlığı açısından oluşturduğu risklere rağmen Özoğuzlar ve beş kardeşine ait arsanın içindeki bir evde hâlen yaşlı bir kadın ve ona yardımcı bir aile yaşıyor.

Fotoğrafını çekmek için girdiğim metruk fabrikanın arazisinde atık dağları hâlâ duruyor. Gömülü atıkların üzerindeki çatlaklı toprak için için yanıyor. Renkten renge dönüşen topraktan yayılan kirlilik ise insanın genzini yakıyor. Yağmurlu havalarda reaksiyonu artan atık maddeler hem havaya karışıyor hem de ağır bir koku yayıyor.

Bir zamanlar Aslan Avcı Döküm Sanayi fabrikasının bulunduğu metruk arazi. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

Evinin bahçesinde karşılaştığımız Makbule Morkaya’ya bölgeyi gezekerken soluduğumuz kirli havayı soruyoruz. Elli yıldır atıkların bulunduğu tesisin çevresinde oturan Morkaya bu havaya yıllardır maruz kalıyor. “Fabrika çalışırken bacasından simsiyah duman çıkıyordu. Bakkala giderken ağızımı burnumu kapatıyordum. Burada hepimizde hastalıklar çıktı,” diyor Morkaya. Kirliğin insanlar üzerindeki etkilerine rağmen yetkililerin ihmalkâr bir şekilde hiçbir önlem almadığını anlatıyor. “Rüzgâr estiğinde çok ağır bir koku geliyordu zaten ama bir gün fabrikanın zehirli atıklarını bahçesine gömdüğünü öğrendik. Mahkemelere çıktık, davacı olduk. Gitmediğimiz yer kalmadı. Sonra herkes anladı. Ama devlet gereğini yapmadı. Bir zamanlar temizliyoruz diye kamyonlarla taşıdıkları toprağı evimizin karşısındaki araziye döktüler. İçinde zehir var diyorlar.”

Emrez mahallesi sakinlerinden Makbule Morkaya. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

Fabrika alanındaki radyasyonun kaynağı ilk olarak 2007’de İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme A.Ş (İZAYDAŞ) adlı atık bertaraf tesisine gönderilmek için depolarda bekletilen atıklarda TAEK tarafından tespit edildi. 2007 ile 2008 yıllarında fabrika içinde bin 100 ton atık üzerinde radyasyon ölçümü yapan TAEK, farklı tarihlerde topladığı toplam 247 ton 750 kilogram atığı Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’ne (ÇNAEM) gönderdi. ÇNAEM’nin analizine göre radyasyon sadece nükleer santrallerdeki nükleer çubuklarda bulunan Europium 152 adlı malzemeden bulaştı. “Radyoaktif kaynak” olarak kodlanan Europium 152, Türkiye’de yoktu ve ülkeye girişi yasaktı.

2007’de Çevre ve Orman İl Müdürlüğü şirkete 321 bin lira idarî para cezası kesti. Fakat ülkede aktif bir nükleer santral bulunmadığı hâlde nükleer atık nasıl ortaya çıktı? Radyoaktif malzeme tesise hurdalarla mı geldi? Nükleer atıklar dış ülkelerden “ithal edilerek” mi toprağa gömüldü? Resmî kurumlar tarafından bu sorular hiçbir zaman araştırılmadı.

“Cürufları ayrıştırıp dolgu malzemesi diye satıyorlar. Yıkadıkları su, burada bahçeyi suladığımız kuyuya akıyor. Temizleyeceğim derken daha çok kirlettiler”

Alanda ikinci resmî inceleme 2013’te İzmir Valiliği bünyesinde oluşturulan koordinasyon kurulunun talimatıyla yapıldı. İncelemede 12 farklı noktada 240 metre derinlikte sondaj yapılarak örnekler alındı. Yeraltı suları için ise her biri 20 metre derinliğinde dört adet kuyu açıldı. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Alper Baba’nın hazırladığı rapora göre arazideki gömülü ve yüzeydeki atıklarda yine “Europium 152” maddesi ile toprakta ve su kaynaklarında kurşun, arsenik, çinko ve mangan gibi zehirli elementler bulundu.

Rapor yayımlandıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şirkete 5 milyon 700 bin lira “çevre cezası” kesti. Günümüzde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı, dönemin Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, 2013’te kesilen cezaya ilişkin şunları söyledi: “Fabrika sahiplerine bir ay süre verdik. Nasıl temizleneceği ile ilgili plan yapmaları gerekiyor. Yapmazlarsa önce 5,7 milyon liralık ilk cezanın iki katı yeni bir ceza kesilecek. Sonra biz temizletme yoluna gideceğiz. Arazilerini satıp harcanan parayı tahsil edeceğiz. Bunu bürokrasiye boğmak cinayettir.”

Kurşun fabrikasında 1970’lerde mahkûmlar ucuz emek gücüyle çalıştırılmış. Mahkûmların kaldığı yer fabrika arazisinde hâlâ duruyor. Koğuşu gören tepeye bir bekçi kulübesi yerleştirilmiş. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

Uzun yıllar arazide bekletilen atıkların bertaraf edilmesi için fabrika sahipleri 2014’te Turanlar Çevre A.Ş. ile anlaştı. Turanlar Çevre, radyoaktif atıkları fizikî yöntemle ayrıştırarak nakletmek için bir proje hazırladı. İzmir Valiliği, projeye “ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) gerekli değildir” kararı vermesinin ardından sahada bir süre “temizleme” çalışması yürütüldü. Firma çalışmaların TAEK ve ÇNAEM kontrolünde olduğunu açıkladı.

Çevrede yaşayanlar ise atık temizleme çalışmalarından şikâyetçiydi. Özoğuzlar, kısa süreli “temizleme” çalışmasının hiçbir önlem alınmadan yapıldığını anlatıyor. Şirketin iş makinesi ve kamyonlarının zehirli atıkları evlerinin bulunduğu arsanın sınırında ayrıştırdığını ifade eden Özoğuzlar, “Burada insanlar yaşıyor. Hayvanlar otluyor. Az ileride bir okul var. Bilirkişi geldiğinde de söyledim. Cürufları ayrıştırıp dolgu malzemesi diye satıyorlar. Yıkadıkları su ise burada bahçeyi suladığımız kuyuya akıyor. Temizleyeceğim derken daha çok kirlettiler,” diye tepki gösteriyor.

Fabrikanın bitişiğinde toplam 42 dönüm arazilerinin yer aldığını dile getiren Özoğuzlar, Aslan Avcı Döküm Sanayi’nin sahibi Hasan Yavaş’ın daha önce Karabağlar ilçesinde iptidai bir yeri olduğunu söylüyor: “Buraya geldi, dam gibi bir yer yaptı. Sonra işi büyüttü. Piyasada ne kadar hurda akü varsa yok parasına aldı. Parçalayıp içindeki kurşunu işledi ama asitleri ve zararlı maddeleri de hep yerlere döktü. Yavaş 2000 yılında kanserden öldüğünde ardında 45 adet tapu bırakmıştı.”

“Fabrika kuruluşundan itibaren ÇED dışı tutuldu”

Aslan Kurşun San. ve Tic. A.Ş, resmî kayıtlara göre 1969’da Gayri Sıhhi Müessese ruhsatı, 1977’de de işletme belgesi aldı. Gayri sıhhi müessese, yönetmelikte “Çevresinde bulunanlara biyolojik, kimyasal, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden az veya çok zarar veren ya da doğal kaynakların kirlenmesine sebep olabilecek müessese” diye tanımlanıyor.

Fabrika göç ve nüfus artışıyla birlikte uzun yıllar yerleşim yerinin içinde faaliyet gösterdi. Ne fabrika işçileri sağlık denetiminden geçirildi ne de çevrede oturan yurttaşlar astım, bronşit, nefes darlığı, kanser hastalıklarıyla mücadele etmelerine rağmen bölgede resmî olarak sağlık taraması yapıldı.

2005’te adını “Aslan Avcı Döküm Sanayi” diye değiştiren işletme 2007’de de işyeri açma ruhsatı ile geri kazanım lisansı aldı. Ayrıca şirkete 2005 yılında dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “ÇED kapsam dışı” görüşü verildi.

“Bu tesise lisans veren zamanın yetkilileri bu süreci nasıl inceledi? Gömülü tonlarca atık nasıl fark edilemedi?”

Çevre Mühendisleri İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay.

Çevre Mühendisleri İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, fabrikanın başından beri resmî işlemlerindeki sorunlara dikkat çekiyor. Kınay, “Faaliyetlerin çevresel etkileri ve buna ilişkin alınacak önlemlerin değerlendirilmesiyle ilgili en önemli planlama mekanizması” diyerek ÇED’in önemini vurguluyor. Fabrikadan yayılan kirliliğin havaya, suya ve toprağa karıştığı hâlde faaliyet yıllarında fabrikanın ÇED sürecinden muaf tutulduğunu belirten Kınay şu değerlendirmeyi yapıyor: “İşletmenin geri kazanım lisansını almasından yaklaşık bir ay sonra idarî para cezası kesilerek hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ama o güne kadar tesisin denetim, izin ve incelemeleri gerçekleştirilmiş, bilimsel yönden her türlü çevre mevzuatına uygunluğu ‘onay’ görmüş. Bu tesise lisans veren zamanın yetkilileri bu süreci nasıl inceledi? Nasıl ÇED kapsamı dışında tutuldu? Bahçede gömülü tonlarca atık nasıl fark edilemedi? Büyük bir ihmal zinciri.”

TAEK, komşu parselde yer aldığı için Özoğuzlar’ın parsellerine 2013’te şerh düştü ancak arsa içinde evler bulunmasına rağmen yetkili kurumlar tarafından önlem alınmadı

Fabrikanın 2010’da kapatılmasından sonra Hasan Yavaş’ın varisleri 2011 yılında Torbalı’da Heper Metal adıyla yeni bir kurşun fabrikası açtı. Radyoaktif atıkların bulunduğu 70 dönümlük eski fabrika arazisinin tapusuna ise TAEK şerh koydu. Atıklar alandan kaldırılmadan arazinin satışı ve devri yapılamıyor.

TAEK, komşu parselde yer aldığı için Özoğuzlar’ın parsellerine de 2013’te şerh düştü ancak arsa içinde evler bulunmasına rağmen yetkili kurumlar tarafından önlem alınmadı. Haneler hâlâ atıkların yakınında yaşıyor. Arsalarına inşaat yapmak istediklerini fakat radyoaktif atıklar nedeniyle hiçbir işlem yapamadıklarını anlatan Özoğuzlar, şöyle devam ediyor: “Alan temizlensin, şerh kaldırılsın diye dava açtık. Mahkemeler şirkete açtığımız davayı reddedince temyize gittik ve karar bozuldu. Yeniden başlayacak davanın fabrikanın kurucusu Yavaş’ın varislerine açtığımız dava ile birleştirilmesini isteyeceğiz.” Özoğuzlar, mülk sahiplerinin bugüne kadar hiçbir yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gibi, arsanın satışından da kazanç elde etmeye çalıştıklarını anlatıyor. Hâkim duruşmalarda mülk sahiplerinin alanı temizlemek için ne gibi bir önlem aldığını, temizlik işinde ilerleme olup olmadığını soruyor. Duyduğuma göre şimdi bir şirket hem fabrika arazisine hem bize hem de arka taraftaki yerlere talip. Toplamda 200 dönüm yerde inşaat yapacağını söylüyor. Fabrikanın sahipleri şirkete ‘Siz burayı temizleyin, bize şu kadar para verin, arazi sizin olsun’ demiş. Bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar,” diyor Özoğuzlar.

Tesis sahipleri, Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ile görüştü

Atıkların yedi yıl önce ÇED sürecine tâbi tutulmadan ayrıştırma ve nakil çalışmasına karşı Ege Çevre ve Kültür Derneği (EGEÇEP) öncülüğünde 2015’te “yürütmeyi durdurma” davası açıldı. İzmir İdare Mahkemesi, radyoaktivite içeren atıklarla tehlikeli atıkların ayrıştırılması işleminin insan ve çevre sağlığı açısından telafisi olmayan sonuçlar doğuracağı gerekçesiyle “ÇED gerekli değildir” kararı hakkında yürütmeyi durdurdu. Başlayan ÇED sürecinde atıkların bertaraf edilmesini sağlayacak Turanlar Çevre adlı şirketin revize ettiği projeye 2017 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “ÇED olumlu belgesi” verildi.

Temizleme çalışmalarının başlatılması bekleniyordu. Mülk sahiplerinden Ozan Kolcuoğlu, 2018’de Turanlar Çevre ile protokolü iptal ettiklerini, Fransız Ulusal Radyoaktif Atık Yönetimi Ajansı’ndan (ANDRA) danışmanlık hizmeti aldıklarını duyurdu. İddiaya göre Turanlar Çevre, devletten 10 milyon liralık ödeneği alamadığı için sahayı terk etti.

Çevre mühendisliği bölümü emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül’ün 2018’de sahada yaptığı ölçümlerde radyasyon seviyesi 219 kat fazla çıktı. Çevre Mühendisleri Odası’nın 2019 Dünya Çevre Günü Türkiye Raporu’nda da alanda yaklaşık 100 bin ton radyoaktif ve tehlikeli atık olduğu vurgulandı.

Atıkların ne zaman, hangi yöntemle temizleneceği, eski fabrika arazisi için imar garantisi istenip istenmediği hâlâ soru işareti

Çevre örgütleri, meslek odaları ve yerel idare tarafından alandaki basın açıklamalarıyla gündeme getirilen konu, 2021’in yaz başında sahada ölçülen radyasyonun 7 bin kat yüksek çıkmasıyla ivme kazandı. Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda Cuma günleri fabrikanın önünde “duran adam” eylemi gerçekleştirmeye başladı. Arda, atıkların bulunduğu fabrika arazisinin kamulaştırılarak temizlenmesi, temizlendikten sonra da arazinin “nükleer temalı park” yapılması için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına çağrıda bulundu.

Bakanlık 2013’te atıklar bertaraf edilmez ise fabrikaya kesilen 5,7 milyon liralık cezanın iki katı ceza verileceği, araziyi kendileri temizletme yoluna giderek harcanacak parayı arazinin satışından tahsil edeceklerini açıklamıştı. Ancak 2021’in Temmuz ayında “Tehlikeli atıkların yönetimi atık üreticisinin sorumluluğundadır” şeklinde bir açıklamayla süreçten çekildi.

Radyoaktif ve tehlikeli atıkların hemen yanındaki evler. | Fotoğraf: Sercan Engerek, 6 Kasım 2021

Atık sorununu ele alan meslek odaları, bilim insanları, yerel yöneticiler ve çevre örgütleri bir teknik komisyon kurulmasına karar verirken, 22 Eylül’de İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Tunç Soyer ile fabrika sahipleri arasında basına kapalı bir toplantı yapıldı. Toplantıya meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları davet edilmedi.

Edinilen bilgiye göre toplantıda Soyer’e proje sunumu yapan eski geri dönüşüm ve kurşun fabrikası sahipleri, atıkların bertaraf edilmesi için ANDRA’dan danışmanlık hizmeti alan bir firma ile anlaştıklarını, atıkları temizleyecek bu firmanın sahada 100 milyon liralık yatırım yapacağını ifade etti. Ancak atıkların ne zaman, hangi yöntemle temizleneceği, eski fabrika arazisi için imar garantisi istenip istenmediği ise hâlâ soru işareti. Bu haber çerçevesinde basın birimi aracılığıyla 5 Kasım’daki yaptığım söyleşi talebime ve daha sonra ilettiğim sorulara İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden henüz bir yanıt gelmedi. Yetkililer ile fabrika sahipleri arasında perde arkasında pazarlıklar sürerken, temizleme çalışmalarının başlaması için kaybedilen her gün Gaziemir ve çevresinde yaşayan onbinlerce insanın sağlığına zarar veriyor.