4 Haziran 2022
Görme engellilerle yoldayız: Tedbirler eksik, uygulamalar çalışmıyor
Sercan EngerekMehmet Bulut’a otobüs beklerken eşlik ediyoruz. Görme engelli yurttaşlar için tasarlanan uygulamalar yetersiz olduğu gibi, çoğu zaman çalışmıyor. Oysa sesli uyarı sistemlerinin ve hayatî güvenlik standartlarının toplu taşımada uygulanması zor değil
Kentlerdeki trafik düzeni hâlâ görme engelli bireylerin güvenli seyahat edebileceği seviyeye gelmedi. Trafik ışıklarının büyük bir çoğunluğunda sesli uyarının bulunmaması, şehiriçi otobüslere sesli anons sistemlerinin kurulamaması, görme engelli yurttaşların hareket alanını büyük ölçüde daraltıyor. Demiryolu ulaşımının en hızlı araçlarından olan metrolarda ise istasyonlara peronla tren arasına otomatik kapılı bariyer konulamadığı için binlerce görme engelli bireyin yolculuğu tehlikeli hâle geliyor. İki yıl önce Ankara metrosunda görme engelli bir yurttaşın raylara düşerek ölmesine rağmen, metrosu olan şehirlerde seyahat güvenliğini sağlayacak tedbirler hâlâ alınmadı.
Mehmet Bulut 30 yaşında, İzmir’in Karabağlar ilçesindeki Naci Şensoy Anadolu Lisesi’nde Tarih öğretmeni. Doğuştan görme engeli olan Bulut, evinden okula gidip gelmek için her gün Konak Üçyol’daki otobüs durağını kullanıyor. Bir akşamüzeri tam o durakta buluşuyoruz Bulut’la. Meydandaki durağın çevresi her zamanki gibi kalabalık: İşten paydos edenler, okuldan yeni çıkan öğrenciler, alışverişten evine dönenler; gidenlerle gelenlerle kaldırımda hep bir hareket var. Bir yanda seyyar satıcılar tezgâhlarındaki ürünleri satmaya çalışıyor. Yol kenarlarında kendilerinden büyük ‘çekçekleri’ ile küçük çocuklar, yaşlı insanlar çöp konteynırlarından plâstik, kâğıt topluyor. İnsanlar oradan oraya koşuşturuyor. Akşam vakti, herkes bir telâş içinde.
“Biz görme engelliler birilerinden sürekli yardım alarak yaşamak istemiyoruz”
Elindeki beyaz baston Bulut’un gözü olmuş âdeta. Şehrin kalabalığının içinde, yolunu onunla buluyor. Yaya olduğu zamanlarda beyaz bastondan destek alan Bulut, otobüse binerken ve otobüsten inerken ise sesli bir uyarıcı olmadığı için mutlaka başka bir insandan yardım almak zorunda kalıyor. Oysa, diyor, “Biz görme engelliler birilerinden sürekli yardım alarak yaşamak istemiyoruz.”
“Duraktayım” uygulamasındaki bilmece
İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) bir süre önce sesli anons sistemini otobüslere hâlihazırdaki mobil uygulamayla birlikte kurmaya çalıştı. İBB’ye bağlı Elektrik, Su, Havagazı, Otobüs ve Troleybüs (ESHOT) Genel Müdürlüğü, 2021’in Kasım ayında mobil uygulamasına görme engelliler için “Duraktayım” adlı bir sekme ekledi. “Engelli İzmirim Kart” sahibi görme engelli yurttaşlar, durakta uygulama aracılığıyla binmek istedikleri otobüsün şoförüne bir bildirim gönderecek, otobüs durağa geldiğinde sesli uyarı sayesinde yardıma ihtiyaç duymadan otobüse binebilecekti. Günlük hayatını kolaylaştıracağı için uygulamayı ilk duyduğunda çok sevindiğini belirten Bulut, yaklaşık altı ay geçmesine rağmen uygulamanın hâlâ tam olarak çalışmadığından yakınıyor.
Otobüs durağında o uygulamayı test ediyoruz, ancak bildirim gönderdiğimiz otobüs durağa yanaştığında Bulut’a otobüsün geldiğini fark ettirecek bir sinyal ulaşmıyor. Uygulamayı dört-beş defa denedikten sonra açabilen Bulut, “Duraktan otobüse bildirim gönderebilsem bile otobüse binebilmem tamamen şoförün inisiyatifine bağlı ki, onlar da ‘Bu durakta bir görme engelli insan bekliyor. Geldiğimi haber vereyim’ demiyor. Peşine düştüm, araştırdım. Yazılımı geliştirenlere uygulamanın neden düzgün bir şekilde çalışmadığını sordum. Şoförlerin cihazlarından sisteme sürekli girip çıktıklarını gerekçe gösterdiler. Sistem kapatılıp açıldığı için de gönderdiğim bildirim kayboluyormuş” diyor. Bulut, insanlardan yardım alarak otobüse binip engelli ulaşım kartını okutmasıyla birlikte de merkeze uygulama çalışıyormuş gibi bir bildirim gittiğini söylüyor.
“Duraktayım” uygulamasını test ediyoruz ancak bildirim gönderdiğimiz otobüs durağa yanaştığında Bulut’a otobüsün geldiğini fark ettirecek bir sinyal ulaşmıyor
Mesleğe 2017’de Bursa’nın Nilüfer ilçesinde başlayan tarih öğretmeni Bulut, çalıştığı okul kentsel dönüşüm kapsamında yıkılınca aynı şehirde Cumalıkızık köyüne tayin olmuş. Fakat ulaşım araçlarının erişilebilir olmaması, gidip gelmede yaşadığı sorunlar yolunu 2020’de İzmir’e düşürmüş. Bornova’da birçok okulda görev yaptığını anlatıyor. “Sürekli aynı okulda çalışmak, yıllarca aynı masada oturmak istemedim hiç. Benim için önemli olan hayatın renkliliği… Her yere gitmeli, yeni insanlar tanımalıyım. Tekdüze kalmamaya çalışıyorum” diyen Bulut, öğretmenliği farklı şehirlerde ve okullarda icra etmekten memnun görünüyor.
Ortak talep: Sesli uyarı sistemi
Gazete okumaktan adres bulmaya kadar pek çok ihtiyaç artık akıllı telefonlarla karşılansa da Bulut’a göre görme engelli bir insanın ulaşım araçlarına erişmesinde illa bir akıllı telefona gerek yok. Otobüslerde de metrolardaki gibi sesli anons sistemi olsa ulaşımdaki sorunlardan biri çözülebilecek. Bulut, eğitim materyali dinlemekten e-postaları takip etmeye, okulda öğrencilerle ilgili not almaya değin hemen her işte telefon kullanmanın yorucu olduğunu söylüyor: “Sürekli bir elektronik cihaza odaklanmak sağlığımı bozuyor. Bir süre sonra baş ağrısı başlıyor. Diğer insanlar gibi normal bir yolculuk görme engellilerin de hakkı olmalı. Otobüs durağa geldiğinde hangi hat olduğunu, otobüse bindikten sonra da durak isimlerini anons eden bir hoparlör sistemi olsa biz görme engelliler en azından ulaşımda bu kadar stres yaşamayız.”
Şehirlerde faaliyet gösteren ulaşım araçlarında sesli uyarı sistemlerinin olmaması görme engelli bireylerin en temel sorunları arasında yer alıyor. Görme engeli olan Sevgi Demirkıran, İzmir’in Bornova ilçesinde oturuyor. Kullandığı gözlükle az da olsa görebildiğini söyleyen 22 yaşındaki Demirkıran, Açıköğretim Fakültesi’nde Çağrı Merkezi Yönetimi öğrencisi. Bu bölüme kayıt yaptırmadan evvel bir yıl kadar Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Tarih bölümünde okumuş. Bölüm üniversitenin Tınaztepe yerleşkesinde yer alıyor. Demirkıran, ailesiyle yaşadığı Yeşilova’daki evinden art arda Tınaztepe’ye gidip geldiği o günleri “tam bir kâbustu” diye anıyor. Ulaşım-erişim sorunu okulu bırakmasının ilk nedenlerinden olmuş.
“Otobüse bindikten sonra kimi insan bildiğini zannederek yanlış durakta uyarıyor. Keşke yardım istemek zorunda kalmasak”
Demirkıran’a bir öğle vaktinde buluştuğumuz yere, Konak’ın merkezine nasıl ulaştığını soruyorum. Evinin oradaki duraktan otobüse binerken zorlandığını söylüyor. İniş-binişlerde insanlardan yardım alan Demirkıran, “Çoğu insan yardımcı olmaya çalışıyor. Ama kimi insan beklediğim otobüs gelene kadar çoktan binip gitmiş oluyor. Kimi belki o an başka bir işi olduğu için yardımcı olmak istemiyor. Otobüse bindikten sonra da kimi insan bildiğini zannederek yanlış durakta uyarıyor. Keşke yardım istemek zorunda kalmasak. Konuşan otobüs, hayatımızı mükemmel bir hâle getirir” diyor.
“Sanki tren çarpacakmış gibi geliyor”
İzmir’de Ballıkuyu semtinde oturan 22 yaşındaki Kübra Saygılı ise doğuştan görme engelli. Metro yolculuklarında yaşadığı tedirginliği “peronda metroyu beklerken kendimce önlem almama rağmen sanki tren çarpacakmış gibi geliyor” sözleriyle anlatıyor. Açıköğretim Fakültesi’nde sosyoloji öğrencisi Saygılı “Metroya tek başına inip binmem çok zor. Mecburen görevliden yardım istiyorum. Yardımcı olan görevlinin ineceğim istasyondaki görevliye ineceğimi telsizden anons etmesi gerekiyor aslında. Eleman eksikliği olduğundan, belki de iş yükleri arttığından yardım alabilmek için her zaman bir görevliye ulaşamıyorum. Ama trenle peron arasında bir set ve tren durunca açılan kapı olsa kalıcı bir çözüm sağlanabilir diye düşünüyorum. Hem kimseye ihtiyacımız olmaz hem de ölümlü kazalar önlenmiş olur” diyor.
Ortaokul yıllarında görme yetisini tamamen kaybeden 25 yaşındaki Ömer Talay da otobüslere kendi başına binip inemiyor. Yerel yönetimler mezunu Talay, otobüslerde sesli uyarı yapılsın diye önceki yıllarda İBB’ye birçok kez dilekçe yazmış. Her bir dilekçeye yakın zamanda anons sisteminin kurulacağı yanıtı verilmesine rağmen otobüslere hâlâ yardım alarak binmek zorunda olduğunu söylüyor. Talay biraz da sitem ediyor: “Şehirde bizler de varız. Artık bizi fark edin.”
Hoparlör sisteminin hangi aşamada olduğu, otobüslerde sesli anons sistemlerinin ne zaman devreye gireceği bilinmiyor
Sorularımıza ESHOT’tan yanıt alamadık
İzmir’in şehiriçi ulaşımında Menemen, Urla, Kavacık, Ürkmez, Seferihisar gibi bazı uzak ilçelere de giden toplamda bin 790 adet otobüs sefer yapıyor. ESHOT’un 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda 900 otobüsün ve otobüs duraklarının beş yıllığına reklam amaçlı kullanım ihalesini alan bir şirketin otobüslere, aktarma merkezlerine ve duraklara toplamda bin 820 adet sesli ve görüntülü dijital yolcu bilgilendirme platformları kuracağı belirtildi ve genel müdürlüğün faaliyetleri geçen yıl onaylandı. 2021 Yılı Faaliyet Raporu’nda ise otobüslerin özelliklerinden bahsedildiği bölümde “Duraktayım” uygulamasına da değinilerek “otobüsün dışından durağa sesli olarak otobüs bilgilerinin anons edildiği” ve ayrıca “otobüs içinde şimdiki durak ve sonraki durak bilgilerinin sesli olarak anons edildiği” ifadelerine yer verildi.
Bazı otobüslere konulan dijital ekranlarda şirket reklamları ve sağlık konusunda bilgilendirme notları yayımlanmaya başlandı ama ‘gelecek durak’ bilgileri belirtilmediği gibi özellikle de görme engelliler için otobüsün içinde ve dışında durak isimleri anons edilmiyor hâlâ. Sesli uyarı için araçların içine ve dışına monte edileceği duyurulan hoparlör sistemiyle ilgili çalışmanın hangi aşamada olduğu, otobüslerde sesli anons sistemlerinin ne zaman devreye gireceği bilinmiyor. Görme engellilerin şehiriçi ulaşım araçlarıyla ilgili sorunları bağlamında İBB’den bir röportaj talep ettik. Ancak sorularımızı yazılı olarak iletmemize rağmen ESHOT Genel Müdürlüğü’nden şimdiye kadar yanıt verilmedi.
2020’de Ankara’da Beşevler Metro İstasyonu’nda görme engelli Tahir Kermen, vagonların arasından raylara düşerek hayatını kaybetti
Görme engeli olan yurttaşların kendi başına binmekte güçlük çektiği diğer bir ulaşım aracı ise metro. Metro istasyonlarında peronla tren arasında otomatik kapılı bariyerlerin olmaması görme engelliler için hayatî bir risk teşkil ediyor. 2020’de Ankara’da Beşevler Ankaray İstasyonu’ndan Kızılay’a gitmek isteyen görme engelli ve bir çocuk babası 34 yaşındaki Tahir Kermen, vagonların arasından raylara düşerek hayatını kaybetti. Kermen perondayken onu hiç kimse görmediğinden trene binmek isterken raya düştüğü dahi kamera kayıtları incelendikten sonra fark edilebilmişti. Olayın ardından yöneticilerden, metro istasyonlarında hangi yönün hangi istikamete karşılık geldiğini belirten sesli, kabartma yazılı uyarı ve peronla tren arasına otomatik kapılı bariyer sistemlerinin konulmasını isteyen görme engellilerin talepleri hâlâ karşılanmadı.
Tedbirler sürücülü-sürücüsüz ayrımına göre değişiyor
Metrolarda otomatik kapılı bariyer sistemine ilişkin belli bir standart bulunmuyor. ABD, İngiltere, Rusya, Japonya ve Çin’de bazı metro hatlarında örnekleri görülebilen sistem, Türkiye’de ise İstanbul’da Üsküdar-Çekmeköy, Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hatlarında ve Eskişehir’deki tramvay hattında var. Düzenek perondaki sabit camlı bariyerin kapıları tren peronda durduğu anda trenin kapılarıyla birlikte açılma mantığına göre çalışıyor. Bariyer sistemi sürücüsüz metrolarda yolcuların can güvenliği gerekçesiyle daha metro inşa edilirken konuluyor. Örneğin Üsküdar-Çekmeköy sürücüsüz metrosu bunlardan biri. İzmir’de Üçyol-Buca arasında yapılacak metro hattı da sürücüsüz olduğu için proje dosyasına göre orada da bu kapılar yapılacak.
Ancak şehirlerdeki metro hatlarının büyük bir çoğunluğu sürücülü. Güvenlik tedbirininse sürücülü-sürücüsüz ayrımına göre değiştiği görülüyor. Oysa “hafif raylı sistemler” olarak tanımlanmasına rağmen ülkedeki demiryolu ulaşımında en süratlisi olan metrolar istasyona çok hızlı giriyor ve metroların tehlike anında durma imkânları yok. Metrolar, görme engelliler hesaba katılmadığı gibi peronda insan kalabalığı arttığında, yolcular herhangi bir sağlık sorunu yaşadığında olası bir raya düşme olayını önleyecek tertibat düşünülmeden inşa edilmiş. Peki Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi kentlerin mevcut sürücülü metro hatlarında otomatik kapılı bariyer, sisteme sonradan entegre edilebilir mi?
“Sürücüsüz metrolarda peron kapı sistemi ile sinyalizasyon sistemi birlikte tasarlanıp uygulanıyor”
Perona sabit bir bariyer ve o sabit bariyerin belli noktalarına otomatik açılıp kapanan kapıların konulduğu mekanizmada trene iniş-biniş sağlanabilmesi için peron kapılarıyla tren kapılarının eşleşmesi gerekiyor. Raylı sistemler araştırmacısı Ömer Tolga Sümerli, hâlihazırdaki metro hatlarına otomatik kapılı bariyer sisteminin kurulabilmesi için ana sinyalizasyon sisteminde değişikliğe ihtiyaç olduğunu ve aynı tip vagon kullanılmasının işi kolaylaştıracağını anlatıyor. Her vagonun kapı eşiğinin farklı olduğuna dikkat çeken Sümerli, “Türkiye’de aynı metro hattında farklı markaların ürettiği vagonlar kullanılabiliyor. Örneğin İzmir metrosunda ilk kullanılmaya başlanan vagonlar İtalya’dan alınmıştı. Yıllar içinde bir grup vagon da Çin’den getirtildi. Perona yapılacak yarım ya da tam kapalı bariyer ise üzerinde belli yerlerinde kapılar olup perona monte edilen sabit bir parça. Dolayısıyla hatlarda kapı eşikleri aynı olan vagonlar kullanılmalı ki, istasyonlara bir çeşit kurulacak bariyer-kapı sistemiyle uyumlu çalışabilsin” diyor.
Sümerli, peronlara konulacak kapının ana sinyalizasyon sistemiyle entegre edilmesi gerekeceği için de hem trene hem de raya ilave sensörlerin ekleneceğini söylüyor: “Yapılabilir mi? İmkânsız değil ama işin içine yazılım da gireceği için maliyetli bir iş. Önemli bir kaynak ayrılması lâzım. Bu yüzden sürücüsüz metrolarda peron kapı sistemi ile sinyalizasyon sistemi birlikte tasarlanıp uygulanıyor. Ama mesela Japonya’da yüksek hızlı tren hatlarında yarım boy bariyerler var. O bariyerlerin kapıları biraz daha geniş açılıyor. Türkiye’de yapılacak uygulamalarda belki oradakilerden esin alınabilir.”
“Kullandığımız dışlayıcı dilin farkında değiliz”
Mehmet Bulut, bir gün Bornova’da karşıdan karşıya geçerken otobüsün altında kalmaktan son anda kurtulduğunu söylüyor. Sevgi Demirkıran ise şimdiye kadar hayatî risk oluşturacak bir durumla karşılaşmamış ama yürürken bir anlık dikkatsizlik sonucu küçük kazalar yaşandığını anlatıyor. O kazalarda insanların üslûbundan, kullandığı dilden duyduğu rahatsızlığı şöyle tarif ediyor:
“Bazen insanlarla çarpışıyoruz. Sonra diyorlar ki, görmüyor musun? Evet diyorum, görmüyorum! Sonra aşağılarcasına niye tek başıma dışarı çıktığımı sorguluyorlar. Böyle zamanlarda elbette kendimi savunuyorum ama insanın psikolojisi her zaman aynı olabilecek diye bir kaide yok. İnsan bazen içine kapanabilir. O davranışlar nedeniyle hayata küsüyorum ben. Aslında sosyalleşmeyi, arkadaşlarımla buluşmayı seven biriyim. Ama canıma tak ettiğinde tamam diyorum. Bu dünya benim durumumda olan insanlar için değil. O zaman hep evde oturayım… Galiba toplum olarak etrafımızda olanı biteni pek görmüyoruz ya da kullandığımız dışlayıcı dilin farkında değiliz.”
TÜİK istatistik paylaşmıyor; sorunlar hayatî
Türkiye’de görme engellilere ilişkin ilk araştırma Konsensus Araştırma Şirketi tarafından yapıldı. Türkiye Engelliler Araştırması’na göre 2002’de 65 milyon nüfuslu ülkede 77 bin görme engelli birey vardı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2011 yılında Türkiye’de en az 1 milyon 39 bin görme engelli birey yaşadığını kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), görme engellilerle ilgili bir istatistik paylaşmadığı için görme engelli nüfus sayısı güncel olarak bilinmiyor ama şehirlerde görme engelli bireylerin baş etmeye çalıştığı sorunlar hep aynı.
Toplu taşıma araçlarını kullanmalarının dışında sadece yaya olarak dışarı çıktıklarında da pek çok engelle karşılaşıyorlar. Kaldırımlardaki kabartmalı sarı çizgi diye bilinen kılavuz yolun kalitesiz malzemeden üretilmesi, çabuk deforme olması, üzerine araç park edilmesi, kör bir noktada sonlandırılması, güzergâhtaki sivri uçlu tabelalar, dükkânların gelişigüzel koyduğu malzemeler ve kılavuz yolun dalı o yöne eğilen bir ağacın yanından geçirilmesi görme engellilerin yaya olarak ulaşımını güçleştiriyor. Görme duyusuna göre düzenlenen trafikteyse lambaların kırmızıdan yeşile geçişini belli edecek sesli uyarı hâlâ bir kural hâline gelebilmiş değil. Çoğu yerdeki ışığın ya sesi yok ya da sesi kısılmış vaziyette.