MEB’e bağlı ortaokullarda 2022-2023 eğitim öğretim yılı için müfredata seçmeli olarak “Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” dersi eklendi. | Fotoğraf: Pexels. (Temsili)

7 Ekim 2022

Dersimiz iklim değişikliği: “Önemli bir adım, ama hedef kültürel dönüşüm yaratmak olmalı”

Seher Solmaz

Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği dersi müfredata eklendi. Eğitmenlere göre bu önemli, ancak güçlendirilmesi gereken bir adım: Asıl hedef okullarda bütünsel olarak kültürel bir dönüşüm yaratmak olmalı

Okullar 12 Eylül’de açıldı. 2022-2023 eğitim öğretim yılının başlamasıyla, yüzyılın en büyük tehdidi iklim krizi Türkiye’de ilk kez müfredatta yerini aldı.

Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ortaokullarda okutulan Çevre Eğitimi dersinin adı, Paris İklim Anlaşması kararları, MEB’in Stratejik Planı, çeşitli kurum ve kuruluşların eylem planları ve şûra kararları dikkate alınarak, bu yıl Nisan ayında “Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” olarak yeni dönemde müfredata eklenmek üzere değiştirilmişti.

Ortaokul 6, 7 ve 8. sınıflarda, haftada iki ders saati olmak üzere, yılda toplam 72 saat gösterilecek olan dersin içeriği “insan ve doğa”, “döngüsel doğa”, “çevre sorunları”, “küresel iklim değişikliği”, “iklim değişikliği ve Türkiye”, “sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu teknolojiler” olmak üzere altı üniteden oluşuyor.

İklim krizi konusunda öğrenciler kaygı yaşıyor

Ancak ders zorunlu değil, seçmeli. Devlet okullarında eğitim gören beş milyona yakın ortaokul öğrencisinin kaçının bu dersi seçtiğine dair şu aşamada herhangi bir veri yok. Bunun üzerine, okullar açıldıktan iki hafta sonra resmî sayıyı öğrenmek için ulaştığımız Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul İl Milli Eğitim bürosu, ellerinde buna dair henüz bir veri olmadığını dile getirdi.

Örneğin, Gezegen’e konuşan MEB’e bağlı bir ortaokuldan Fen Bilgisi Öğretmeni olan Selin* öğretmen, okullarında “Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” dersinin seçilmediğini dile getiriyor. Ancak, Selin öğretmen, MEB’in ders kapsamında Öğretmen Bilişim Ağı’nda (ÖBA) 21 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında öğretmenlere çevrimiçi tanıtım semineri verildiğini de ekliyor.

Selin öğretmene göre “Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” dersi seçmeli de olsa, müfredata girmesi önemli bir gelişme: “Öğrencilerin daha da bilinçlenmesi açısından verilmiş en iyi kararlardan biri bence. İklim değişikliğinin önemi konusunda öğrencileri ne kadar bilinçlendirirsek gelecek nesillere o kadar yaşanabilir bir dünya bırakmış oluruz.”

“Öğrencilerim yaşanabilir bir dünya istiyor, bu yüzden derste çok aktifler”

Selin öğretmen bu yarı yıl için şu anda dersin seçilmediğini belirtse de ikinci yarı yılda derse başlayacakları konusunda umutlu. Ancak bunun, iklim krizi konusunu derslerinde işlemedikleri anlamına gelmediğini vurguluyor. “Fen Bilimleri dersinde ve eski adıyla Çevre Eğitimi seçmeli dersinde iklim değişikliği ve çevre ile ilgili konuları, ben bilhassa detaylı işledim ve işlemeye devam ediyorum. Sera gazlarının  atmosferde birikerek dünyada sıcaklığın artmasına neden olduğunu, bunun sonucunda da buzulların eridiğini, ani sel baskınlarının oluştuğunu, kuraklıkların görülmeye başladığını, iklim değişikliklerinin oluştuğu öğrencilerle tartışıyoruz” diyor Selin öğretmen. Kirlilik de öğretmenlerin üzerinde durduğu sorunlardan biri. “Fosil yakıtların yanması sonucu oluşan gazların (CO2, SO2, vb.) havadaki su buharı ile kimyasal tepkimeye girerek asit yağmurlarına neden olduğunun ve bunun da doğaya ne gibi zaralar verdiğinin de üzerinde duruyoruz. Bunun yanında doğal çevrenin kirlenmesinde hızlı nüfus artışı, üretimin artması, doğal kaynakların aşırı kullanımı, endüstriyel ürünlerde, tarım faaliyetlerinde kullanılan kimyasalları da derste işliyoruz.”

Peki, öğrencilerin derse olan ilgisi ve katılımı nasıl? Selin öğretmen, sınıfındaki öğrencilerinin derse oldukça fazla ilgi gösterdiklerini ve sürekli söz almak istediklerini anlatıyor. “Öğrencilerim yaşanabilir bir dünya istiyor. Bu yüzden derste çok aktifler. Dijital bir dünyada çocuklar bilgiye daha çabuk ulaştıklarından konu hakkında bilinçli olarak derse katılıyorlar,” diyor. “İklim krizinin yaratacağı sonuçları sınıfta yaratıcı bir şekilde gerek şiirlerle, resimlerle ve drama çalışmalarıyla anlatıyorlar.” Selin öğretmen ayrıca iklim krizi ile ilgili olarak öğrencilerinin kaygılandığını gözlemlediğini ekleyerek, bu konuda sadece öğrencilerin değil, ailelerinin de bilinçlenmesi gerektiğinin altına çiziyor.

“Ders seçmeli olmaktan çıkarılmalı”

Eğitim Reformu Gelişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, ”Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” dersinin müfredata eklenmesini önemli, ancak güçlendirilmesi gereken bir gelişme olarak değerlendiriyor. Arık, öncelikle “ders seçmeli olmaktan çıkarılmalı” diyor. Ancak, dersin zorunlu olması durumunda da bazı kritik konuların ve soruların ortaya çıkabileceğini de dile getiriyor Arık. “Örneğin bu derste nasıl bir değerlendirme yapılacağı ortaya çıkan bir soru. Bu nedenle, neden böyle bir derse ihtiyaç duyulduğunun hatırlanması ve buna göre bir yol izlenmesi gerekiyor. İklim ve biyolojik çeşitlilik krizleri içindeyiz. Eğitim yoluyla bu krizlerin günümüzdeki etkilerine ve gelecekteki olası etkilerine hazırlanmalı, eğitimin ‘onarıcı’ rolünü güçlendirmeliyiz.”

Arık’a göre mesele sadece zorunlu ya da seçmeli bir ders eklemekten öte. Dersi güçlendirmeye yönelik atılacak adımların sadece öğrencilerin  bilgi edindirmesi ile sınırlı olmaması gerektiğinin altını çiziyor ve okullarda bütünsel olarak kültürel bir dönüşüm hedeflenmesi gerektiğini savunuyor. “Okul binalarından, bahçelerine, derslerin yapılandırılmasından sosyal duygusal öğrenme alanına çok farklı veçheler düşünülerek planlama yapılmalı,” diyor. “Birkaç gün önce MEB İklim Değişikliği Eylem Planı’nı yayımladı. Bu plan daha çok konuşulmalı ve hem mevcut haliyle uygulanması hem de güçlendirilmesi desteklenmeli.”

“İklim ve biyolojik çeşitlilik krizleri içindeyiz. Eğitim yoluyla bu krizlerin etkilerine hazırlanmalı, eğitimin ‘onarıcı’ rolünü güçlendirmeliyiz”

Arık ayrıca, ders programının ilk bakışta yoğun olduğunu ve ülkenin farklı bölgelerinde farklı konulara ağırlık verilmesinin önemli olabileceğini söylüyor: “Türkiye’de farklı bölgelerde, okul türlerinde, seviyelerde farklı konulara ağırlık verilmesi önemli ve uygulamada esneklik olması kıymetli olur. Örneğin, Güneydoğu Anadolu’da o bölgeye özgü sorunlar ve çözüm önerilerine yer verilmesi, Marmara’da bunun farklılaşması. Bunun için de öğretmenlerin ek kaynaklarla, bilgilerle, araçlarla desteklenmesi önemli.”

“Derse ilkokuldan başlanmalı”

Başka bir okulda ilkokul öğretmeni olan Sinan* öğretmen ise “Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği” dersinin ortaokul müfredatında yer almaya başlamasının çevreye zarar veren ve iklim değişikliğine neden olan durumlara karşı sivil toplum hareketinin güçlenmesine yardımcı olacağını düşünüyor. Sinan öğretmen, seçmeli dersin sadece ortaokullarda değil, öğretmenlik yaptığı ilkokul sınıflarında da müfredata girmesi gerektiği görüşünde. “Maalesef öğrencilerimiz iklim krizi, küresel ısınma ve ekolojik çeşitlilik gibi kavramları bilmiyorlar. Okulumuzun ilkokul olması ve öğrencilerimizin küçük yaş grubu olması bunları öğrenmelerine engel değil” diyor.

Sinan öğretmen, öğrencilerinin küçük yaşta olmasına rağmen, mevsimine uymayan hava sıcaklığının, fırtınaların, aniden yağan ve sele neden olan yağışların farkında olduğunu ve bu yüzden kaygılandıklarını gözlemlediğini belirtiyor. Bu nedenle, küçük yaşta iklim krizi konusunda bilinçlendirme çalışmalarının başlatılması gerektiğini vurguluyor. “Erken yaşlarda çevre ve iklim değişikliği konusunda bilinç edinmeleri çok daha önemli. Çevre ve İklim Değişikliği dersi ilkokuldan başlanmalı diye düşünüyorum.”

İklim Değişikliği Eylem Planı’nda neler var?

İklim Değişikliği Eylem Planı tanıtım toplantısı Eylül ayı sonunda, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Petek Aşkar’ın katılımıyla Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda düzenlendi. Eylem planında paydaşlarla ortak çalışmalar planlamak ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla yedi ana başlık üzerinde durulduğu açıklandı. Söz konusu başlıklar şunlar:  “İklim değişikliğinin etkileri hakkında eğitim kurumlarında farkındalık ve bilinçlendirme çalışmalarının yapılması”; “iklim değişikliği sonucunda oluşabilecek afetler ve bu afetlere karşı alınabilecek önlemler”; “enerji verimliliği ve enerji tasarrufu”; “su kaynaklarının korunması ve su tasarrufu”; “hava, su ve toprak kirliliği”; “geri dönüşüm ve sıfır atık”; “iklim değişikliğinin çevre ve halk sağlığı üzerindeki etkileri.” 2025 yılı sonu itibarıyla ise her tür ve seviyedeki öğretim programlarının, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda çevre ve iklim değişikliği konularına uyumlu şekilde güncelleneceği belirtildi.

 

* Görüşlerine başvurulan öğretmenlerin anonim olmalarını sağlamak amacıyla gerçek isimleri kullanılmamıştır.