İzmir’in Balçova ilçesine bağlı Bahçelerarası mahallesinin genel görünümü. | Kaynak: Wikipedia.

Haber

DOSYA

14 Mayıs 2024

İzmir’in tartışmalı imar planı yürürlükte: “Tarım arazileri sermaye gruplarında”

Sercan Engerek

Bahçelerarası’nda tarım arazisi ve evi “turizm-ticaret alanı” olarak gösterilen Güleryüz: “Bir asırdır buradayız. Geçimimizi yıllarca tarımcılıkla sağladık. Bizi büyük şirketlerle karşı karşıya getirdiler. Plana göre arazimize konut yapma hakkımız dahi yok.”

İzmir Toprak Koruma Kurulunun “tarım dışı planlanabilir” kararından sonra yapılaşmaya açık hâle gelen İnciraltı mevkii için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı imar planının yankıları sürüyor. Bahçelerarası Mahallesi’nde dedelerinden devraldığı çiftçiliği uzun yıllar sürdürmüş olan ve hâlen orada yaşayan mülk sahibi Ayten Güleryüz, imar planında arazisinin “turizm-ticaret alanı” olarak gösterildiğini, bu nedenle bağımsız bir konut projesi uygulamalarının mümkün olmadığını belirtti. Tarım vasfından çıkarılan arazilerde konut ile ticaret-turizm merkezlerinin yapılmasını öngören İnciraltı planının hazırlanmasında aktif rol oynayan İnciraltı Gelişim Derneği’nin (İNGE-DER) Başkanı Tayfun Karabulut ise İnciraltı’yla ilgili yapı projesinin hazır olduğunu ancak projeyi daha sonra açıklayacaklarını söyledi. 

Bölgede yıllar içinde tarım faaliyetinin azalmasında sulama suyu sorunu ilk sıralarda yer alıyor. Su sorununu ortaya çıkaran temel neden tarım arazilerinin çevresine yapılan büyük alışveriş merkezleri olarak gösteriliyor. Aileden çiftçi olan 42 yaşındaki Kemal Cihan, inşa edilen AVM’ler yüzünden yıllar geçtikçe yeraltı sularının azaldığını, yeraltı sularına deniz suyu karıştığını ifade etti. Cihan, “Burası tarım bölgesi olmasına rağmen devletten hiçbir teşvik alamadık. Yıllardır kendi yağımızla kavruluyoruz. Su sorunu da baş gösterince işler iyice zorlaştı. Hâlbuki Balçova Barajı bu bölgenin tarım suyu ihtiyacını karşılamak için yapılmıştı. Ama baraj açıldıktan sonra sadece birkaç yıl su verilebilmiş. Sonra bir damla su alamadık” dedi.

“Proje var ancak şimdi açıklayamayız”

İzmir’in Balçova ilçesinde son 35 yılda imar planlarına konu olan birinci, ikinci, üçüncü derece doğal sit statüsündeki İnciraltı ve Bahçelerarası Mahalleleri için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yeni bir imar planı hazırladı. Revize edildikten sonraki hâliyle Aralık 2023’te yeniden askıya çıkarılan İnciraltı Turizm Merkezi 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planları doğrultusunda İmar Kanunu’nun 18. maddesine göre bölgenin parselasyon planı yapılacak. Şahıslara ait her bir arazinin yüzde 40’ından fazlası kamu hizmetleri için kullanılmak üzere kamuya terk edildikten sonra mevcutta büyüklükleri 1 ile 60 dönüm arasında olan tarımsal nitelikli arazilerden iddiaya göre ikişer dönümlük imar parselleri çıkarılacak. Plana göre bölgede üçer katlı turizm-ticaret yapıları, ikişer katlı konutlar ve birer katlı günübirlik tesisler inşa edilecek.

İmar planı uygulama süreciyle ilgili bilgi veren İNGE-DER Başkanı Tayfun Karabulut, “Şimdi altlıklar yapılıyor. 18. madde uygulamasını yapacak arkadaşlar mayıs ayı içinde çalışmaya başlayacak. Önümüzdeki günlerde burada artık haritacıları göreceğiz” dedi. Karabulut, “İnciraltı’yla ilgili yeni plana göre bir proje hazırlandı mı?” sorumuza şu yanıtı verdi: 

“Var ama bunu sizinle paylaşırsam kamuoyuyla da paylaşmış olacağım. Çünkü biz dernek olarak bu sürecin artık içindeyiz. Çevre Bakanlığı’nın da burada bir güven telkini var. O güveni karşılıklı sağlayabildik. Dolayısıyla bu sorular için biraz erken. Yakında çok özel bir mimarî tasarım açıklanacak.” 

“İl Toprak Koruma Kurulunun kararı hukuken düştü”

İnciraltı ve Bahçelerarası Mahallelerinde imar ve yapılaşma yolunu açan İzmir İl Toprak Koruma Kurulunun 23 Eylül 2020’de aldığı “tarım dışı planlama yapılabilir” kararında planlama çalışması yapılmak istenen 711 hektarlık alanın yaklaşık 471 hektarlık kısmının “dikili ve mutlak tarım arazisi” 240 hektarlık kısmının ise “marjinal tarım arazisi” olduğu belirtildi. Ancak Kurul, oy çokluğuyla marjinal tarım arazisi vasfında olan kısım için “planlama yapılmasında sakınca olmadığına” dikili ve mutlak tarım arazisi vasfında olan kısmın da “kamu yararı kararı alınması şartıyla planlama çalışmasına dâhil edilmesine” karar verdi. Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi karara şerh düştü. 

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, daha önce bölgeyle ilgili marjinal tarım arazisi statüsünün farazi bir şekilde “toprakta bor sorunu var” diyerek verildiğini belirtiyor. “Tamamının ‘mutlak tarım arazisi’ olarak değerlendirilmesi durumunda bölge tarım dışına çıkarılmayacaktı” diyen Çakıcı, İl Toprak Koruma Kurulunun kararının ise zamanında bir proje önerilmediği için hukuken düştüğünü söylüyor:   

“Tarım dışı planlamaya açılan marjinal tarım arazilerinde doğrudan inşaat yapamazsınız. Sadece eko-köy, seracılık gibi özel projeler uygulayabilirsiniz. Ayrıca tarım dışına çıkarılan araziler hakkında kanuna göre iki yıl içinde bir proje önerilmesi gerekiyor. İnciraltı’yla ilgili imar planı 14 Mayıs 2023 seçimlerinden üç gün önce askıya çıkarıldı. Kurul ‘tarım dışı planlama yapılabilir’ kararını ise 23 Eylül 2020’de verdi. Bu süreçte somut bir proje önerilmedi. Dolayısıyla Toprak Koruma Kurulunun kararı hukuken düşmüş durumda.”

Bölgedeki arazilerin yarısı sermaye gruplarınca toplandı

Tarihi mandalina üreticiliği, çiçek, sebze yetiştiriciliği ve seracılıkla başlayan Bahçelerarası ve İnciraltı’nda aileler geçimini sahibi oldukları veya kiraladıkları tarlalarda çiftçilik yaparak sağladı. Birçok aile tarımcılığın genel sorunları, bölgede ortaya çıkan sulama suyu sorunu nedeniyle çiftçiliği bırakmak zorunda kalırken bölge tarımında çalışan işçi sayısı da giderek azaldı. Ancak 100 ila 120 aile hâlâ tarımcılığı sürdürüyor. 

Kemal Cihan, Bahçelerarası’nda dedelerinden kalan topraklarda hâlâ tarımcılığı devam ettirenlerden. Anne ve babası yaşlanınca işleri devralan Cihan, iki dönümü kendine ait olmak üzere toplamda 27 dönüm tarlada kasımpatı, biber, patlıcan; sebze, çiçek yetiştiriyor. Kışınsa seracılık yapıyor. “Biz buranın son köylüleriyiz” diyen Cihan, bölgedeki tarım arazilerinin mülkiyetiyle ilgili şunları söylüyor:

“Araziler dedelerinden, babalarından çocuklara intikal ettiği için hisseli. Kardeşlerden biri maddî anlamda zora düştüğünde ya da kardeşler arasında anlaşmazlık çıktığında hissesini satabiliyor. Dışarıdan hisseyi alansa bu kez diğer hissedarlara izaleyi şüyuu (ortaklığın giderilmesi) davası açıyor. Davalar kardeşlere karşı arazide tek hissesi olan o kişinin lehine sonuçlanıyor genelde; arazinin tamamı kardeşlerden çıkıyor. Bu şekilde geçmişi tarımcılığa dayanan onlarca aile burayı bırakıp gitmek zorunda kaldı. Bölgede arazilerin yüzde 50’sinden fazlası maalesef büyük firmaların eline geçti. Alanlar zaten buraya tarım yapacağım gözüyle bakmıyor. Mesela bir Alman şirketi 300 dönüme yakın yer topladı. Bu arazileri alan kişilerin hiçbirinin tarımla işi yok.”

Sahil kıyısındaki konumuyla dikkat çeken Bahçelerarası ve İnciraltı’nda kime sorsanız aynı yanıtı veriyor: “Bölgedeki tarım arazilerinin yarısı büyük şirketler tarafından toplandı!” Yereldeki çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre inşaat, otel, turizm, restoran, galericilik gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren Akgerman, Kâya ve Dabak ailelerinin; İZKA İnşaat, Zorlu Holding gibi birçok sermaye grubunun bölgede dönümlerce arazisi bulunuyor.

“Bizi mutlu eden parseli küçük tutmak oldu”

İnciraltı ile Bahçelerarası’nda yaklaşık 2 bin 200 hissedarın olduğunu bildiren İNGE-DER Başkanı Karabulut da bölgedeki mülkiyet değişimini doğruluyor. Ölümlerle birlikte hisselerin küçüldüğünü söyleyen Karabulut, “Bir arazinin içinde en az iki, en çok 30 hisse var. Bu hisselerden biri el değiştirdikten sonra eğer satın alan kişi bir simsarsa hemen o arazinin tamamını icra yoluyla satın almaya çalışıyor. Ata mirasın var. Satmak istemiyorsun ama hisseli olduğu için tek başına söz sahibi de olamıyorsun. Yabancı hissedarlar yüzünden gözyaşıyla arazisini satan çok oldu” diyerek ekliyor: 

“O yüzden bu imar planında bizi mutlu eden parseli küçük tutmak oldu. Diyelim ki Özdilek emsali verilmiş ama imar parseli 20 dönüm yapılmış olsun. Toplam 30 kişi olacağız. Para olmadığı için kimsenin birbirinden satın alma şansı yok. Aramızda kim güçlüyse tüm hisseleri o alacak. Ama parsellerin küçük olduğunu düşünelim. Örneğin iki dönümlük konut parseli… O zaman herkes kendi başına ya da üç hissedar mülkiyetine devam ederek buradaki hayatını terk etmeyecek. Belki diyecek ki arazideki hissemi satmayıp beş dönümlük otel projesine ortak olmak istiyorum.” 

 “Evimizi, tarlamızı turizm-ticaret alanı olarak ilân etmişler”

Bahçelerarası’nda çiftçi bir aileden gelen 61 yaşındaki Ayten Güleryüz* dedelerinden kalan 4,5 dönümlük tarlada annesinden devraldığı sebze ve çiçek yetiştiriciliğini 30 yıl boyunca sürdürdü. Hâlen Bahçelerarası’nda tarlasının içindeki evde oturan Güleryüz, tarımda maliyetlerin artması, işçi çalıştıramaması gibi nedenlerle pandemi döneminde çiftçiliği bıraktı. 

Mahallenin eski günlerinden bahseden Güleryüz, “Burada yetiştirdiğimiz çiçekler yurtdışına gönderilirdi. İstanbul’a mandalina, sebze buradan giderdi. Çoğu aile malûm sebeplerle tarımcılığı bıraktı. Ben de artık kendime yetecek kadar ekiyorum. Anne ve babaları vefat edince çok az kişi çiftçiliği devam ettirdi” diyor. 

Güleryüz, Çevre Bakanlığı imar planını hazırlarken kendisi gibi çevresindeki mülk sahiplerinden görüş almadığı, planda arazisi ticaret-turizm alanı olarak belirlendiği için tepkili: 

“Bir gün öğrendik ki evimizi, tarlamızı turizm-ticaret alanı olarak ilân etmişler. Burada yıllardır süregelen bir yaşamımız var. Ekip biçiyoruz. Doğayla, toprağımızla iç içeyiz. Düşünebiliyor musunuz; plana göre konut yapma imkânımız bile yok. Bizim arazinin de içinde olduğu ada ve altı parselde tek bir turizm-ticaret projesi uygulanacak. Ama projenin ne olduğunu bilmiyoruz. Bizi bilmediğimiz bir projeye dâhil ettiler. Sonradan arazi satın alanların hepsi şirket. İçlerinde mafya kılıklı insanlar var. Devlet bu imar planıyla bizleri o kişilerle ortak etti. Dosyamız hazır. İzaleyi şüyuu davası açacağız.” 

İnciraltı Plajı hâtıralarda  

İnciraltı-Bahçelerarası bölgesi, 1989’da “turizm merkezi alanı” ilân edildikten sonra farklı dönemlerde birçok imar planına konu oldu. Bölgenin “turizm merkezi” ilân edilmesi İnciraltı ve Bahçelerarası’nın tarımcılıkla gelen tarihinin paralelinde önemli bir yer tutan deniz kültürüne ve Balçova’nın termal suyu dolasıyla sağlık turizmi potansiyeline dayandırılıyor. 1950’li yıllarda İzmir Belediyesi imar müdürü Rıza Aşkan tarafından Bahçelerarası ile İnciraltı’nın kıyı kesiminde 30 kilometrelik hattın plaj, gazino, bin kişilik soyunma kabini ünitesi, 68 konut, çarşı, dükkânlar, çocuk oyun parkı ve otopark barındıracak biçimde düzenlenerek kullanıma açılması bugün hâlâ “İnciraltı Plajı” adıyla toplumsal bellekteki yerini koruyor. 

Mimar Emel Kayın, Belediye Kampı olarak faaliyet gösteren bu tesisin dışında, bölgede çadırlı ve sinema perdeli ESHOT Kampı, derme çatma bir kurguya sahip diğer çadırlı kamplar ile bölgenin sonunda yine çadırlı bir kamp olan, ancak gazinosu ve hizmet birimleri de bulunan Astsubay Kampı bulunduğunu yazıyor. Bu düzenin 1960’lara kadar sürdüğünü belirten Kayın, “İnciraltı’nın erken plaj yapılaşmasında doğa gözetilmiş, 1970’lerden sonra ise ölçek değişmeye başlamıştır” diyor.

Eski planlar iptal edildi, yenileri hakkında dava açıldı 

İnciraltı-Bahçelerarası 1989’da turizm merkezi alanı ilân edildikten sonra 2000’lerin başında bölge hakkında imar planı çalışmaları hızlandı. İzmir’in EXPO (Dünya Fuarı) 2015-2020 adaylığında yer olarak İnciraltı’nın belirlenmesiyle Çevre ve Şehircilik ile Kültür ve Turizm Bakanlıkları, İzmir Büyükşehir Belediyesi İnciraltı-Bahçelerarası’yla ilgili 2007, 2009, 2011, 2012 ve 2013 yılında birbirine benzeyen imar planları hazırladı. 

İmar planları ekili dikili araziler, doğal çevre, tarım, orman, lagün, sulak alan ve ekoloji gibi konularda koruma-kullanma dengesi gözetilmediği için meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları tarafından dava edildi. TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi 2013’te imar planları hakkında şu açıklamayı yaptı:

“2013’te Balçova ilçesinde mevcut 110 bin metrekare AVM alanı bulunmaktayken, EXPO planı ve Üçkuyular’daki henüz uygulanmayan 100 bin metrekarelik AVM alanı da dâhil olmak üzere bölgede yaklaşık 400 bin metrekare AVM alanı önerilmektedir. Bu alan da 10 adet Göztepe Spor Tesisi veya 20 adet Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi alanına eşittir.”

Dönemin Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar ise 2013’teki imar planlarını “İnciraltı’nın cazibesini artırarak konut yatırımcısını bölgeye çekecek bir planlama yaptık” sözleriyle savundu.

Çevre Bakanlığı, bugünkü İnciraltı Turizm Merkezi 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planlarını da İzmir İnciraltı Termal Turizm Merkezi sınırlarını genişleten 29 Ocak 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararından sonra hazırladı. Planlara mahkemenin iptal ettiği Körfez Geçit Projesi’nin işlenmesi büyük tepki çekti. İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB), Balçova ve Narlıdere Belediyeleri planlara itiraz etti.   

Önceki dönem İzBB Başkanı Tunç Soyer, planları “bilgilendirilmediğimiz ve bize gösterilmeden hazırlanan planlar” diye yorumladı. Soyer, İzBB’nin İnciraltı için yaptığı taslak imar planı çalışması 2018, 2019, 2020 yıllarında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na iletilmesine rağmen bakanlığın planları değerlendirmeye almadığını açıkladı:

“Belediyemizce Turizm, Ticaret, Konut kullanımlarında belirlenen inşaat alanı, bakanlık tarafından onaylanan planda yaklaşık iki katına çıkartılmıştır. Bizim önerdiğimiz planda kıyı boyunca tüm İzmir halkının dinlenme, eğlenme ve rekreatif ihtiyaçlarının karşılanması adına büyük kentsel yeşil alanlar ayrılmış, bakanlık tarafından onaylanan planda ise kıyı alanı üst ölçekli planlara aykırı olarak büyük ölçüde yapılaşmaya konu edilmiştir.”

Soyer, 2023’ün temmuz ayında katıldığı bir programda imar planları hakkında dava açacaklarını duyurdu. Eylül ayında ise TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) dava açtı. Planlar Çevre Bakanlığı tarafından revize edildiği duyurulmasından sonra Aralık 2023’te yeniden askıya çıktı. TMMOB İKK, yerel seçimlerden sonra 5 Nisan’da yaptığı basın açıklamasında ise 31 Mart’ta seçilmiş olan İzBB Başkanı Cemil Tugay ile Balçova Belediye Başkanı Onur Yiğit ve Narlıdere Belediye Başkanı Erman Uzun’a şu sözlerle seslendi: “Tarım alanlarının korunması ve artırılması üzerine program hazırlatan partinin belediye başkanları İnciraltı’na itiraz etmek zorundadır. Belediye başkanları bu sürece sahip çıkmalı.”   

İnciraltı bölgesi hava fotoğrafları. İzmir Büyükşehir Belediyesi 2 Boyutlu Kent Rehberi görüntüleri kullanılarak üretilmiştir. | Kaynak: Ilgaz Su Aktaş.

“Kaçak yapılar plana emsal olamaz” 

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve şehir plancısı Ilgaz Su Aktaş, İl Toprak Koruma Kurulunun 2010’da bölgeyi tarım dışı kullanıma açan kararının, art arda onaylanan imar planlarının TMMOB’a bağlı meslek odalarının yürüttüğü hukukî mücadele sonucunda iptal edildiğini söylüyor. Aktaş, bölgenin 1989’da “turizm merkezi alanı” ilân edilmesinden sonraki süreci şöyle özetliyor:

“1989 yılından önce onaylanan planlarda bölgenin Tarım Alanı niteliğinin korunmuş olduğunu, daha çok kuzey kısmının planlara konu edildiğini söylemek mümkün. Ancak 1989 yılı sonrasında İnciraltı için yeni bir sayfa açıldı. Bu tarihten itibaren ‘turizm merkezi alanı’ ve sit alanı sınırları ve statüleri farklı kararlar neticesinde değişikliğe uğradı. Aynı zamanda alanın bütünlüğünü tehdit eden ve İnciraltı’nın yapılaşma baskısını günümüze taşıyan İzmir-Çeşme Otobanı ve Özdilek turizm ve alışveriş merkezi planları gibi pek çok parçacıl plan üretildi. Tüm bu uygulamalar bir yandan da alanı sermaye için cazip kıldı: Tarım alanlarında ‘tarımsal amaçlı yapı’ kullanımı adı altında havuzlu, lüks villalar ortaya çıktı. Ayrıca İnciraltı bölgesinde süreç içerisinde pek çok kaçak yapılaşma meydana geldi. Bu eğilim günümüzde de devam ediyor. Bu kaçak yapılaşmalar alanın yapılaşmaya açılması için gerekçe olarak gösterilmektedir. Oysa yasal dayanaktan yoksun uygulamaların planlamaya altlık teşkil etmesi söz konusu olamaz.”  

“Kaçak yapılara işletmelerden vergi toplamak için izin verildi”

Özdilek ve 27 katlı gökdelen otel bulunan İnciraltı ile Bahçelerarası’nın güneyindeki otoban yolunun yanında uzanan otoyol boyunca yıllar içinde yüzlerce kafe, restoran, nargile salonu, oyun parkı, karavan parkı, mangal yeri açıldı. Son 20 yılda kır düğünü konseptiyle açılan düğün salonları bölgede trafiği saatlerce kilitleyecek derecede arttı. Bahçelerarası’nın iç kesiminde ise yıllar içinde halı yıkamacı, oto tamirci, oto yıkamacı, demirci, marangoz gibi pek çok dükkân, depo faaliyete geçti. Bahçelerarası Mahallesi muhtarı Erkan Mutlu, bölgedeki işletmelerin yüzde 80’inin kaçak olduğunu belirtiyor.

Bölge halkı bu plansız-kaçak yapılaşmadan şikâyetçi ve bölgenin bu hâle gelmesini İnciraltı ve Bahçelerarası’yla ilgili uygun bir plan yapılamamasına bağlıyor. Bahçelerarası’nda çiftçi Kemal Cihan, “İnsanlar yıllarca plan yapılacak denilerek oyalandı. Bölge yıllarca plansız bırakıldığı için tarım alanı olmaktan da çıktı. Devlet bu kaçak yapılara işletmelerden vergi toplamak için izin verdi. Yoksa tarım alanında düğün salonunun ne işi var? Mesela ben çiftçiyim. Erken yatıp erken kalkmam lâzım. Ama burada 2.00’ye kadar düğün salonu seslerinden uyku uyunmuyor” diyor.

Bölgede tarım işçiliğinden çiftçiliğe uzanan bir yaşam

Peki uzun yıllar tarım yapılan Bahçelerarası ile İnciraltı’nda tarımcılık neden geriledi? Bölgede tarım canlandırılabilir mi?

Yılmaz Kuşkovan 40 yıldan beri Bahçelerarası ve İnciraltı’nda kiraladığı tarlalarda çiftçilik yapıyor. Kurduğu seralarda kışın çiçek yazınsa sebze yetiştiriyor. Tarlasında ziyaret ettiğimiz Kuşkovan, bu mevsim ektiği fasulye fidelerini gösteriyor. “Bu fasulyeyi” diyor, eliyle kuzeyi göstererek “bir kilometre metre ötede eksen yetişmez.” Nedenini Özdilek adlı alışveriş merkezi ile gökdelen otelin temelinin yeraltı sularının dengesini değiştirmesi olarak anlatıyor. 

Ailesiyle ektiği tarlanın kıyısındaki evde yaşayan Kuşkovan, sorunlardan bahsederken ilk sıraya tarımın artan maliyetlerini koyuyor. Bin 500 metrekare tarlayı ailesiyle birlikte işleyen Kuşkovan, “Ekip biçiyorsun ama maliyeti karşılayamıyorsun. Giderin belli, ürününe karşılık kazanacağın ise belirsiz. Geçen sene 10 bin lira olan tarla kirası şimdi 30 bin lira. İki sene önce 190 liradan aldığım gübre şimdi bin lira; 300 liraya aldığım tohum şimdi 900 lira. Su motoru çalışıyor. Ortalama her ay bin 500 lira elektrik faturası geliyor. Hayvan gübresi alamıyoruz. İşçi çalıştırmaya kalksan bugün bir yevmiye 600 ila 700 lira. Giderler yarı yarıya artıyor. Bu yüzden aile üyeleriyle birlikte çalışıyoruz. İşe giden çocuklarım akşam serada, tarlada çalışıyor” diyor.

Kuşkovan, bir sera kurmanın maliyetinin 100 bin lira olduğuna ve tarımcılıkta bunun ancak üç-dört yılda kendini amorti ettiğine dikkat çekiyor. “Karnımızı doyuruyoruz ama işçilik ederek verdiğimiz emeğin karşılığını alamıyoruz” diyen Kuşkovan için tarım temel geçim kaynağı: 

“12 yaşından beri tarladayım. 1980’de Ordu’dan geldikten sonra Bahçelerarası ve İnciraltı’nda uzun bir süre tarım işçiliği yaptım. Sonra tarla kiralayarak çiftçilik yapmaya başladım. Evlendim. İki oğlum ve bir kızımdan ikisini evlendirdim. Bunlar hep çalışmayla oldu. Memlekette anne ve babamızdan kalan tek bir mal yoktu. Burada dededen, babadan arazi intikal edenler en azından arazisini işletmelere kiraya verip geçinip gidiyor. Ama ben bu işi yapmasam geçinemem.”

“Tarım bölgesinde AVM’nin ne işi var?”

Çiftçi Kemal Cihan’ın tarlası ise biraz daha ileride. Şimdilerde kasımpatı ve patlıcan yetiştiren Cihan, bulunduğu yerde suyun çok kısıtlı olduğunu söylüyor. Suyun kalitesinin düşük olması nedeniyle kasımpatı çiçeklerinin yapraklarının yandığını anlatan Cihan, “Su motorunu çalıştırdıktan bir saat sonra su bitiyor. Sonra tekrar su gelsin de çekelim diye bekliyoruz. Tuzlu su baskın geldiği için özellikle de denize yakın arazilerdeki mandalina ağaçları kurudu. Ürettiğimiz kasımpatı çiçeklerinin çoğunun da yaprakları yanık. Hâliyle pazar değeri düşüyor” diyor. Cihan, bugün gelinen noktada öfkeli: 

“Gücü olan tarım alanına gökdelenini dikti. Burası mandalina, sebze, çiçek yetiştirilen bir bölge. Daha önce bademli tarlalar vardı. Bahçelerarası’nın adı da oradan geliyor. Devlet burayı çok önce tarım alanı olarak tanımlamış. Ama otoban neden bademli tarladan geçirildi? Tarım bölgesinde AVM’nin ne işi var? Bu yapılara müsaade edilmeseydi, tarımcılığa teşvik verilseydi; burada domatesin, biberin, patlıcanın âlâsı yetiştirilirdi. Karanfil üretimi bitme noktasına gelmezdi.”

İlk darbe İzmir-Çeşme Otobanı’yla geldi

Şehir plancısı Aktaş’a göre bölge ilk darbeyi 1989 itibarıyla Bahçelerarası’nın güneyindeki araziler istimlak edilerek tarlalardan İzmir-Çeşme Otobanı geçirildiğinde aldı. Bahçelerarası ve İnciraltı mahalleleri bu otobanla fizikî olarak ikiye bölünmüş oldu. Aktaş şunları söylüyor: 

“İnciraltı bölgesinin bütünlüğünü ve tarımsal niteliğini tehdit eden ilk ve en önemli uygulama kuşkusuz İzmir- Çeşme otoyolu. 1989 yılına tarihlenen bu Yonca Kavşak ve Otoyol Mevzi Planı ile otoyol güzergahı Bahçelerarası bölgesinin bütünlüğünü tamamen bozdu ve alandaki tarım alanlarını parçaladı. Aynı zamanda bu plan ile otoyol güzergahının güneyi alışveriş merkezleri olarak belirlendi ve ilerleyen yıllarda bölgede art arda sayısız AVM inşa edildi. Balçova’da 2002’de Özdilek ve yanına 27 katlı otelin inşa edilmesiyle başlayan AVM furyası Agora, Palmiye, Kipa, Encore Otel, Koçtaş, Asmaçatı ve son olarak da İstinye Park gibi büyük alışveriş merkezleri ve çok katlı otellerle devam etti.”    

AVM’ler nedeniyle su azaldı ama su için hâlâ bir umut var

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, İnciraltı ve Bahçelerarası’nı besleyen su kaynağının Balçova’nın tepelerinden gelen yeraltı suları olduğunu belirtiyor. AVM gibi büyük yapıların yapılmasının bölge tarımı üzerine etkisini “Bir bölgede toplanan alışveriş merkezlerinin kazılan temelleriyle o tepelerden gelen suya set çekildi. Dağdan gelen yeraltı suları her yıl biraz daha azaldı. Hâlbuki oradan gelen sular deniz suyunu da baskılıyordu. Tatlı su azalınca içeriye deniz suyu girmeye başladı” sözleriyle anlatıyor. 

Çakıcı’ya göre tarımsal üretimin yapıldığı İnciraltı ve Bahçelerarası’nda çarpık ve plansız yapılaşma tarımın yıllar önce gözden çıkarıldığının göstergesi.

Çakıcı, İnciraltı-Bahçelerarası tarımında su sorunun çözümüne ilişkinse Balçova Barajı’nı işaret ediyor. 1980’de açılan Balçova Barajı, yerel halkın verdiği bilgilere göre bölgede tarım yapan toprak sahiplerinin girişimleriyle tarımsal sulama için yapıldı ancak barajdan tarım bölgesine birkaç yıl su verildikten sonra baraj, şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılmaya başlandı. Çakıcı, bölgedeki tarım suyu ihtiyacını gidermek için hâlâ bir şansın olduğunu hatırlatıyor:    

“Geçmiş dönemlerde barajdan su verilebilseydi, şimdi bu noktaya gelinmeyecekti. Ama hâlâ bir şans var. Balçova Barajı’ndan bölgeye su verilebilir. Bu teknik olarak basınçlı sulama sistemleriyle mümkün. Bölgede hâlâ temiz su olan sondajlar var. Yani istendikten sonra ‘su sorunu’ çözülebilir. İnciraltı ve Bahçelerarası’nın hem doğal hâlini koruyacak hem de bölge halkını mağdur etmeyecek bütünlüklü plan ve projeler yine yapılabilir. Örneğin eko-köy, eko-tarım ve yıllar evvel ‘turizm bölgesi’ ilân edilmiş olduğu için de eko-turizm ağırlıklı projeler… Ama büyük tarım arazilerini küçük imar parsellerine böldüğünüzde hiçbir şeyi kontrol edemezsiniz.” 

498 hektarlık planlama alanının 308 hektarı yeşil alan

Çevre Bakanlığı’nın 13 Aralık 2023’te onayladığı İnciraltı Turizm Merkezi İmar Planlarının açıklama raporunda “Planlama alanı sınırları dâhilinde yapılan mevcut arazi durumu tespit çalışmasında ağırlıklı kullanım dikili ve ekili tarım alanları ve sera alanlarına aittir” deniliyor. 498 hektarlık planlama alanının mevcutta 100 hektarı dikili tarım, 68 hektarı ekili tarım, 68,7 hektarı boş tarla, 55 hektarı sera, dokuz hektarı ağaçlık, dört hektarı park alanı; 1,2 hektarı fidanlık, 0,89 hektarı da pasif yeşil alan… 

498 hektarlık planlama alanında toplamda 308 hektardan oluşan mevcut ekili-dikili-tarla-sera-park alanı dolayısıyla yeşil alana karşılık mevcutta konut alanı 42 hektar, ticaret alanı ise 28,8 hektar. İnciraltı ve Bahçelerarası sakinleri, Tarım İl Müdürlüğü’nün iki-üç yıl önce ev ev, tarla tarla gezerek hangi arazide ne kadar ağaç, bitki olduğunu tespit ettiğini söylüyor ancak imar planlarının raporunda buna ilişkin herhangi bir istatistik yer almıyor. 

Tarihi dolayısıyla tarım mahallelerinde büyük mandalina bahçelerinin yanında farklı türden yüzlerce ağaç var. Mahalle sınırlarında olup binlerce ağacın yaşadığı İnciraltı Kent Ormanı ile Çakalburnu Lagünü’nün ise plan notlarında planlama alanının dışında olduğu belirtiliyor.

“İnciraltı-Bahçelerarası ile Çakalburnu Dalyanı’nın bütüncül bir ekosistemi var” 

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ilgaz Su Aktaş, İnciraltı-Bahçelerarası bölgesinin sulama olanaklarına bağlı olarak günümüze kadar sulu tarım ve kuru tarım arazisi olarak kullanılma eğiliminin günümüzde de devam ettiğini vurguluyor. “Bölgenin tarım alanı olduğunun aksini gösteren herhangi bir bilimsel çalışma bulunmamaktadır” diyen Aktaş, İnciraltı ve Bahçelerarası’nın tarımsal niteliğinin Çakalburnu Lagünü için de yapılaşmaya karşı tampon görevi üstlendiğini söylüyor. 

İnciraltı ile Bahçelerarası bölgesinin bütüncül bir ekosistemi olduğuna, “şehir planlama açısından da” “kamu yararı açısından da” herhangi bir yapılaşmaya söz konusu edilemeyeceğine dikkat çeken Aktaş şöyle devam ediyor:  

“Önemli sulak alanlarımızdan biri olan Çakalburnu Dalyanı’nı flamingo, yalıçapkını, karabatak ve pelikan gibi birçok türün üreme alanı olarak kullandığı bilinmektedir. İnciraltı Kent Ormanı ise binlerce ağacıyla, endemik bitkileriyle kentimizin en önemli açık yeşil alanlarından biri. Bu doğrultuda gerek florası ve faunası gerek doğal yapısıyla İnciraltı, içerdiği tüm bu değerlerinin tekil anlamının da ötesinde bize bütüncül bir ekosistem ve bir biyolojik rezerv alanı niteliği sunuyor. Özellikle son yıllarda etkisini daha fazla hissederek yaşadığımız gıda krizi, iklim krizi gibi pek çok krizle karşı karşıya olduğumuz süreçte tarımsal nitelikli alanlarımızın ve doğal alanlarımızın korunması çok daha elzem hâle gelmiştir.”