Kedi Eros. | Görsel: Gezegen.

21 Şubat 2024

Kedi Eros davası: Hayvana karşı suçlarda cezalar artırılarak
TCK’ye girmeli

Sercan Engerek

Artan hayvan katliamlarına karşılık faillere yatarı olmayan cezalar verilmesi, ‘iyi hâl’ indirimleri yapılması, kanunların caydırıcı nitelikten yoksun olması hayvanların yaşamını tehdit ediyor. Hukukçular kanundaki cezaların yetersiz olduğunu, dava duruşmalarına katılma talepleri reddedildiği için de hakkaniyetsiz kararlara itiraz edemediklerini söylüyor

İstanbul’da Eros adlı kediyi katleden İbrahim Keloğlan hakkında mahkemenin verdiği karar kamu vicdanını derinden yaraladı. Saldırgan gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. Bunun üzerine hayvan hakları savunucuları cezanın alt sınırdan verilmesine, iyi hâl indirimi uygulanmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yurdun farklı illerinde düzenledikleri eylemlerle isyan etti. Bu eylemlerde ve sosyal medyada “Eros için adalet” denilerek İbrahim Keloğlan’ın tutuklanması talep edildi.

Artan hayvan hakkı ihlallerine karşı hayvan haklarını savunan kuruluşların ve kişilerin mücadelesiyle 2021’de değiştirilen Hayvanları Koruma Kanunu’yla hayvana karşı cürümlerde altı aydan dört yıla kadar hapis cezası getirildi. Hayvanlara Adalet Derneği’nden Avukat Barış Karlı, Eros’un katledilmesi olayına ilişkin mahkemenin verdiği kararı “Hâkim olayın özelliğine göre cezayı alt sınırdan ya da üst sınırdan takdir edebilir. Böyle bir olayda dört yıl hapis cezası vermek bile yeterli değilken hâkim elindeki bu imkânı dahi kullanmamış ve alt sınıra yakın olarak bir yıl altı ay hapis cezası vermiştir. Bununla da yetinmemiş sanığa bir de üç ay iyi hâl indirimi yapmıştır” sözleriyle eleştirdi.

Üç yıl önce AKP tarafından Hayvanları Koruma Kanunu değiştirilirken hayvan hakları örgütleri, barolar ve muhalefet partilerinin uyarıları dikkate alınmadı. Kanunda cezaların alt seviyede kaldığını söyleyen Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden (HAKİM) Avukat Hacer Gizem Karataş ise “Anayasa hayvanların hissedebilir bireyler olduğu biçiminde düzenlenmeli ve devlete hayvanları korumak için pozitif yükümlülükler getirilmeli. Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki cezalar, Türk Ceza Kanunu (TCK) içinde üst sınırlar artırılarak ve suçun taksirle işlenmesi hâlinde de cezalara bağlanmalı” önerisinde bulundu.

“Sanığa cezadan muaf” sonucu

İstanbul’un Başakşehir ilçesinde Ağaoğlu My World Europe sitesi sakinlerinin baktığı altı yaşındaki Eros adlı kediyi, aynı sitede yaşayan İbrahim Keloğlan 1 Ocak günü işkenceyle öldürdü. Keloğlan’ın Eros’u önce asansörde tekmelediği sonra peşinden gidip altı dakika boyunca işkence ederek öldürdüğü anlar güvenlik kamerasının görüntüleriyle belgelendi.

Site sakinlerinin şikâyeti üzerine gözaltına alınan İbrahim Keloğlan çıkarıldığı mahkemede adlî kontrolle serbest bırakıldı. Eros’un ölüm olayına ilişkin hazırlanan iddianamede savcı, Keloğlan’ın “Bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldürme” suçundan altı aydan dört yıla kadar hapsini istedi. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamede sanık İbrahim Keloğlan’ın “site sakinleri tarafından beslenip bakımı yapılan kediye asansörün içinde tekme attığı, kedinin koridora kaçtığı, Keloğlan’ın koridordaki kapıları kapatarak kedinin kaçmasını engellediği, kediyi sıkıştırıp defalarca tekmelediği ve bir köşede öldürdüğü” ifadeleri yer aldı.

8 Şubat’ta Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında hâkim Keloğlan’a bir yıl altı ay hapis cezası verdi. Mahkeme “iyi hâl” indirimiyle cezayı üç ay daha düşürürken hükmün açıklanmasını ise geri bıraktı.

Şikâyetçi vekili avukatlar ile savcılık karara itiraz etti. İtirazı kabul eden Küçükçekmece 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemeye iadesine karar verdi. Kararın gerekçesinde şöyle denildi:

“Sanığın gerçekleştirdiği eylemin niteliği ve ağırlığı dikkate alındığında sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi cezadan muaf tutulması sonucunu doğurur. Ulaşılan bu sonucun bu tür olaylara karışan kişilere hoşgörü ile yaklaşıldığı izlenimi uyandıracağı ve bu tür fiillere eğilimi olan kişileri cesaretlendirebileceği gibi bireylerin bu kapsamda devlete ve adalet mekanizmalarına olan güvenlerini de zedeleyeceği açıktır.”

“Eros’un yaşadıkları gibi adalete inancımızı zedeleyen, canımızı yakan birçok olayda daha az ceza verildiği dahi oluyor”

Hayvan hakları alanında çalışan Avukat Hacer Gizem Karataş, Eros’un öldürülmesine ilişkin açılan davada mahkemenin sanığa üst sınırdan ceza verme takdirini kullanmadığını söylüyor. Karataş, “Dakikalar boyunca tekmeleyerek, köşeye sıkıştırdığı bir kediyi öldüren kişinin bu eyleminde hem uzun süre devam ettirilen bir eziyet hem de öldürme söz konusuyken üst sınırdan ceza verilmemesi hakkaniyete aykırıdır. Hayvana karşı suçlarda sürekli üst sınırdan uzaklaşılarak verilmiş kararlar görüyoruz. Hatta Eros’un yaşadıkları gibi adalete inancımızı zedeleyen, canımızı yakan birçok olayda daha az ceza verildiği dahi oluyor” diyor.

Eros, katledilen ve katili cezasız bırakılan ilk hayvan değildi. İki yıl önce, 16 Kasım 2022’de Konya Hayvan Barınağı’nda barınak çalışanları bir köpeği başına kürekle vurarak öldürdü. Ancak olayla ilgili açılan davada tutuklu yargılanan sanıklar Murat Bacak ile Sefa Çakmak’ın iddianamede altışar yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendiği hâlde mahkeme “iyi hâl” indirimi uygulayarak cezayı bir yıl üçer aya düşürdü, hükmün açıklanmasını ise yine geri bıraktı.

11 Ekim 2022’de İzmir’in Seferihisar ilçesinde Ömer Faruk Baki adlı kişinin Şila adlı köpeği ahşap kulübesinde yanıcı maddeyle yakarak öldürmesiyle ilgili açılan davada da mahkeme sanığa “iyi hâl” indirimi uygulayarak hapis cezasını bir yıl sekiz aya düşürdü ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. 30 Ekim 2019’da İzmir’in Karşıyaka ilçesinde bir yavru kediyi tekmeleyerek öldüren kişi bir yıl üç ay hapis cezası aldı ve yine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.

27 Mart 2023’te Kırklareli’nde iki buçuk aylık Köpük adlı köpeği katleden Fatih Bücekler’e mahkeme sadece 6 bin lira para cezası verdi. Geçen yıl İstanbul Eyüpsultan’da, 20 kediyi kezzap ve asit dökerek yakan saldırgan gözaltına alındıktan sonra para cezası verilerek serbest bırakıldı. 2018’de Sakarya’da ormanlık alanda dört patisi kesilmiş hâlde bulunan yavru köpeğe işkence yapanlar, köpeğin ölümüne yol açanlar ise yetkili makamlarca bulunamadı.

“Kanun koyucu, ceza alt ve üst sınırlarını düşük seviyede tutarak adeta faillerin cezaevine girmemesi için çabalamıştır”

Onlarca kedi, köpek katledilmesine rağmen katliamlara ilişkin başlatılan davalar neden hep cezasızlıkla sonuçlanıyor? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması “iyi hâl” indirimleri ne anlama geliyor? 2021’de Hayvanları Koruma Kanunu değiştirilirken cezalar neden düşük tutuldu?

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 2004’te yürürlüğe girdiğinde hayvanlara karşı işkence, yaralama, öldürme fiilleri idarî para cezası ile cezalandırılıyordu. Hayvana karşı suçlar da TCK’nin “mala zarar verme” başlığı altında tanımlanıyordu. Yürürlüğe girdikten ancak 17 yıl sonra değiştirilen Hayvanları Koruma Kanunu’na 2021’de “bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldürme” hükmü eklenerek alt sınırı altı ay, üst sınırı ise dört yıl olan hapis cezası getirildi. Suçu hayvanlara bakmakla veya korumakla görevlendirilenlerin işlemesi durumunda verilecek cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alındı.

Hayvanlara Adalet Derneği’nden Avukat Barış Karlı, 5199 sayılı kanun 2004’te yürürlüğe girerken sadece idarî para cezasıyla sınırlı kalınmasının hayvan haklarında büyük bir kayba yol açtığını vurguluyor. Cezanın caydırıcı etkisi olmadığı için hayvana şiddet olaylarının arttığını belirten Karlı şunları söylüyor:

“2021 yılında sözde bu durumun değişmesi için kanun değişikliği yapılmış ancak getirilen komik ve yetersiz cezalar nedeniyle yapılan değişikliğin uygulamaya hiçbir etkisi olmamıştır. Caydırıcılık anlamında temel beklentimiz faillerin cezaevine girmesi ve gerçek anlamda bir yaptırıma maruz kalmasıdır. Ancak kanun koyucu, ceza alt ve üst sınırlarını düşük seviyede tutarak adeta faillerin cezaevine girmemesi için çabalamıştır.”

Karlı, kanun değiştirileceği sıra devlet yetkililerinin bu yaklaşımını “Bu konuda yaptığımız toplantılarda yetkililer adliyelerde ve cezaevlerinde yoğunluğa yol açmamak için düzenlemeyi bu şekilde yapacaklarını açıkça dile getirmişti. Yani kanun değişikliği faillerin cezaevine girmemesini garanti altına alacak, failleri koruyacak şekilde yapılmıştır. Topluma etkili bir düzenleme yapılmış gibi yansıtılan bu değişikliğin uygulama açısından hiçbir şeyi değiştirmediği Eros’un, Şila’nın, Köpük’ün ve onlarca hayvanın öldürülmesi ile ortaya çıkmıştır” sözleriyle anlatıyor.

“Dört yıl, yatarı olmayan bir ceza”

Hayvanların yaşama hakkını tehdit eden cezasızlıkta 5199 sayılı yasada cezaların çok düşük tutulmasının, ceza ertelemelerinin ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulamasının hukukçulara göre önemli bir rolü var. İki yıl ve daha az süreyle verilen hapis cezalarında uygulanan HAGB ile mahkûmiyet hükmü, sanığın beş yıl içinde herhangi bir suç işlememesi şartıyla askıya alınıyor ve failin aldığı ceza siciline işlemiyor.

“Eros’u ve diğer hayvanları katledenlere iki yılın üzerinde hapis cezası verilseydi, bu suçları işleyenler hakkında HAGB kararı verilmeyecekti. Ama HAGB uygulanmasa da Ceza İnfaz Yasası’na göre üç yılın altındaki cezalar zaten erteleniyor. Daha önce maalesef böyle bir karar verilmedi ama 5199 sayılı yasada üst sınır olarak belirtilen dört yıl hapis cezası verilse bile hayvan katilleri mevcut İnfaz Kanunu’na göre çok az bir süre hapis yatacak” diyen Avukat Hacer Gizem Karataş, hem kanun boşluğuna hem de uygulamadaki yanlışlığa şöyle dikkat çekiyor:

“Mevcutta bir kişinin bir hayvanı öldürmesi veya işkence ya da tecavüz etmesi durumunda cezaevine girmesi için daha önceden başka bir suç işlemiş olması gerekiyor. Hayvanlar kendilerini çoğu zaman savunamıyorlar. Kaçmak isteseler de insanların engellemesiyle kaçamıyor, kapalı kapılar ardında şiddete maruz kalıyorlar. Hukuk literatüründe kadınlar ve çocuklar gibi kırılgan grup olarak adlandırılan tanımlamanın içinde hayvanlar da olmalı! Hayatlarını ne kadar zor ve eşitsizlik içinde geçirdikleri ve bu hayvanlara karşı suç işlemenin ‘kolaylığı’ göz önünde bulundurularak cezaların artırılması gerekmektedir.”

“Sokakta yaşayan hayvanlara karşı fiillerde yurttaş suçüstü hâli dışında suç duyurusunda bulunamıyor”

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki “evcil hayvan” tanımı evde bakılan hayvanlar ile kimliği olmayan, refakatçisi bulunmayan, sokakta veya herhangi bir yerde yaşayan kedi ve köpekleri kapsıyor. Kanun evde ve sokakta yaşayan kedi ve köpekleri öldürme, işkence ve tecavüz fiillerinde aynı miktarda adlî cezaların verileceğini hükmediyor.

Ancak sokakta yaşayan hayvana işkence edilmesi, sokakta yaşayan hayvanın katledilmesi fiillerinde, suçüstü hâli dışında, suç duyurusunda bulunma hakkı sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’nda var. Avukat Barış Karlı bu konuda tepkili:

“Kanun koyucunun oyunu, fiillere ilişkin soruşturma başlatılması konusunda ortaya çıkıyor. Sokak hayvanlarına yönelik fiillerle ilgili soruşturma başlatılabilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın şikâyetçi olması gerekiyor. Aksi hâlde soruşturma açılamıyor. Bu durumun tek istisnası olarak da suçüstü hâli getirildi ancak hayvana şiddet olaylarında suçüstü hâli düşük bir ihtimal olduğu için bu istisnanın uygulamaya bir faydası olmadı.”

Karlı, yurttaşın sokakta zarar gören ya da öldürülen bir hayvanla ilgili suç duyurusunda bulunma hakkının olmamasını Anayasa’daki ihbar ve şikâyet hakkına aykırı olarak değerlendiriyor. Peki Hayvanları Koruma Kanunu 2021’de değiştirilirken yurttaşın suç duyurusunda bulunma hakkı neden engellendi? Karlı, “Kanun koyucunun amacının sokak hayvanlarıyla ilgili soruşturma açılmasının önünü tıkamak, bu kararı bakanlığın takdirine bırakmak olduğu anlaşılıyor. İktidar hem soruşturma açılmasının önüne engeller koyarak hem de faillerin cezaevine girmesini engelleyerek her anlamda failleri koruyan bir kanun ortaya çıkarmıştır. Eros olayı bu şekilde basına yansımasaydı ve kamuoyu tepkisi ortaya çıkmasaydı muhtemelen bakanlığın üstünü kapattığı binlerce dosyadan biri olacaktı ve olaydan haberimiz dahi olmayacaktı” diyor.

Yasadaki ayrım: Sahipli-sahipsiz hayvan

Hayvanları Koruma Kanunu’nun 28/A maddesi, suç işlenmesi hâlinde soruşturma yapılmasını Tarım ve Orman Bakanlığının il veya ilçe müdürlükleri tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunması şartına bağlıyor. Avukat Hacer Gizem Karataş, sokakta yaşayan hayvanlara karşı hak ihlallerinde suç duyurusunda bulunma tekelinin Tarım ve Orman Bakanlığında olmasının adlî soruşturmalarda ve davalarda pek çok olumsuz sonuca yol açtığı görüşünde. Hayvanları Koruma Kanunu’nun 28/A maddesinde düzenlenen muhakeme şartının uygulamada çok derin bir sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı yarattığını vurgulayan Karataş şunları söylüyor:   

“Sahibi sayılmadığınız bir hayvana karşı işlenen cürümlerde Tarım ve Orman Bakanlığı’na ihbarda bulunmanız ve onların Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmasını beklemeniz gerekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ise bir yürütme organı. Delil toplama gibi bir yetkisi veya yetkinliği yok. Hangi olayın adlî vaka teşkil ettiğini belirleme gibi bir yetkisi veya yetkinliği de yok. Bu durum şiddete, tecavüze uğramış, öldürülmüş sokakta yaşayan hayvanlar için saatlerce hatta günlerce delil toplanmamasına, en nihayetinde takipsizlik veya beraat kararları verilmesine sebep oluyor.”

“Hakkaniyetsiz kararlara, davalara katılma talebimiz reddedildiği için itiraz edemiyoruz”

Karataş’a göre sokakta ve belediyelere ait barınaklarda yaşayan hayvanlarla ilgili hak ihlallerinin söz konusu olduğu dosyalarda en temel sorunlardan biri baroların ve hayvan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının davalara katılma talebinin sürekli reddedilmesi!.. Katılma talebinin reddiyle dava duruşmaları; hayvanlar lehine konuşabilecek, verilen hakkaniyetsiz kararlara itiraz edecek, delil sunabilecek bir taraf olmadan sonuçlanması anlamına geliyor.   

Savcıların ve hâkimlerin sanıkları yönlendirdiği yargılamalar olduğunu ve duruşmaya hayvanları temsilen katılmak isteyen avukatlara söz hakkı verilmediği için bunlara itirazın mümkün olmadığını anlatan Karataş, “Daha sonra karara itiraz edilmek veya karar Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşınmak istendiğinde kararlar sadece katılma talepleri yönünden incelenip hayvanlar adına konuşabilecek kişilerin esasa yönelik itirazları ve istinaf sebepleri değerlendirilmeden ilk derece mahkemesinde verilen hakkaniyetsiz kararlar onanmış oluyor” diyor.

Karataş baroların, sivil toplum kuruluşlarının, gönüllü avukatların hem ‘sahipsiz’ denilen hayvanların hem de ‘sahibinin’ ilgilenmemesi durumunda ‘sahipli’ hayvanların vasisi gibi hareket ederek soruşturma ve kovuşturma aşamalarında taraf olmasını sağlayan bir çatı düzenlemenin Anayasa’ya ve TCK’ye eklenmesini öneriyor.

Eros’un yaşadığı Ağaoğlu My World Europe sitesi önünde 16 Şubat günü başlayan eylemler Beykoz, Ankara, İzmir, Antakya, Alanya gibi il ve ilçelerde devam etti. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve bileşenleri, hayvan hakları aktivistleri Eros ve katledilen tüm hayvanlar için adalet talep ediyor.

16. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kamu vicdanını yaralayan kararına karşı yapılan itirazı kabul eden Küçükçekmece 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararı kaldırıp dosyanın mahkemeye iadesine karar verdi. Kamuoyu Eros’un katledilmesine ilişkin açılmış olan davada Asliye Ceza Mahkemesi’nin yeni bir duruşma açarak vereceği kararı bekliyor.