Marmaris semenderi, Uluslararası Doğa Koruma Birliği'nin (IUCN) nesli tükenme tehlikesi altında olan türlerin endeksinde 'Kırmızı Liste'de yer alıyor. Fotoğraf: Songül Karadeniz, Muğla, Mart 2025.

21 Mart 2025

Marmaris’in ‘mülayim’ semenderi kırmızı listeden çıkmanın yolunu arıyor

Songül Karadeniz

Marmaris’in endemik semenderi, nesli tükenmekte olan bir hayvan türü. Bu sakin ve nazik canlıyı kırmızı listeden çıkarmanın yolu, yaşam alanını yapılaşmaya ve küresel ısınmanın etkilerine karşı korumaktan geçiyor

Arazi aracında engebeli yolda sarsıla sarsıla ilerliyoruz. Gökova’yı aştıktan sonra, yolun sağ tarafındaki Thera Antik Kenti tabelası bizi karşılıyor. Masmavi gökyüzünde pırıl pırıl parlayan güneş içimize işliyor. Fakat bu güzel kış gününün, yağışlı havaları seven Marmaris semenderini görebilmek için biçilmiş kaftan olduğu pek söylenemez. Sıcak dönemlerde yaz uykusuna (estivasyon) yatan bu türü, toprak üstüne çıkmaktan kaçınacağı bir günde bulabilmek umuduyla şansımızı deniyoruz. “Daha baştan mağlup başladık,” diye geçiriyorum içimden, ama bana eşlik eden Muğla Doğa Koruma ve Milli Parklar görevlileri moralimi bozmamamı söylüyor.

Gidebileceğimiz son noktaya varınca araçtan iniyoruz ve ormana giriyoruz. Karşımıza çıkan büyük taşları kaldırarak Marmaris semenderinden bir iz aramaya koyuluyoruz. Çok geçmeden, bir taşın altından küçük bir canlı hızla hareket ediyor. Semender olabileceği ihtimaliyle hemen fotoğraf makinemi doğrultup görüntüsünü yakalıyorum. Ancak kareyi incelediğimde, semender sandığım bu hayvanın, tarla kertenkelesine benzeyen bir tür olduğu ortaya çıkıyor. Hummalı araştırmam sürüyor, ama nafile. İlk denememden ellerim boş ayrılıyorum.

Muğla Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Şefi Serhat Şener, dağların kuzey yamaçlarına öncelik vermemizi öneriyor. Tekrar arabaya atlayıp yeni rotamıza doğru hareket ediyoruz. İkinci hedefimiz Kötekli olacakken, Serhat Şener’in içgüdülerine güvenerek rotamızı Çiçekli’ye kırıyoruz. Çiçekli’ye varıp araçtan iner inmez, Serhat Bey kalın taşları göstererek “buraya bakalım önce” diyor. İşaret ettiği taşları kaldırınca adeta elimizle koymuşçasına Marmaris semenderini buluyoruz.

Muğla, hem geniş yüzölçümü hem de küresel ısınma ve yapılaşmanın etkilerine son derece açık olması nedeniyle sıkı ve titiz bir koruma çalışması gerektiren bir il.

“Burada” diyor Serhat Bey yüzünde bir gülümsemeyle. Heyecanla kamerama sarılıp, fotoğraf çekmek için yaklaşıyorum. Kertenkele kadar hızlı hareket eden bir canlı beklerken sakin, tasasız bir hayvan duruyor karşımda. Adeta kımıldamadan poz veriyor bana. Bu sakinliğinden ötürü semenderleri “mülayim” diye nitelemeye karar veriyorum. Birkaç fotoğrafını çektikten sonra, yavaşça üzerini örterek bu kara gözlü sevimli canlıyı rahat bırakıyorum.

Birkaç taşın daha altına baktıktan sonra, solumuzdan gelen birtakım sesler dikkatimizi dağıtıyor. “Domuz mu acaba?” diye konuşurken ekipten Arzu Hanım silah sesine benzer bir ses işittiğini söylüyor. Hışırtılar arasında yapraklardan gelen sesleri bir süreliğine dinledikten sonra Serhat Bey çiftleşme dönemindeki kaplumbağalar olabileceğini öne sürüyor. Bu düşünce üzerine gülümseyerek ikinci bir semender arayışına geri dönüyoruz.

Yazın uyuyan, kışın ise taşların altında, görünmeden, sessiz bir yaşamı olan Marmaris semenderlerini bulmak meşakkat istiyor. Fotoğraf: Songül Karadeniz

Onu da bulup fotoğraflamam çok zor olmuyor. Otuz iki yıl Tarım ve Orman Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra Doğa Koruma ve Milli Parklar’a geçen Haydar Bey ile Serhat Bey arasında ağaçların üzerindeki işaretlerle ilgili koyu bir sohbet başlıyor. Vadesini dolduran yaşlı ağaçların neden kontrollü bir şekilde kesilmesi gerektiğini ve kesilen ağaçların kenarındaki damgaların ne anlama geldiğini anlatıyorlar bana. Ardından dönüşe geçiyoruz.

“Marmaris semenderinin avantajı kışın aktif olması”

Yolda Serhat Bey, fotokapan ile Anadolu parsının görüntüsünü yakalamaya çalıştıklarından bahsediyor. 1974’te öldürülen Anadolu parsının uzun bir süre Türkiye’de görülen sonuncu tür olduğu düşünülmüştü. Fakat en son 2023’te dahi bu türün görüntülendiği biliniyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar ekibi, parsın Muğla’nın dağlarında da yaşadığını fotokapanla ortaya koymaya çalışıyormuş. Muğla ekibi, bir müdürlük ve altı şeflikteki personelden oluşuyor. Her şeflikte ortalama beş-altı personel bulunuyor. Ancak Muğla, hem geniş yüzölçümü hem de küresel ısınma ve yapılaşmanın etkilerine son derece açık olması nedeniyle sıkı ve titiz bir koruma çalışması gerektiren bir il. Profesör Dr. Eyüp Başkale’ye göre etkili bir koruma çalışması yürütebilmek için mevcut personel sayısı yeterli değil.

“Hayvanlar böceklerle besleniyor. Yanan alanlarda da eğer ormanın sahip olduğu böcek faunası olmazsa, hayvanların da beslenmesi zora giriyor.”

“Hem Muğla hem de Marmaris Doğa Koruma Milli Parklar şube müdürlüklerinde çalışan personelin koruma çalışmalarını içtenlikle yaptıklarını çoğu kez gözlemledik,” diyor Başkale. Pamukkale Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olan Başkale’nin Marmaris semenderi üzerine birçok çalışması bulunuyor. “Ancak alanın çok büyük olması ve aynı zamanda turistik bir bölge olması nedeniyle personel sayısında yetersiz kalındığını söylemek de mümkün. Bunun için personel sayısının ne yazık ki arttırılması gerekiyor,” diye sözlerini sürdürüyor Başkale. “İçerisine Ula’yı ve Datça yarımadasındaki alanları da kattığınızda Marmaris bölgesi büyük bir alan. Bu bölgenin neredeyse tamamı türün yayılış alanı olduğu için, etkili bir koruma yöntemi uygulamak maliyetli.”

Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) veri tabanına göre Marmaris semenderinin yayılım alanı. Kaynak: iucnredlist.org

Marmaris semenderi, nesli tehlike altındaki türler arasında yer alıyor ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) değerlendirmesine göre Kırmızı Liste’de “Tehlikede” (EN) kategorisinde sınıflandırılıyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar görevlileri popülasyonu azalma eğiliminde olan bu türü korumak için kurumun ve bilimsel mercilerin işbirliği protokolü kapsamında ortaklaşa faaliyetler yürütüldüğünü ifade ediyor.

“Koruma tedbirleri özellikle tür izlemeyi gerçekleştirdiğimiz beş yıl içerisinde olumlu bir şekilde yapıldı. Tabii bunun en büyük faktörlerinden bir tanesi de özellikle o yıllar içerisinde pandemi salgınının meydana gelmesiydi. Karantinalar, bu alanların kış aylarında insanlar tarafından tehdit edilmesi veya zarar verilmesi seçeneklerini ortadan kaldırmış oldu,” diyor Başkale. “Böylelikle hem tür koruma tedbirleri hem de insanların rahat bir şekilde dış mekanları kullanamaması ile birleştirirsek koruma tedbirleri yüzde 80-90 oranında başarılı oldu” dedi.

Ancak insanlar Marmaris semenderini tehdit eden yalnızca bir faktör. Küresel ısınmanın etkilerinin en çok hissedildiği yörelerden biri olan Akdeniz bölgesinde sık sık kavurucu sıcaklar ve yangınlar meydana geliyor. İklim değişikliğiyle bağlantılı olarak yapılan araştırmalar, sıcaklıktaki yaklaşık 2 derecelik artışın orman yangını riskini yüzde 30 oranında artırdığını ortaya koyarken, Başkale de artan sıcaklıkların kendiliğinden yangınlara yol açabileceği vurguluyor.

“Özellikle Marmaris bölgesindeki yangınlarda bunu yaşadık, bölge ulaşılması güç sarp dağ silsilelerinden oluşuyor. Bu da yangın söndürme araçlarının alana intikalinde ve söndürme çalışmalarının zorlaşmasına neden olabiliyor. O alanların daha çok yanmasına ve yaban hayatının daha fazla miktarda olumsuz etkilemesine neden olabiliyor,” diyor Başkale. Bu orman yangınları, birçok canlının can kaybına ve yaşam alanlarını yitirmelerine neden oluyor: “Marmaris semenderinin avantajı ise kışın aktif olması. Orman yangınlarının da yazın gerçekleştiğini düşünürsek, orman yangınlarından doğrudan etkilenmiyor. Ama yangında ormandaki vejetasyon, yani bitki ve orman yapısı tahrip oluyor veya yok oluyor. Böyle durumlarda her ne kadar semender zarar görmemiş olsa bile, aktif olduğu dönemlerde biyolojik gereksinimleri var.”

“Semenderlerin hangi bölgelerde yaşadığı tespit edildi, mevcut sorunlar belirlendi ve bunlara karşı koruma önlem planları oluşturuldu.”

Peki, semenderin ihtiyaç duyduğu biyolojik gereksinimler neler? Başkale başta toprağın ve havanın nem oranlarını sayıyor. Toprak ya da yüzeydeki besin miktarı da semenderlerin hayatta kalabilmeleri için kritik. “Hayvanlar böceklerle besleniyor. Yanan alanlarda da eğer ormanın sahip olduğu böcek faunası olmazsa, hayvanların da beslenmesi zora giriyor. Nemin olmaması durumunda ise hayvanın vücudunu nemli tutacak bir yapı olmayacağı için yine semenderimiz göç etmek zorunda kalacak,” diyor Başkale. “Dolayısıyla orman yangınlarının Marmaris semenderi ile doğrudan bir etkileşimi olmasa bile, sonrasında meydana gelen bozulmalar hayvanların göç etmesine ya da ölmesine neden olabilir.”

Marmaris semenderi kuzeye göç eğilimi gösteriyor

Görüştüğüm Muğla Doğa Koruma ve Milli Parklar görevlileri ise Marmaris yangını sonrasında semenderin yaşadığı alanlara doğanın kendini onarması için müdahale edilmediğini söylediler. Aktardıklarına göre tür izleme çalışmalarda yangının yüzey üstü alanlarda “parlama şeklinde” meydana geldiği saptanmış. Yangın ekolojisi bilimine göre yanan alanların kendi doğal süreçleriyle kendini onarması esasmış. Bunun gerek bitki örtüsü gerekse fauna açısından en az hasar veren yöntem olduğunu söylüyorlar. Ne var ki yangın alanının tekrar kendini restore etmesi onlarca yıl sürebiliyormuş.

Tarla kertenkelesinin aksine, Marmaris semenderi kımıltısız ve sakin bir şekilde adeta objektife poz veriyordu. Fotoğraf: Songül Karadeniz

Küresel ısınmanın tür üzerindeki tek etkisi bununla sınırlı değil. Profesör Başkale, Marmaris semenderinin mikro habitatına bağımlı bir tür olması nedeniyle aşırı sıcaklık ve düşük nem koşullarında daha serin bölgelere göç etmek zorunda kalacağını söylüyor. Coğrafi bariyerler nedeniyle semenderin hareket alanı sınırlı. Uzmanlar, iklim değişikliğiyle birlikte türün kuzeye yönelme eğilimi gösterdiğini anlatıyor. Ancak yüksek dağ geçitlerini aşamaması halinde, uygun habitat bulamaması nedeniyle yok olma riski taşıdığını öngörüyor. Bu açıdan yıllardır sürdürülen hummalı çalışmalar kritik önemde.

Tür özelinde hâlihazırda uygulanan aktif bir tür eylem planı bulunuyor. Bu çerçevede her yıl yapılması gereken faaliyetler önceden belirleniyor. Bu yıl itibariyle yapılan bütün faaliyetlerin 2024-2030 yıllarını kapsayan tür eylem planına uygun olduğunu öğreniyorum. Muğla Doğa Koruma ve Milli Parklar görevlileri hem semenderlerin habitatının korunması hem de mevcut popülasyonun eğiliminin yıllık olarak izlenmesi ekseninde çeşitli çalışmalar yaptıklarını belirtiyorlar. Ayrıca, semenderlerin farklı amaçlarla doğadan toplanmasının önüne geçilmesi için de farkındalık yaratılıyor.

“Fethiye’de, Marmaris semenderinin kardeş türü olan Göcek semenderinin kargolama esnasında yakalandığını biliyoruz.”

Profesör Başkale, Marmaris semenderi için hazırlanan tür koruma eylem planının bir yıl boyunca mevcut durum ve koruma önlemlerinin belirlenmesi, beş yıl süresince ise izlenmesi şeklinde uygulandığını aktarıyor. “İlk sene içerisinde Marmaris semenderinin dağılış gösterdiği tüm alanlarda gözlemleme ve koruma çalışmaları başlatıldı. Hangi bölgelerde yaşadığı tespit edildi, mevcut sorunlar belirlendi ve bunlara karşı koruma önlem planları oluşturuldu,” diyor. Elde edilen veriler çerçevesinde önümüzdeki beş senelik dönem içerisinde de bu çalışmaların daha geniş bir eşgüdümle devam ettirilmesi planlanıyor. “Örneğin tarımsal ilaçlara karşı nasıl önlem alınacağı konusunda çiftçilerle görüşüleceği, oradaki tarım il, ilçe müdürlükleriyle iletişim halinde kalınacağı öngörülmüştü. Devam eden dönemde, tarım il müdürlükleriyle gerekli görüşmeler titizlikle yapıldı,” diyor Başkale.

Koruma görevlilerinin karşılaştıkları başlıca sorunlardan biri ise semenderlerin evcil (pet) hayvan olarak ya da bilimsel amaçla toplanması. Bu sorunun önüne geçebilmek için de eylem planı kapsamında il ve ilçe jandarma komutanlıkları bilgilendirilerek, yasa dışı toplama tespit edildiğinde gerekli işlemlerin uygulanması amaçlanmış. “Bu beş yıl içerisinde böyle bir duruma düşmedik. O yüzden de bununla alakalı herhangi bir faaliyet gerçekleşmedi ama özellikle çevre halkının bilinçlendirilmesi ve bilgilendirme çalışmaları sayesinde de türün korunması sağlandı,” diyor Başkale.

Marmaris semenderinin yaşam alanı orman yangınları, aşırı sıcaklık ve kuraklık gibi etkenler nedeniyle tehdit altında. Fotoğraf: Songül Karadeniz

Semenderler, laboratuvarlarda bilimsel deneylerde kullanıldıkları için de toplanabiliyor. Bu konuda da hem yetkililer hem de bölge halkı bilinçlendirilmiş. Başkale, bölgenin büyüklüğü sebebiyle özellikle yerel halkın ihbarlarının önem taşıdığını, ancak bunun tek başına yeterli olmadığını söylüyor. “2025’e gelmemize rağmen halen daha bu kaçakçılık olayları karşımıza çıkıyor. Örneğin Fethiye’de yine Marmaris semenderinin kardeş türü olan Göcek semenderinin kargolama esnasında yakalandığını biliyoruz. Gönderen kişiye ilgili cezalar uygulandı zaten. Tabii bu yakalanan kısmıydı, bir de yakalanmayan örnekler de söz konusu,” diyor Başkale. Bunun giderek büyüyen bir sorun olduğunu söylüyor. “Mesela yurt dışından bazı bilim insanı arkadaşlarımız var, onlar da bizi uyarıyorlar. Bazı özel sitelerde besi olarak bakılması, pet hayvanı olarak kullanılması yasak olan türlerin de satıldığını, toplandığını oradan bizlere iletiyorlar. Bizler de ilgili siteleri şikâyet ediyoruz ama Türkiye çok büyük bir alan, bazen yakalamak mümkün olamayabiliyor.”

Marmaris semenderi, nesli tükenme tehlikesi altında olan milyonlarca türden sadece biri. İklim krizi, orman yangınları ve artan yapılaşmanın bir sonucu olarak habitat kaybı gibi tehditler Muğla’da varlığını sürdüren bu endemik türü de etkiliyor. “Muğla’da korunması gereken birçok tür daha var,” diyor Başkale, bu canlıların yeterince konuşulmadıklarına dikkat çekerek. Muğla Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile bilim insanlarının ortak çalışmalarının yanında, yerel halkın ve doğaseverlerin bilinçlendirilmesi de bu sürecin en temel taşlarından birini oluşturuyor. Marmaris’in mülayim semenderi, yangınların, yapılaşmanın ve küresel ısınmanın gölgesinde yaşamını sürdürmenin bir yolunu bugüne kadar buldu. Ama taşların altındaki sessiz ve huzurlu hayatı, yalnızca doğaya değil, insanlara da bağlı.

 


Bu haber Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı desteğiyle yürütülen program kapsamında yayınlanmıştır. İçeriği P24’ün sorumluluğundadır. Birleşik Krallık Büyükelçiliği içerikten sorumlu tutulamaz.