11 Ağustos 2022
Saldırıya uğrayan çevre gazetecileri:
“Gizledikleri suçların ortaya çıkmasından korkuyorlar”
Zeynep Yüncüler
Adana’daki geri dönüşüm firmasında saldırıya uğrayan gazeteciler Örüç ve Kurttaş: “İktidarın gücünü arkasına alan suç işlemekten imtina etmiyor ve ilk hedeflerileri biz oluyoruz”
Serbest gazeteciler Vedat Örüç ve Elif Kurttaş 27 Temmuz günü, küresel plastik ticareti üzerine hazırlayacakları haberler için gittikleri, Adana’da onlarca geri dönüşüm firmasının bulunduğu Kemal Deniz Geri Dönüşüm Sitesi’nde sözlü ve fiziksel saldırıya uğradıklarını duyurdular. Örüç, platformumuz Gezegen24 için orada bulunurken, Kurttaş ise başka bir platforma haberini hazırlamak için oradaydı. İki gazetecinin de ortak amacı, geri dönüşüm tesislerinde iddia ettikleri yasadışı faaliyetleri ve işçilerin çalışma koşullarını ortaya çıkarmaktı.
Gazeteciler Örüç ve Kurttaş ile 27 Temmuz günü neler yaşadıklarını konuşuyoruz. Örüç, Kemal Deniz Geri Dönüşüm Tesisi’nde gözlem yapmak için etrafı dolaştıktan sonra, röportaj yapmak üzere ilk duraklarının site içindeki Akbulut Plastik Geri Dönüşüm Firması olduğunu söylüyor. Örüç, firmanın patronlarından biriyle röportaj yaptıktan sonra görüşlerini desteklemek için tesisin içerisini dolaşmak istediklerini, ancak buna izin verilmemesi üzerine oradan ayrıldıklarını belirtiyor. Örüç ve Kurttaş o sırada, tesisin içine girişe izin alamadıkları için dışarıda karşılaştıkları, aynı firmadan başka bir yöneticiye merak ettikleri soruları sormaya başladıklarını belirtiyor. O sırada ise yöneticinin, “Buradan uzaklaşın, teröristler, ajanlar” dediğini belirtiyorlar.
“Suç işleyen, ekolojiyi kirleten ve işçileri sömüren kişileri haber yapmaya devam edeceğiz”
Ardından ise ikinci durakları olan Akgül Plastik Geri Dönüşüm Firması’nda hem fiziksel hem de sözlü saldırıya uğradıklarını anlatıyorlar. Kurttaş, başlangıçta her şeyin yolunda olduğunu, firmadan bir çalışanın içeriden fotoğraf çekmelerine izin verdiklerini söylüyor. Ancak daha sonra farklı yöneticiler tarafından saldırıya uğrayarak, bir odada alıkonulduklarını ve görüntülerinin silindiklerini belirtiyor. Kurttaş, “Orada biz daha kötü yaralanabilirdik. Ben hâlâ olayın korkularını üzerimde hissediyorum. Vedat’a bir şey yapacaklarından çok fazla korktum” diyerek, saldırını anını anlatıyor:
“Fotoğraf çektikten sonra, önümüze bir araç yanaştı. Bizi zorla araca bindirdiler. Bir yönetici Vedat’a doğru elindeki kameraya bakarak, seninle özel olarak odamda konuşmak istiyorum dedi. Elindeki kamerayı alıp Vedat’ı indirdi. Ben Vedat’ı bırakmadım, onunla gittim. Bizi odaya götürürken, yöneticilerden biri Vedat’ı boynundan sıkarak götürdü. 30 dakika boyunca alıkonulduğumuz odada, Akbulut Firması’ndan da bir yönetici vardı. Bize ve mesleğimize hakaretler ettiler, iktidar partisi yanlıları olduklarını belirttiler. Kameranın hafıza kartını aldılar. Sonra bizi tekrar araca bindirip tesisten çıkardılar, kendi aracımıza bindik. Bizi araçlarıyla, Adana yolunda gözden kayboluncaya kadar takip ettiler.”
“Orada biz daha kötü yaralanabilirdik. Ben hâlâ olayın korkularını üzerimde hissediyorum. Yapılan bu saldırı biz kamuoyunu bilgilendiren gazeteciler için ciddi bir saldırıdır”
Örüç, şehir merkezine vardıktan sonra darp raporu alarak, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) desteğiyle söz konusu yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirtiyor.
“O tesislerde yasadışı faaliyetler yürütülüyor. İşledikleri suçların ortaya çıkmaması için saldırıya uğradık” diyor Örüç ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu şirketler sadece Avrupa’dan değil, Amerika ve Kanada’dan atık ithâl ediyorlar. Konuştuğumuz şirket yetkilerinden biri Suriye savaşı nedeniyle Türkiye’ye sığınan mültecileri ucuz iş gücü olarak gördüğünü söyleyerek, onları geri dönüşüm tesislerinde kayıt dışı ve kötü koşullarda çalıştırıldığını itiraf etti. Yetkili bunun bir suç olmasına rağmen hükümet bilgisi dahilinde mültecileri çalıştırdığını söyledi. Suç işlemiyorlarsa ya da işçileri kötü koşullarda ve kayıtsız çalıştırmıyorlarsa neyi saklıyorlar? Açıkça ortadaki iktidarın gücünü arkasına alan suç işlemekten imtina etmiyor. Bunu ortaya çıkarmaya çalışan gazeteciler de ilk hedefleri oluyor. Çünkü halktan gizledikleri suçların ortaya çıkmasından korkuyorlar.”
Kurttaş, “Yapılan bu saldırı biz kamuoyunu bilgilendiren gazeteciler için ciddi bir saldırıdır” diyerek, hükümetin bu anlamda caydırıcı cezalara başvurması gerektiğini ve yerel yönetimlerin de çalışmalar başlatarak örgütlenilmesinin önemli olduğunu belirtiyor. Örüç ise, gazetecilere yönelik saldırıların herhangi bir suçun üzerini örtmeye yetmeyeceğini vurgulayarak, “Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Suç işleyen, ekolojiyi kirleten, işçileri sömüren kişileri haber yapmayı sürdüreceğiz” diyor.
“Konuştuğumuz şirket yetkilerinden biri, Türkiye’ye sığınan mültecileri, ucuz iş gücü olarak gördüğünü söyleyerek tesislerinde kayıt dışı ve kötü koşullarda çalıştırdığını itiraf etti”
Bildiri yayınlandı: Şeffaf bir şekilde soruşturun
Gazeteciler Örüç ve Kurttaş’ın uğradıkları saldırı sonrası, dünyanın birçok yerinden 40 çevre örgütünün temsilcisi ”Küresel plastik atık ticareti konusunda araştırma çalışmaları yapan gazeteciler saldırı altında” başlıklı bir ortak bildiri yayınladı. Küresel plastik atık ticaretini araştıran gazeteci ve aktivistlerin yanlarında olduklarını belirten 40 destekleyici, yerel ve ulusal makamları bu olayı tam ve şeffaf bir şekilde soruşturmaya çağırdı.
Bildiride, küresel plastik atık ticaretini araştıran gazetecilerin veya aktivistlerin saldırıya uğradığı veya tehdit edildiği ilk olay olmadığı da vurgulandı. Örneğin, benzer bir olayın Endonezya’da 2020’de yaşandığı da belirtildi: “Bazı gazetecilere plastik atık ticaretinde üst düzey bir Endonezyalı bakan ve siyasi liderin de karıştığı ilişkiler ağını tespit ettikleri soruşturmalarına devam etmemelerinin söylendiği bildirildi. Olayı araştırmak üzere Endonezya’nın Bangun köyünde bulunan BBC ve Nexus3 kuruluşundan bir ekibe, iki kişi çekimi durdurmalarını dayatmıştı. Benzer bir olay yine Endonezya Tangerang’da yasadışı çöp boşaltma alanlarını filme alan PBS Frontline ekibinin de başına gelmişti.”
Ayrıca bildiride, Interpol’un, 2018’den bu yana, küresel atık ticaretiyle bağlantılı yasadışı faaliyetlerde bir artış olduğunu ortaya koyduğu belirtildi. Uluslararası Örgütlü Suça Karşı Küresel Girişim’in (GITOC) açıklamasına göre ise, Türkiye ve Endonezya dâhil çeşitli ülkelere plastik atık göndermenin, yasadışı atık kaçakçılığı, kara para aklama ve mali suçlar dâhil olmak üzere organize suçlarla güçlü bağlarının olduğu vurgulandı.
Son 10 yılda 30 çevre muhabiri öldürüldü
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF), çevre haberleri yapan gazetecilerin risk altında olduğu ifade edilen Ağustos 2020 tarihli raporuna göre, 2015 sonrası 10 çevre gazetecisi öldürüldü, 53 gazeteci hak ihlâli yaşadı. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin son 10 yıllık verilerine göre ise, 30 çevre muhabiri çalışmaları nedeniyle öldürüldü.