27 Mart 2025
Yeşil sahalarda yeşil tasarım: Sürdürülebilir stadyumlar
Endüstriyel futbolda kâr anlayışı hâkim; ancak, taraftarların kalbinin attığı stadyumların tasarımında artık kent ve çevreyle uyum ön planda. Son yıllarda, gerek dünyada gerek Türkiye’deki yeni nesil stadyumlar sürdürülebilir özelliklerle donatılıyor
Futbol, şüphesiz dünyanın en popüler ve en çok izlenen spor dalı. Geçmişten günümüze futbola artan ilgi, onun hem kurumsallaşmasını hem de bir endüstri haline gelmesini sağladı. Futbolun endüstrileşmesi ve popülerleşmesiyle, statlar yalnızca sportif mekânlar olmaktan çıkararak, ticari açıdan da önemli merkezlere dönüştü. Böylece stat ekonomisi büyüdü, şehirlerde daha büyük ve modern futbol stadyumlarının inşası da hızlandı.
Yeni stadyumların sayısının giderek artması, bu yapıların sürdürülebilirlik açısından ne kadar nitelikli olduğu sorusunu da gündeme getirdi. Nitekim, futbol başlı başına çok yüksek bir karbon ayak izine sahip. Küresel Sorumluluk için Bilim İnsanları (Scientists for Global Responsibility, SGR) tarafından 2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, futbol sektörü yılda 64-66 milyon ton karbon salımına eşdeğer bir enerji tüketimine yol açıyor (bu rakam, yüksek karbon salımına neden olan şirketlerle sponsorluk anlaşmalarını da kapsıyor). Bu da Avusturya’nın yıllık emisyon seviyesine yakın bir değere karşılık geliyor. Stadyumlardaki ışıklandırma nedeniyle, elektrik kullanımı da karbon ayak izinin yüksek olmasında önemli bir pay sahibi. Araştırmaya göre, İngiltere’de bir maç sırasında yaklaşık 1,700 ton karbon salımına eşdeğer enerji tüketiliyor, bu da yaklaşık 397 aracın yıllık emisyonuna denk geliyor.
“İklim verileri çok iyi analiz edilmeli. Arazi seçimi de çok önemli.”
Peki, stadyumlarda sürdürülebilirlik kriterleri neler? Statlarda sürdürülebilir uygulamalar hayata geçiriliyor mu? Bir stadyumun ‘çevre dostu’ olması neden önemli? Bu ve benzeri konuları, yurt içi ve yurt dışında birçok stadyum tasarlayan yüksek mimar Alper Aksoy ve “çevre odaklı” bir mimarlık anlayışını benimseyen yüksek mimar Tuğba Cebeci’yle masaya yatırdım.
Üç temel etken: Mevzuat, maliyet ve proje süreleri
Futbolun dünyadaki en üst düzey yönetim organı Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA), resmî internet sitesinde sürdürülebilir stadyumların önemine vurgu yapıyor. Bu konuda dünya çapında bir farkındalık oluşmasını isteyen FIFA, futbolda sürdürülebilirlik standartları konusunda en iyi uygulamaları da teşvik etmeyi amaçlıyor.
Stadyumun tasarım sürecinde sürdürülebilirlik hedeflerinin net olarak belirlenmesi büyük önem taşıyor. Enerji ve su tüketimi, atık yönetimi, ulaşım seçenekleri ve inşaatın neden olduğu emisyonların, stadyumun kullanım çeşitliliği ve sıklığıyla dengelenmesi, sürdürülebilirliğin temel unsurları arasında yer alıyor.
“Daha üst seviye işler yapılabilir. Tabii bunun için de hem yönetmelik olarak izin verilmesi hem de mali yönden olanak sağlanması gerekiyor.”
Son on yılda, Türkiye’nin dört bir yanında birçok stadyum yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Peki, bu stadyumların tasarım, inşaat ve kullanım safhalarında sürdürülebilirlik bakımından dikkat edilmesi gerekenler neler? “Öncelikle, işletme modelinin tam olarak belirlenmesi gerekiyor,” diyor yüksek mimar Alper Aksoy. “İklim verileri çok iyi analiz edilmeli. Arazi seçimi de çok önemli. Enerji tüketiminin en az şekilde yapılabilmesi için de gerekli önlemlerin alınması lazım. Bunlar yapılırsa büyük oranda fayda sağlanır. Ayrıca doğal kaynaklara zarar vermeden hareket etmek de son derece önemli.”

Alper Aksoy’un tasarladığı stadyumlardan birisi de 30 bin kişilik Sakarya Stadyumu. Fotoğrafı, Alper Aksoy Mimarlık’ın izniyle kullanıyoruz.
Alper Aksoy, Türkiye’de İzmir, Kocaeli, Sakarya, Elazığ, Hatay, Ordu ve Kütahya gibi birçok şehirde stadyum projelerinin mimarlığını üstlendi. Ayrıca, Libya ve Kırgızistan’da da stadyumlar tasarladı. Stadyumların tasarımında göz önünde bulundurdukları “çevre dostu” ve sürdürülebilir özellikler hakkında şu bilgileri paylaşıyor: “Gürültü, çevre ve ışık kirliliği yaratmayacak önlemler aldık. Yaya ve araç yoğunluğunun çevreyi etkisi altına almamasını sağladık. Toplu taşımayla ulaşımı sağladık. Giriş çıkışları bunlara göre yapmaya çalıştık. İnşaat süresince su kaynaklarına dikkat ettik. Mümkün olduğu kadar yeşil alan kullanmaya çalıştık. Çevreye salınan karbonun azalması için önlemler aldık. Bölgesel olarak tüketimi azalttığımız için, bu da çevreye pozitif bir etki yarattı. Çalışmalarımızı, insanların hayatına zarar vermeyecek şekilde organize etmeye çalıştık.”

Alper Aksoy
Aksoy’un belirttiği unsurlar, bir stadyumun tasarım şeklini belirleyen temel etkenler. Ancak bu denli karmaşık dinamikler söz konusuyken, Türkiye’deki inşaat süreçleri mimarlara ve firmalara nadiren ideal çalışma koşulları sağlıyor. “Herkes elinden geleni yapıyor, ama eksiklerimiz var,” diyor Aksoy. “Daha üst seviye işler yapılabilir. Tabii bunun için de hem yönetmelik olarak izin verilmesi hem de mali yönden olanak sağlanması gerekiyor. Bunlar sağlanabilirse ve proje de daha uzun sürerse, sürdürülebilirlikle ilgili önlemler artırılabilir,” diye ekliyor.

İzmir’in merkezi bir bölgesinde bulunan ve kentin futbol geçmişinde önemli bir yer tutan Alsancak Stadyumu da son yıllarda yenilenen stadyumlardan biri. Tasarımında çevreyle uyum, ileri teknolojinin kullanımı ve toplu ulaşımla entegrasyon gibi unsurlar ön planda yer almış. Fotoğraf: Alper Aksoy Mimarlık
Dünyada güneş enerjisi panelleri kullanan birçok stadyum bulunuyor. Küresel futbol dünyasında sürdürülebilirlik bilinci arttıkça, bu eğilim Türkiye’ye de yansıyor. Galatasaray’ın stadı Ali Sami Yen Spor Kompleksi RAMS Park’ın yanı sıra Antalya, Konya, Eskişehir ve Sivas’taki stadyumlar da güneş enerjisinin çeşitli biçimlerde kullanıldığı statlar arasında yer alıyor.
İklime göre tasarım ve yapıya uygun yer seçiminin önemi
Sürdürülebilir şehir ve net sıfır emisyonlu bina anlayışı yaygınlaştıkça, spor mekânları da gitgide bu kriterlere daha uygun biçimde tasarlanıyor. Yüksek mimar Tuğba Cebeci’ye göre, dikkate değer ekolojik stadyum anlayışına en yakın örneklerin başında 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapan Japonya Ulusal Stadı geliyor. Cebeci’ye göre bu stadyumda çok sayıda yenilikçi özellik bulunuyor. “Yapının taşıyıcı sistemi çapraz lamine ahşap panel ile kurgulanmış ve böylece doğa dostu bir taşıyıcı sistem alternatifi oluşturulmuş. Ahşabın yüksek karbon tutma özelliği sayesinde, yapıda karbon emisyonu büyük oranda azaltılmış. Yapının çatısında ve cephesinde yeşil bitkilerin kullanımı da doğal karbon yutağı alanların oluşturulmasına, ısı ve nem dengesinin sağlanmasına yardımcı oluyor,” diyor Cebeci. Tasarımcılar sadece bununla da yetinmemiş, ısı, elektrik ve su tüketimi boyutlarını da özenle ele almış. “Yapıda kapalı mekânların ısı yalıtımı önemsenmiş ve çatısında güneş panelleri ile enerji üretilmesi sağlanmış. Düşük su tüketimine sahip ürün seçimleri ve yağmur suyu toplama sistemleri ile de su verimliliğine katkı yapılmış,” diyor Cebeci. “Bu yapının dünya ve ülkemiz adına öncülük edeceğini umuyorum.”
“Ekolojik mimaride enerji ve su tasarrufu, doğa dostu malzeme seçimi ve malzemenin korunumu esastır.”
Cebeci’ye göre, Tayvan’da 2008 yılında inşaatı tamamlanan Kaohsiung Stadyumu da sürdürülebilirlik bakımından iyi uygulamaları bir araya getiriyor. “Stadyumun üst örtüsü tamamen güneş panelleri ile kaplanmış ve bu sayede yapı, kendi enerjisini üretir konuma gelmiş,” diyor Cebeci. Ancak güneş enerji panellerinin bataryalarının önemli bir atık sorunu oluşturduğunu da vurguluyor. “Fotovoltaik panel kullanımı, yenilenebilir bir kaynaktan enerji elde edilmesi sebebiyle önemli bir yere sahip. Ancak batarya ve güneş panellerinin atık sorunu da göz önünde bulundurulmalı,” diyor Cebeci. Çözüm, tasarımın ihtiyaçlara uygun bir biçimde yapılması. “Şebeke destekli sistemler ile kentsel alanlarda batarya ihtiyacına gerek kalmadan bir sistem kurgusu yapılabilir, ve batarya gibi çevresel atık sorununa neden olacak bir ürünün kullanımı azaltılabilir. Güneş panelleri de kullanım ömrü sonrası bir atık sorunu oluşturur. Bu nedenle ihtiyaç analizine göre tasarım öncelikli olmalıdır.”

Yüksek mimar Tuğba Cebeci, sürdürülebilir özellikleri bakımından 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılan Tokyo Ulusal Stadyumu’nu örnek gösteriyor. Görsel: Taka Soyama, Pexels
Seyirci kapasitesine göre kullanım alanı değişen stadyumların açık ve kapalı olma durumlarına göre sürdürülebilirlik özelliklerinin değiştiğini söylüyor Cebeci. “Kapalı stadyumlarda iklimlendirme ihtiyacı daha fazladır ve bu da daha fazla enerji tüketimi ve daha fazla malzemenin kullanımı anlamına gelir. Açık stadyumlarda iklimlendirme ihtiyacı daha azdır ve saha bölümünün üzeri genellikle açık olduğu için, kapalı stadyumlara göre daha az malzeme kullanımı olduğunu söylemek mümkün. Açık stadyumlarda özellikle sıcak iklimlerde doğal havalandırmadan yararlanılması için rüzgâr yönüne uygun açık alanlar bırakılır.” Stadyumların bulundukları alandaki rüzgâr özellikleri dikkate alınarak tasarlanmasının şart olduğunu belirtiyor Cebeci. Bununla beraber, bölgedeki deprem riskinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini sözlerine ekliyor.
“Yapının işlevine ve büyüklüğüne uygun olarak doğal aydınlatma ve havalandırmadan yararlanılması enerji verimliliğinin artışına sebep olur.”
Peki, sürdürülebilirliği ve doğaya verilen zararı en aza indirmeyi temel alan ekolojik mimarinin başlıca kriterleri neler? “Ekolojik mimaride enerji ve su tasarrufu, doğa dostu malzeme seçimi ve malzemenin korunumu esastır,” diyor Cebeci. “Amaç hem doğaya hem de doğanın bir parçası olmaya çalışan biz insanlar için iyi olanı bulmaktır. Bunun için öncelikle yapının üretimi ve yapı kullanımı aşamalarındaki kaynak tüketimini azaltmaya yönelik tercihler yapılmalıdır. Yapının yıkım aşaması da bir diğer önemli aşamadır ki atık sorunu oluşturmayacak nitelikte malzeme tercihlerinin yapılması çok önemlidir.”

Tuğba Cebeci
Bu yaklaşımı benimseyen mimarlar kullandıkları malzemenin, doğal kaynakların ve yapı içindeki enerjinin olabildiğince verimli kullanılmasını amaçlıyor. Cebeci, bunun için yapıların, inşa edildikleri alanın özellikleriyle olabildiğince uyumlu olması gerektiğine dikkat çekiyor. “Enerji verimliliğinde iklime göre tasarım ile yapıya uygun yer seçimi, yapının konumlandırılması, yapı kabuğunun tasarımı ve malzeme tercihleri öne çıkar,” diyor Cebeci ve ekliyor: “İklim odaklı tasarım ile karbon ayak izinin azaltılmasına büyük oranda katkı sağlamak mümkün. Yapının işlevine ve büyüklüğüne uygun olarak doğal aydınlatma ve havalandırmadan yararlanılması enerji verimliliğinin artışına sebep olur.” Tüm bu kriterler, stadyumların tasarım ve inşasında da büyük oranda geçerli.

Tayvan’ın ikinci büyük şehri Kaohsiung’da bulunan, üstü tamamen güneş panelleriyle kaplı stadyum. Fotoğraf: WikiCommons
Peki, stadyum gibi su kullanımı yüksek yapılarda nasıl bir enerji tasarrufu sağlanabilir? “Bunun için yapının üretimi ve kullanımı sırasındaki su ihtiyacını azaltmaya yönelik malzeme ve ürün seçimleri önemli. Sonrasında atılabilecek en güzel adım ise yağmur suyu toplama sistemlerinden ve gri su arıtma sistemlerinden faydalanarak kullanılacak tatlı su miktarının azaltılmasını sağlamak” diyor Cebeci.
Cebeci son olarak, tasarım safhasında verilen bütün kararların ekolojik bir etkisi olduğunu vurguluyor. “Cephesinde, çatısında yeşil bitki kullanılan bina demek değildir. Sadece güneş enerjisi sistemi kullanılmış yapılar da değildir. Ekolojik yapı anlayışı bütüncül bir yaklaşım gerektirir,” diye bu durumun altını çiziyor Cebeci. “Ekolojik mimarlık günümüzde duyduğumuz, karşımıza çıkan sürdürülebilir tasarım, yeşil mimari, enerji verimli tasarım gibi pek çok kavramı içine alan kapsayıcı bir ifade. Bu kadar kapsayıcı bir anlayışın uygulanması da elbette ki kolay değil. Yapı fiziği kararları, çevresel koşullar ve iklime uygun tasarım anlayışı, malzeme kullanım tercihleri çok önemli bir role sahip.”
Gerçekten de, “futbol sadece futbol değildir” düsturu ekolojik ve sürdürülebilir pratikler açısından geçerlilik taşıyor. Enerji verimliliğini, su tasarrufunu ve atık yönetimini ön planda tutan, titizlikle tasarlanmış yeni nesil stadyumlar, futbolun yalnızca transferler ve kupalardan ibaret olmadığını hatırlatıyor. Doğa dostu, bulundukları şehirle bütünleşen stadyumlar, takım tutkusunun tüketimle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda ortak değerleri savunmanın ve toplumsal bilinci güçlendirmenin bir yolu olabileceğini gösteriyor. Futbolun endüstriyel boyutunun ötesine geçerek doğayla daha fazla uyum içinde olması, toplumla da daha derin bir bağ kurmasını sağlayabilir.
Bu haber Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği İkili İşbirliği Programı desteğiyle yürütülen program kapsamında yayınlanmıştır. İçeriği P24’ün sorumluluğundadır. Birleşik Krallık Büyükelçiliği içerikten sorumlu tutulamaz.