Fotoğraf / Artem Beliaikin via Pexels

14 Mayıs 2021

Tavuklar: Yaşatılmayan canlılar

Barış Gün

Bir araştırmaya göre Antroposen dönemi tek bir canlı üzerinden özetlenecek olsa, bu canlı tavuklar olurmuş. Endüstriyel tavukçuluğun etkisiyle yılda 50 milyar tavuk yeryüzünde 50. gününü göremeden kesiliyor

İnsanlığın büyük bir hızla büyümesi ve güçlenmesi, dünyayı etkileri milyonlarca yıl sürecek bir değişime uğrattı. Antroposen olarak adlandırılan bu dönem, alüminyum, plastik, beton gibi malzemelerin üretiminden nükleer ve biyolojik silahların kullanımına, insanı ve hayvanı besleyen yeryüzünün bir parçası olan toprağın çeşitli müdahalelerle kontrol altında tutulmasından tabağımıza gelen besin değerlerinin kontrolüne kadar her şey nüfus artışı kaynaklı tüketim kriziyle ilişkilendiriliyor.

Leicester Üniversitesi’nden paleobiyolog Dr. Carys Bennett ve ekibinin 12 Aralık 2018’de Royal Society Open Science dergisinde yayınladığı araştırmada, Antroposen döneminin en belirgin kanıtının tavuklar olduğu savunuluyor. Çünkü tavukçuluk endüstrisi ile beraber, eti için yetiştirilen modern tavuğun (broiler) biyolojisi, atalarından (kırmızı orman tavuğu) belirgin olarak ayrılıyor: Kemik uzunluğu iki kat, genişliği ise üç kat daha fazla oluyor. Yaklaşık 70 yıl içinde bir tavuğun biyokütlesi tam beş katına çıkıyor. Ve Bennett ekliyor: “Tavuklar, bu çağın gerçekten önemli bir sembolü. Gelecekte bu dönemin ve insanın gezegen üzerindeki etkisini gösteren potansiyel fosil olacak.”

Bennett’in, insanların yok olduğunda, dünya üzerinde en kalıcı izlerinden birinin tavuk kemiklerinin olacağını söylemesi şu an sadece dikkat çekici ve merak uyandırıcı bir çalışma. Araştırmanın kabul edilme süreci bilim dünyasında devam ediyor. Ancak, tavukçuluk endüstrisine dair veriler, insanların tavukların neslini yok ettiği gerçeğini gizlemiyor.

2019 verilerine göre dünya genelinde yılda 50 milyar tavuk kesiliyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünyada yaşayan farklı hayvanların yüzde 20’si risk altında ve neredeyse her ay bir canlının nesli yok ediliyor. Yok olma tehlikesi bölgelere göre değişiklik gösterse de en yüksek risk yüzdesine sahip olanlar tavuklar (soylarının yüzde 33’ü), domuzlar (soylarının yüzde 18’i) ve sığırlar (soylarının yüzde 16’sı) gibi çiftlik hayvanları. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2019 verilerine göre ise dünya en çok tavuk eti yiyor. Tavuk etinin son 60 yılda büyük bir artış gösterdiği, kanatlı hayvan etinin 1961’de tüketilen tüm etler arasında yüzde 12’sini oluştururken, bugün yüzde 33’ünü oluşturduğu belirtiliyor. Dünya genelinde yılda 50 milyar tavuk, 500 binden fazla koyun, 400 binden fazla keçi ve oğlak ve yaklaşık 300 bin inek kesiliyor.

1 kg tavuk için yaklaşık 3700 litre su harcanıyor

Artan talep ve rekabet küresel su tüketiminin artmasına da yol açıyor. Örneğin tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i küresel tarım tarafından tüketiliyor. Bu gidişatın su kıtlığına sebep olacağı, 2025 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 64’ünün su sıkıntısı yaşayacağı konuşuluyor. Bir dilim ekmek için 40 litre, bir paket patates cipsi için 185 litre, 50 gram çikolata için 860 litre, 150 gramlık bir hamburger için 2400 litre, 1 kg tavuk için yaklaşık 3700 litre (10 haftalık bir tavuk için), tek bir yumurta için ise 1800 litre suya ihtiyaç duyulan bir aşırı tüketim sistemi içindeyiz.

Metan emisyonlarının başlıca kaynağı çiftlik hayvanları

Çiftlik hayvanları, tüketilen yem birimi başına en fazla metanı geviş getirerek ürettikleri için metan emisyonlarının başlıca kaynağı olarak öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, çiftlik hayvanlarının, asit yağmurunun başlıca nedenlerinden amonyak salımının üçte ikisinden fazlasına yol açan 100 kadar kirletici gaz ürettikleri belirtiliyor. Hayvansal üretim sebepli, karbondioksit (CO2) emisyonu yüzde 9, metan gazı (CH4) emisyonu yüzde 35-40 ve mineral ve organik gübrelerin üretilmesinde kullanılan azot oksit (N2O) emisyonun ise yüzde 65. FAO’ya göre hayvancılık sera gazı emisyonlarının yüzde 14,5’ini oluşturuyor. Bu oran, sığır üretiminde yüzde 65, domuz üretiminde yüzde 9, manda sütü, tavuk eti ve yumurta üretiminde ise yüzde 8’e karşılık geliyor. Hayvancılığın, motorlu taşıtlardan 86 kat daha yüksek metan gazı, azot oksitin ise karbondioksitten 300 kat daha güçlü olduğunu düşünürsek rakamların korkunçluğu karşısında “elimizden ne gelir?” diye düşünmemiz gerekiyor.

Doğal hayatta bir tavuğun ömrü 10-15 sene arası değişirken, eti için üretilen tavuklar 38-42 gün yaşıyor

Tavuk endüstrisinde, tavuk eti üretimi ile yumurta üretimi için ise ayrı ayrı tavuklar yetiştiriliyor. Eti için üretilen tavuklar, kısa surede yüksek kâr elde etmek için normal surenin üçte bir oranında hızlı büyütülüyor. Et sektörü tavukları hızla kilo alacak şekilde büyütürken, yumurta sektöründe kilo almayacak şekilde yetiştiriliyorlar. Doğal hayatta bir tavuğun ömrü 10-15 sene arası değişirken, eti için üretilen tavuklar 38-42 gün yaşıyor ve sonra marketlere, sofralara giriyor. Hayvanlar, normalde 90 gün sürmesi gereken gelişim sürecine rağmen, yemlerdeki katkılar yüzünden 35-42 gün içinde kesim için istenen ağırlığa ulaştırılıyor. Özetle, yemlerin içeriği güçlendirilerek miktarı yarıya indiriliyor, yaşam ömürleri kısaltılıyor ve büyüme süreci üç katına kadar hızlandırılıyor. Yumurtaları için kullanılan tavukların yaşam ömrü ise 12-18 ay. Aynı şekilde, doğal hayatta sadece türlerinin hayatta kalmasını sağlamaya yetecek sayıda ortalama 10-20 kadar yumurta yumurtlarken, endüstri yılda 260-300 yumurta yumurtlamaları için zorluyor.

Bebekken yetişkin görünümüme getirilen tavuklar

Elbette, kısacık ömürlerinde yaşadıkları sorun sadece bu değil. Birçok tavuk, yapay olarak aydınlatılmış yaklaşık 20-30 bin kanatlı bir kümeste, A4 kâğıttan daha küçük, bir alanda yetiştiriliyor. Aydınlatma sisteminin nedeni ise tavuklarının günlerini daha hareketli kılmak. Ancak bu uygulama onları yorgun ve uykusuz yapıyor. Hayatlarında bir kez olsun kanatlarını kullanamayacakları kadar dar alanda ısıtma, havalandırma ve yem ile su dağıtım sistemi tarafından kontrol altında tutuluyorlar. Fabrikada yetiştirilen birçok tavuk gelişim sürecini tamamlamamış, neredeyse bebekken yetişkin görünümüne getiriliyor. Tel kafeslerde ayaklarıyla yere rahat basamadan, toprağa değmeden büyüyor.

Türkiye’de dört yumurta yetiştirme metodu uygulanıyor: Organik yetiştiricilik, free range (açık dolaşıma erişim) yetiştiricilik, kümeste yetiştiricilik ve kafesli yetiştiricilik. Türkiye’deki üretimin yaklaşık yüzde 80’inde uygulanan ve yetiştiriciler açısından “en avantajlı” görülen yöntem kafesler. Yumurta Üreticileri Birliği, sektör verilerine göre 2018’de Türkiye’de kümes hayvanları sayısı 359 bin 218, bunun 353 bin 561’i ise tavuk. Aynı rapora göre, 82 milyon 303 bin 879 adet civciv ve kişi başına yıllık 294 adet yumurta üretilmiş. TÜİK 2020 Ekim ayı verilere göre ise tavuk eti üretimi 172 bin 439 ton, tavuk yumurtası üretimi 1,7 milyar adet olarak gerçekleşmiş. Yumurta Üreticileri Birliği’ne göre Türkiye’nin yumurta ihracatının üretimdeki payı yüzde 27,36 iken, Covid-19 ile beraber 2020 mart ayının sonunda sınır kapılarının kapatılması sebebiyle bir ayda 6 milyon tavuk kesime gönderilmiş, altı tavuk çiftliği ise kapatılmış.


İkon / Laymik via the Noun Project

Tavuklarda birçok hastalığın ve ölümün sebebi kafesler

Türkiye’de yaygın uygulanan kafes sistemi tavuklarda birçok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor. Araştırmalar, tavukların yüzde 90’ının, dar kafeslerde kemiklerinin, kaslarının ve ayaklarının vücutlarının ağırlığıyla baş edemez hâle geldiğini belirtiyor. Bu durum, bağışıklık sistemlerinin zayıf, hastalıklara elverişli, organlarının ve bacaklarının hasarlı, kimi zaman kırık olmasını neden oluyor. Ayrıca, kapalı kafes ortamlarında göğsüne yeterli oksijen sağlayamadığı için kalp krizi veya şişmiş kalpten ölümler tavuklarda sıkça görülen vakalar.

Erkek civcivler karbondioksit odalarında öldürülüyor, ucuz sosislere harç oluyor

Tavuk yumurtasının kombine kuluçka makinelerindeki 21 günlük sürenin ardından civcivler çıkıyor ve insanlar tarafından cinsiyetlerine göre ayrılıyor. Bu devasa kuluçka makineleri ya da mekanik “yalancı anneler”, annenin yumurtasını döndürme hareketinden, ışık ihtiyacına, ısıya ve eğime kadar her şeyi simüle ediyor. Erkek civcivler yumurta sektöründe bir yararı olmadığı için çeşitli yöntemlerle katlediliyor. Örneğin, bazıları karbondioksit odalarında toplu halde nefessiz bırakılarak öldürülüyor, bazıları ise canlı olarak kıyma makinelerinde çekilerek ucuz sosis harçlarının içine katılıyor.

Erkek civcivler öldürülürken, dişi civcivlerin ise sektörde can telaşı başlıyor. Onların da sırayla önce gaga, sonra ibik kesimi yapılıyor. Bu yöntemin nedeni ise, yumurta yeme/kırma, tüy yolma, birbirini gagalama/yeme gibi sektörü maddi zarara uğratacak eylemleri önlemek. Hepsinin temel sebebi verimi artırırken, maliyeti düşürmek. Ancak bunun açıklaması, özetle beden ve yaşam hakkının gasp edilmesi. Bu tavuklar, reklamlardaki özgür yeşil alanların aksine kapalı alanda bir kafes sistemi içine tıkılmış canlılar. Maalesef bu sömürü ilişkisi sadece endüstri içinde ilerlemiyor. Küçük üreticiler, bahçesi ve evinde kuluçka makinesi olanlar da aynı şiddeti farklı bir ortamda devam ettiriyor. Köyünde, bahçesinde, bizimle hiçbir bağı olmayan özgür bir canlının bedeni üzerinde mülkiyet hakkı görüyorsak, sömürü ilişkisi aynen devam ediyor demektir.