1 Haziran 2022
Hayvanlar dört ay önce sokaklardan toplatıldı: Şimdi ne yapıyorlar?
Tansu PişkinBu yıl Ocak ayında sokak hayvanları belediyeler aracılığıyla şiddet ve işkenceyle bakımevine götürülmek üzere alıkonuldu. Bu süreçte belediyeler soruşturulmazken, bakımevlerine sığmayan hayvanların akıbeti ise belirsiz
Hayvanları Koruma Kanunu, 2004 yılında ilk yürürlüğe girdiği dönemde sokak hayvanları başta olmak üzere bütün hayvanlar için bir umut ışığı olmuştu. Temmuz 2021’de bu kanun üzerinden bir değişiklik yapıldı. Hayvan hakları savunucularına göre, bu süreçte hayvanlar için değişen tek şey şiddetin boyutu ve şekli oldu. Özellikle baroların, STK’ların ve yerel hayvan koruma gönüllülerinin hayvana tecavüz, işkence ve öldürme vakalarında şikâyetçi olma haklarının ellerinden alınması hak savunucularının tepkisini bir hayli çekti ve bu tepkiler henüz dinmiş değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık 2021 günü Gaziantep’te yaptığı bir açıklamada “Belediyeleri sahipsiz hayvanları sokaktan alacak adımları atmaya çağırıyorum, sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır” şeklindeki ifadeleri yasa değişikliğine yönelik eleştirileri arttırdı. Nitekim Erdoğan’ın hemen bu konuşmasının ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı valiliklere 17 maddelik bir genelge gönderdi. Pitbull başta olmak üzere beş ırktan köpeğin daha sokaklarda “sahipsiz” bulunmaması, sokak hayvanlarının da “rehabilite olmadıkça” alındıkları ortamlara bırakılmaması talimatı veren genelgeyle belediyeler sokak hayvanlarını geçici bakımevlerine götürmek üzere şiddet ve işkenceyle toplamaya başladı. Ancak, Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı’nın tahminlerine göre ülkede yaklaşık 6 milyon sokak hayvanı nüfusuna karşılık 1003 belediyeden sadece 256 belediyede geçici bakımevi bulunuyor ve bu bakımevlerinin mevcut kapasite sayısına dair resmî bir veri de yok. Erdoğan’ın “barınakları” işaret etmesinin ardından bu durum değişmedi.
Hayvanların sokaklardan toplanmaya başlamasının üzerinden dört ay geçti. Mevcut bakımevi sayısı, zorla ve şiddetle toplanan hayvanların barınması için yeterli değil. O zaman belediyelerin topladığı hayvanların hepsi şimdi neredeler? Kaç hayvan öldürüldü veya öldü? Kaç hayvan terk edildi? Birçok hak ihlâlinin ve işkencenin belgelendiği bakımevlerinin koşulları iyileşti mi? Daha birçok sorunun yanıtını almak için, bu süreci yakından takip eden hayvan hakları savunucuları ile konuşuyoruz.
Barınaklar rutin hizmetlerini yerine getiremiyor
Şu an Türkiye’de Erdoğan’ın açıklaması sonrası açılan bir bakımeviyle beraber toplam 257 bakımevi bulunuyor. Bu barınakların bir kısmının tamamında, bir kısmının ise yarıdan fazlasında bakanlığın “yasaklı” olarak tanımladığı ırklar bulunuyor. Ancak ne belediyeler ne de bakanlık bilgi paylaştığı için somut verilere ulaşmak mümkün değil. Veri eksikliğinin bir örneği olarak Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı Başkanı Erman Paçalı Gaziantep’teki bakımevinde son bir haftada 200’den fazla köpeğin kaybolduğunu ve nerede olduklarına dair bilgi alamadıklarını söylüyor.
Sokak hayvanlarının şiddet ve işkenceyle toplandığına dair teyit edilmiş birçok görüntü ve belge mevcut. Peki, tüm bunlarla ilgili bir soruşturma başlatıldı mı? Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Fatma Biltekin, bakanlığın şimdiye kadar harekete geçtiği ve takip ettiği bir vakanın olmadığını söylüyor. Aslında bu da, değişen kanunda kaldırıldığı iddia edilen sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı uygulamasının devam ettiğini gösteriyor.
“Hayvanların yaşadığı şiddetin önüne geçmek için göstermelik değil gerçek cezalar verilmeli, belediyeler soruşturulabilmeli”
İstisnalar hariç belediyelerin bakımevi ve rehabilitasyon merkezi kurmayı bir “külfet” olarak gördüğünü belirten Erman Paçalı, çok az sayıdaki bakımevlerinden neredeyse hiçbirinin şu anda kısırlaştırma hizmeti vermediğini aktarıyor. Sebebi ise dört ay önce yayımlanan 17 maddelik genelge ve bu genelgeyle el konulan tüm hayvanların bakım sorumluluğu bu bakımevlerine yüklenmesi.
Neticede, asli işi popülasyon kontrolü olan bakımevleri, sokaklardan zorla alıkonulan hayvanların barınma ihtiyacına tahsis edildikleri için tam kapasiteye ulaştı. Bunun sonucunda rutin hizmetlerin önü tıkandı.
En çok hak ihlalinin yaşandığı yerlerin barınaklar olduğuna işaret eden Fatma Biltekin, insanların hayvanlarla ortak yaşam kültürü kurması gerektiğini vurguluyor: “Hayvanların yeri barınaklardır diyen herkese barınak ziyareti yapmasını söylüyoruz. Bir kere bile barınağa gitmemiş insanların sokakta bir merdiven altında, açlık ve hastalıklar ile mücadele etmeye çalışarak yaşayan hayvanları bu korkunç yerlere kapatmak istemeleri kabul edilebilir değil. Kentler sadece bizlere ait değil. Sorumluluğunu yerine getirmeyen kamu kurumları ile mücadele etmemiz gerekiyor.”
Hayvanlar bakımevlerinde barınamıyor
Paçalı’ya göre belediyelerin hayvanlara yönelik uygulamaları keyfî ve hukuksuz. “Her idare kafasına göre canı nasıl isterse öyle işlem yapıyor. Kimsenin kanuna uyduğu yok. Canı isteyen belediye toplayıp başka bölgeye atıyor, canı isteyen katlediyor, öldürüyor. Kimi yakalanıyor kimi yakalanmıyor bile, yakalansa da gereği yapılmıyor, kimi gerçekten hakkıyla kanun çerçevesinde disiplinli çalışıyor ama ülke genelinde bir disiplin olmayınca işini iyi yapanın emeği de değersiz kalıyor.”
Peki, Paçalı’nın bahsettiği keyfî işlemlerden bazıları neler? Örneğin 21 Ocak 2022’de Konya, Akşehir’deki katı atık tesisinin bitişiğinde, Akşehir Belediyesi’ne ait resmî araçtaki görevlilerin, yine belediyenin resmî çöp aracına “yasaklı” ilân edilen ırklardan hayvanların cansız bedenlerini taşıdıkları görüntüler hayvan hakları savunucuları tarafından kayda alınmıştı.
26 Ocak 2022’de Adıyaman, Kahta’da bakımevine alınan bir köpek, buradaki fizikî koşullar elverişli olmadığından yeterli tedbir alınmadan bir kafese konuldu. Kafesi parçalayan köpek ile bir başka köpek arasında çıkan kavgada, bir köpek, diğer köpeğin saldırısı sonucu öldü. 28 Mart 2022’de de Çanakkale’deki bakımevinden bazı görüntüler sosyal medyaya yansıdı. Görüntülerde köpeklerin ölü bedenleri yer alıyordu ve aç bırakıldıkları için birbirlerine saldırdıkları söylendi.
Katliamlar ve cezasızlık
Paçalı, bakanlığın 17 maddelik genelgesi nedeniyle kaydedilemediği için ceza korkusuyla bilinçsizce hâlâ sokağa, ormanlık veya kırsal alanlara terk edilen köpeklerinin olduğunu da vurguluyor. “Katliam çığırtkanlığı yapmak yerine idareleri göreve çağırmak için çalışmalıyız ve bundan herkes sorumlu,” diyor.
Hayvanlara Adalet Derneği’nden Hülya Yalçın ise kanunun caydırıcı olmadığı görüşünde. Kanun ve sonraki düzenlemelere ilişkin değerlendirmesinde yasanın hayvanları korumakta yetersiz olduğunu söyleyen Yalçın, hayvan hakları konusunda etkin bir mücadelenin, insanların cezasızlığa ses çıkartarak yetkilileri göreve zorlamaktan geçtiğini savunuyor. “İnsanları her şeyi bu yasayla halledebiliriz diye kandırmaktan ar ederim,” diyor Yalçın. “Sosyal mücadele, devlet kurumlarını çalıştırmak önemli. Mücadeleyi sadece hayvan hakları yasası kapsamıyla değil, kendi haklarımızı kullanarak ve sosyal etkinliği yükselterek ilerletebiliriz.”
Yalçın’a göre, yasa değişikliği “zaten göstermelik”, çünkü hayvanlara yönelik hak ihlallerinde hâlâ ceza uygulanamıyor. “Bir kanun varsa, orada bir suç tanımlanıyorsa, cezası da aynı şekilde tanımlanarak bu sürecin en kolay şekilde işlemesi sağlanmalıydı,” diyor Yalçın. “Oysa tam tersi, el titreyerek belirlenen suç tarifleri, asla uygulanamayan cezalar düştü kucağımıza.”
“Mücadeleyi sadece hayvan hakları yasası kapsamında değil, kendi haklarımızı kullanarak ve sosyal etkinliği yükselterek ilerletebiliriz”
Devletin hayvanlara işkenceyi bir sorun olarak gördüğünü ancak aynı noktadan bakmadıklarını ekliyor Yalçın. “Hayvanların varlığından ve onlara yapılanlardan doğan itirazlardan keyfi kaçıyor devletin. Yoksa biz tecavüzü, işkenceyi, ihlalleri konuşmasak, bunları yapanlara tepki göstermesek, devlet umursamayacak,” diyor.
Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin ardından “sokaklarda köpek linçi” başladığını söylüyor. “Bu kişiler gruplar oluşturmaya, sahte profillerle hayvanlar üzerinden aslında hayvan seven kişilere saldırmaya başladılar. Münferit bazı olayları da sürekli ajitasyonla gündemde tutarak, acılı aileleri kendi amaçları doğrultusunda yönlendirerek çabalarını sürdürüyorlar. Yasanın boşlukları, koruma ruhu taşımaması ve uygulanabilir olmaması işlerini kolaylaştırıyor.”
Fatma Biltekin ise belediyelerin bu vakalar karşısında soruşturulması gerektiğini belirterek, değişen kanunun “cezasızlık” getirdiğini savunuyor. “Hayvanların yaşadığı şiddetin önüne geçmek için eğitimler düzenlenmeli ve yeni yasada olduğu gibi göstermelik değil gerçek cezalar verilmeli, belediyeler soruşturulabilmeli,” ifadelerini kullanıyor. Bunun için de önleyici ve koruyucu çalışmalar yapılmasını öneriyor. “Hayvanları canavarlaştırarak, katliam çağrıları yaparak bu meseleyi çözemeyiz.”